Murat BELGE
Uzunca bir tatilden yazı yazmaksızın ve “Ne konuda yazsam?” diye düşünmeksizin döndüğümde, masanın üstünde dikkat çeken iki şey gördüm. Mümkün olduğu kadar “güncel” denilen çeşitten siyasi konulara girmemeyi tercih ediyorum. Bu düzeyde kimsenin kimseyi dinlediği yok, daha uzun süre, dinleyeceği de yok. Bir konuyu tarihi ya da sosyolojik
bakımdan daha geniş bir çerçevede ele alma çabası gösteren yazıların alıcısı var mı, onu da pek kolay hesaplayamıyorum. Ama orada kendinizi baştan “uzun vadeli” diye kategorize ettiğiniz bir yere koyuyorsunuz.
Dediğim o “masa”nın üstündeki iki konudan biri “idam”dı. Bizim tatil sırasında bunun yeniden gündeme geldiğinden haberimiz olmuştu. Daha bir süre devam edecektir tartışması. BBP Meclis’e önerge verecekmiş ya, nasıl vereceği belli değil; AKP’li Yazıcı’yı da şaşırtmışlar. Vaktiyle kaldırılması için (o zaman “devlet” politikası öyleydi) oy veren Devlet Bahçeli şimdi geri gelmesi için yırtınıyor.
Bu sefer de yeniden rafa kaldırılabilir ya da kaldırılmaz. Bunun bir somut ve dolaysız sonucu var: Avrupa Birliği üyeliği ihtimali ortadan kalkar. Bunun, Tayyip Erdoğan’ın kısa değil ama orta vadeli bir hedefi olduğunu tahmin ediyorum. Resmi düzeyde estirilen Batı düşmanlığı Avrupa söz konusu olduğunda iyice sertleşiyor; buna rağmen, Erdoğan’a oy veren kesimde dahi AB üyeliğinden yana hatırı sayılır bir kesim olduğunu sanıyorum. Onun için Tayyip Erdoğan bu konuda acele etmiyor
ve özellikle de Avrupa’nın “Burada Türkiye’nin işi yoktur” deklarasyonunu yapmasını istiyor (ve bunu yaptıracak adımları atıyor.) İdamı geri getirmek bunu garanti edecek davranışların başında geliyor.
Demokratik ülkelerde idamın çoktan kalkmış olmasının bazı haklı somut gerekçeleri var. Birincisi şu: “Geri alınamaz” bir uygulama. İdam ettiğiniz kişiyi geri getiremiyorsunuz; ama yanlış bir kararla idam ettiğinizi anlayabiliyorsunuz. Bu öyle kırk yılda bir olan bir şey de değil. Örneğin Amerika’da belirli bir tarihten bu yana 1500’e yakın insan idam edilmiş, bunlardan 160 kadarının idam edilmemesi gerektiği sonradan anlaşılmış. Yani onda birden fazla. Böyle bir durumda yüksek
bir yanılma payı. Ama bu sorun Amerika’daki 160 yanlış idamdan ibaret bir şey değil elbette. İdam olan her yerde, her zaman, benzerleri görülmüş.
Ancak, dediğim gibi, demokratik ülkelerin ABD dışında tamamında idam cezasının hukuk sisteminden çıkarılmasının asıl nedeni bu gibi yanlışlıklar değil, insan hayatı kavramı karşısında alınan tavırdır: Devlet, insan öldürmemelidir.
“İnsan onuru” diye bir değer tanıyorsak, “devlet” gibi “temsili” bir kurumun insan öldürmesine izin veremeyiz. “İnsan öldürme”nin herhangi bir biçiminin, herhangi bir özrü olacağını
kabul edemeyiz. Edersek, birilerinin cinayet işlemesini de haklı
çıkarmış oluruz.
İdam talep edilen kişilerin pek çok zaman tiksindirici işler yapmış tiksindirici insanlar olduğunu biliyoruz. Ölçüt bu değil. Onları somut bir Ali-Veli olarak görmüyor, öyle değerlendirmiyoruz. “Soyut insan” olarak görüyor, tavrımızı bu büyük harfle yazılmış İnsan’a göre belirliyoruz. Ağır suçlar işlemiş bir kişinin yaptıklarını düşünüp pişman olmasını da beklemiyoruz. Bu olabilir; birçok zaman oluyor; ama
olmayabilir de. Tabii böylelerinin serbest bırakılması için neden yok, sonuna kadar hapiste tutulabilir. Toplumun “asmayıp besleyecek” gücü var.
Ancak bu da idamın kaldırılması için önemli bir “pratik” gerekçe
sayılabilir: İnsanoğlunun değişim yetisi. Bu alanda verilebilecek en çarpıcı olduğunu sandığım örneği vereyim: Dostoyevski! 1849 yılında Dostoyevski Çar emriyle bağışlanacağına, idam edilseydi, o yılların koşullarında kimse bunu yadırgamaz, bir zaman sonra da unutur giderdi. Bu tarihe kadar yazdığı, yayımladığı gençlik romanlarını okuyup “Vah vah! Yetenekli adammış!” diyenler de çıkardı büyük bir ihtimalle. Ama
ne kaybetmiş olduğumuzu anlayan olmazdı.
Bu sanırım epey çarpıcı bir örnek, ama dediğim gibi, “idam” denilen edime karşı olmanın asıl nedeni, felsefi nedeni bu değil; asıl neden, “insan hayatı” kavramının kutsallığı (“seküler” kutsallığı.)
İlginç; Türkiye’de Erdoğan, Bahçeli, Destici korosu “idam” diye
haykırırken, Papa Francis de Katolik dünyasında idamın yeri
olmayacağını söyledi.
Papa’nın gerekçesi de benim burada saydığım değerlere dayanıyor: “İnsan hayatının kutsallığı”. Dünyada hiçbir otoritenin bu hayata iradi olarak son verme yetkisi ve hakkının olamayacağını söylüyor.
Papa’nın bu çıkışı, sanırım, Katolik dünyada da sarsıntı yaratacak, tartışma başlatacaktır. Çünkü o dünyada da, şimdiye kadar bu konuda herkesi kapsayan bir fikir ve bir irade biçimlenmedi. Şiddetle idamdan yana olan Katolik çok. Son kırk elli yılın Papa’ları arasında bunu savunacak biri çıkmazdı; nitekim çıkmadı. Ama Francis özellikle Jean-Paul’den beri gelen çizginin temsilcilerine benzemiyor. Benzemediğini pek çok örnek olayda gösterdi.
Margaret Thatcher’ın idam girişimlerini birkaç kere yazmıştım. Onu, kendi partisi zapt etti. Bunlar, iki dünya savaşı yaşamış insanlığın insanlık üstüne geliştirdiği hem çok eski, hem de çok yeni “değerler” tartışmasının önemli nirengi noktaları. Bu noktada Erdoğan-Bahçeli ittifakının anlamı, “güncel politika” sınıflandırmasına çok büyük gelen önemli bir konu. Herhalde bu özelliğiyle de tartışılmalı.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025