Murat BELGE
T24’te son yazım Atatürk’ün liberal ya da sol bir açıdan eleştirilmesinin meşruluğu üstüneydi. Bu konuya devam edeceğimi de söylemiştim. Peşrevi uzatmadan konuya gireyim.
Milliyetçilik “üniforma” gibi bir şey değil, yani tek-örnek değil, onun da renkleri, nüansları var. Açığı, koyusu var. Atatürk’ün “milliyetçi” olduğunu söylemiştim. Milliyetçiliğin “koyu” olanından.
Hayatının son yıllarını “tarih” konularıyla uğraşarak geçirdi. “Türk Tarih Tezi” diye anılan tuhaf ideolojinin oluşmasında onun oynadığı rol herhangi bir tarihçininkinden çok daha fazladır. Herhalde tarihçiler de aslı faslı olmayan bir fantaziyle uğraştırıldıklarının farkındaydılar ki, Atatürk’ün ölümünden sonra hemen hemen hiçbiri bir zaman elbirliğiyle kardıkları bu “teori”den söz etmediler. Konfüçyüs’ün, Buddha’nın Türk oldukları unutuldu.
Sümerler ve Etiler bazı bankaların adında kaldılar (kaldılar mı?) ve Romalılar’ın “ataları” olan
Etrüskler’in “atalarının” Türk olup olmadığı sorusunu kurcalayanların sayısı iyice azaldı.
Ama Atatürk bunlara inanmamızı söylüyordu. Bugün Tayyip Erdoğan’ın Küba’da yapılmış camiye inanmamızı istediği gibi.
Dünyada bütün medeniyetleri Türkler’in kurduğu ve bütün dillerin kökünde Türkçe’nin olduğu tezi, belki kısmen, bir başka “ırkçı” girişimi iptal etmeyi amaçlıyordu: Türk Dil Devrimi’ni. Öncelikle Arapça ve Farsça kelimeleri tasfiye etmeyi hedefleyen bir “dilsel temizlik” harekatıydı bu. Vaktiyle Almanların ve Macarların da yaptığı, temelinde “ırkçı” bir bakış yatan bir girişimdi bu. Ancak, erken denecek bir aşamada zıvanadan çıkmıştı. 1934’te İzmir Postası’nın “yurttaşlara armağan” olarak parasız verdiği “Öz Dil Sözlüğü”nden rastgele birkaç örnek sunayım, “A” harfinden: Abcı: Kâbus; Abınık: Sakin; Açıvlanmak: Hiddetlenmek; Ağlıgak: Seyyal; Ağşak: Makarna v.b.
Bütün dillerin kökü Türkçe ise şu kelimelerde gördüğümüz “arınma”ya gerek kalmıyordu. Bu,
bir ırkçılığı daha büyük bir ırkçılıkla etkisizleştirme diyebileceğimiz bir politika. Öyle ya da böyle, “ırk” ekseni değişmediği için, o yılların antropolojisi de “brakisefal”, “dorikosefal”, kafatası ölçümleriyle geçmiş, Ermeni değil de Türk olduğunu kanıtlamak için Mimar Sinan’ın mezarı açılıp kafatası ölçülmüştü.
Bunlar eleştiri gerektirir şeyler mi, değil mi? “Eleştiriye gerek yok” diyenler son kertede “Bunlar bugüne kalmadı nasıl olsa. Eski defterleri karıştırmaya gerek yok” diyenlerdir. Ama bugüne kalmadıysa Atatürk’ü izleyenler bunu devam ettirmek istemediği için kalmadı. Ayrıca, nereye kadar “kalmadı” diyebiliriz. En başta, tarihi istediğimiz gibi yeniden yazmakta özgür olduğumuz anlayışı bugün de sürüyor.
Denecektir ki, Atatürk, toplumu Osmanlılık’tan kurtarmak için böyle bir tarih tezine ihtiyaç duyuyordu. Evet, öyleydi. Öte yandan, Kanuni zamanına kadar Osmanlı tarihine pek itirazı yoktu çünkü “fütuhat” devam etmişti. Tavuk ve yumurta misali, fütuhat bittiği için padişahlar yozlaşıyor ya da onlar yozlaştığı için fütuhat bitiyordu. Ama bu arada fütuhata verilen bu olumlu değerle toplumda militarizm de teşvik edilmiş oluyordu.
Bu noktada Atatürk’ün “tarih tezi” ile aslında militarizmi dengelemeye çalıştığı da söylenebilir. Çünkü teoriye göre Türkler Asya’dan çıkan o oklara binerek dünyanın her yerine medeniyet götürmüşlerdi ve bu “medeniyet götürme” özelliği “fethetme” özelliğinin önüne geçiyordu.
Bu, tartışılabilir bir noktadır. Öyle bir amaç içerdiğini ben de düşünüyorum. Ama açık açık “Dünyada iyi olan ne varsa ben yaptım” diyen bir “teori” fethetmenin kendisinden değil, olsa olsa yönteminden vazgeçmiş olabilir. Fethetmenin yüce bir değer olarak kabulü bu toplumda, tartıştığımız bu olayların çok öncesinde toplumsal bilince sinmiş bir şey. Onun için çeşitli nedenlerle Atatürk’ü eleştiren, hatta ona sövüp sayanların da burada farklı bir tavır alacaklarını sanmıyorum.
Bir parantez açayım: Bu teorilerin toplumun içsel tüketimine sunulduğunu eklemek gerekir. Çok daha saldırgan ve yayılmacı bir dış politikanın ideolojik temeli olmaya çok yatkın bu dünya görüşünün böyle hedeflere yönelmesinden sıkı sıkı kaçınılmıştır. Bu da, sonuçta, Atatürk’ün iyi bir siyaset stratejisti olmasının gereğidir. Ama bu yıllarda “mebzul miktarda” “kültürel ırkçılık” yapılmıştır ve sonuçları da hayatımızın bir parçası olmaya devam etmektedir.
Tarih yazımını ya da antropolojiyi, onların dışında karara bağlanmış belirli sonuçlara varması için zorlama pratiği bilimi politikanın emir eri olmaya itelediği için eleştirilmesi de, kınanması da gereken tutumlardır.
“Zorlama” diyorum. Çünkü işin içinde bu da hep var. I. Türk Tarih Kongresi’nde Orta Asya’daki iç denizin kurumasının, bunun kıyılarında ileri bir medeniyet kuran Türkler’in dünyaya dağılmasına yol açtığı, her şeyi başlatan olay olarak anlatılmıştı. Kongreye katılanlardan biri Başkırt kökenli Turancı-tarihçi Zeki Velidi Togan’dı. Togan “Turancı”, ama aynı zamanda tarihçiydi. Orta Asya’da böyle bir denizin varlığını hiç duymadığını söyledi.
Başkanlık eden Reşit Galip Türk milli ideolojisinin olmasını istediği bu denizi inkâr ettiği için Zeki Velidi’nin ağzının payını verdi. Esen hava sonucunda Zeki Velidi Togan Türkiye’yi terk etme gereğini duydu ve İsviçre’ye yerleşti. Atatürk’ün ölümüne kadar da dönmedi.
Onun dışarıda olduğu yıllarda Reşit Galip’le Atatürk’ün arası da açıldı. Reşit Galip “Burası milletin yeri” deme cüretini göstermişti. Sonra tuhaf bir barışma oldu. Reşit Galip yeniden Dolmabahçe Sarayı’na geldi, ama Atatürk nöbetçileri çağırarak onu altı okka ettirdi. Bundan kısa süre sonra Reşit Galip öldü.
Bu noktalara gelince benim Atatürk’ün eleştirilmesi konusunda asıl çıkış noktama gelmiş oluyoruz: Demokrasi. Atatürk Cumhuriyet’i kurdu ama bu demokratik bir cumhuriyet değildi. Bugün birçoğumuz bir “tek adam rejimi” üstüne eleştiri yapıyoruz. Atatürk’ün hayatı boyunca sergilediği siyasi pratik bizi bundan başka bir yere getirmez.
Klasikleşmiş durum: Atatürk’ün demokrat olmadığı söylenince onu savunanlar “o günlerde…” edebiyatına giriyorlar. Toplum demokrasiye hazır değil, kadrolar arasında demokratik bir kültürü benimsemiş, içselleştirmiş kimse yok, üstelik bir “devrim” sürecindeyiz ve devrimler “müşavere” ile yürümez.
Bu tür akıl yürütmeler son analizde “Makyavelizm” dediğimiz düşünce tarzına yanaşırlar.
Atatürk aslında demokrattı, ama o koşullarda bu yöntemleri kullanmak zorundaydı. Yani, amaçlar araçları meşrulaştırır.
Amaçların meşrulaştırıp meşrulaştırmamasına gelmeden önce, araçlar amaçları değiştirir. Basit bir mantık: demokrasiye varmak istiyorsanız demokratik yöntemlerle iş göreceksiniz. Demokratik olmayan araçlar kullanıyorsanız kendinizi demokratik olmayan bir konumda bulursunuz.
Nitekim bulduk. Atatürk’ün ölümünden altmış yıl sonra, Atatürk’ün sahip olduğunun aşağı yukarı karşıtı diyebileceğimiz bir ideoloji iktidarda, genel çizgileriyle baktığımızda ona çok benzer yöntemlerle kendi hegemonyasını kuruyor. Bugün olan ve birçoğumuzun itirazı, eleştirisi, muhalefetiyle karşılaşan hemen hemen her şeyin o günlerde bir karşılığı, bir benzeri var. Bugün mahkemelerin hukuki değil, siyasi karar verdiğini söylüyorsak, İstiklal Mahkemeleri ne yapıyordu? Cavit Bey’i idama mahkûm eden mahkeme hangi hukuka hizmet ediyordu?
Serbest Fırka’nın kurulması, sonra da kapatılması başlangıçta, rejimde demokrasinin yetersiz olduğunun anlaşıldığını gösterir, sonra da bu yetersizliğin uygun görüldüğünü. İkinci grubun seçime sokulmaması, Suikast yargılamaları, sonuna doğru Dersim Kıyımı…
Bunlar eleştirilmemeli mi. Hepsi de iyidir, doğrudur mu diyeceğiz? Ve “doğru değildir” dersek, Tayyip Erdoğan’ın kurduğu düzen iyidir” mi demiş oluruz?
Gene uzadı, ama gene bitiremedim.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025