Mustafa Karaalioğlu
Toplumu, milleti, ülkeyi, devlet yapan, o noktaya gelmeyi kaçınılmaz kılan güçlü karakterdir. Karakter, yani bir arada ortak kurallara sadakat ve ortak iyide buluşma kabiliyeti. Böyle olduğu içindir ki eski çağdan modern zamanlara kadar insanlığın en büyük hüneri devlet kurmak ve yaşatmak olmuştur.
Herkesi bağlayan kurallar aynı zamanda herkesin çıkarını temin edip emniyete alan sermayedir. Mesela, iyi bir eğitim, iş sahibi olabilmek, güvende yaşayabilmek, tatile gitmek, seyahat etmek, konuşmak, siyaset yapmak, şarkı söylemek... Bütün bunları yapmak özgürlüğün ve kimsenin kimseye karışmama sözünün neticesidir. Kimi şarkı söyler, kimi şiir yazar. Kimi tatile sahile gider, kimi köyüne... Kimi bir partiyi tutar, kimi başka partiyi, yahut da hiçbir partiyi. Refah içinde ve güvenli bir hayat ortak amaçtır ve en iyiyi hayatın tabii mücadelesiyle sağlanan imkanlar belirler.
Toplumun gücü ve kalitesi, işte bu düzenin sağlıklı ve hak temelinde devamını sağlamaktan geçer. Bir kesimin eli kolu bağlıyken diğerinin ilerlemesi doğru olmayacağı gibi, ilerleyen ve işleri rast gidenlerin eli kolu bağlı olana duyarsızlığı da yine kendi çıkarlarına uygun değildir. Çünkü, adil olmayan hiçbir şey uzun süreli olamaz. Geleceği olmayan hiçbir kazanım da sahibine huzur vermez.
Bu açıdan, yarışta, imkanlara erişimde, rekabette ve kanun önünde eşitlik şarttır. Adalet duygusundan söz edebilmek için bu kuralın tesisi zaruridir.
***
İyi bir toplumu prensip sahibi insanlar yaratır. Prensip sahibi olmak, hem kendinle başbaşa kaldığında hem de herkesin gözü önünde zor zamanlar yaşandığında o prensiplerin arkasında durabilmek demektir. Prensip, korumak için fedakarlık yapılabilen bir değerdir. Sadece iyi bir insan değil aynı zamanda cesaret sahibi insan olmayı da prensiplerinin arkasında durabilme kabiliyeti belirler. Uğruna bir fedakarlık yapılamıyorsa o şeyin adı ne prensip, ne de karakterdir. İster bakkal, ister manav, ister gazeteci, ister siyasetçi, ister akademisyen olun, inandıklarınızın ve prensiplerinizin arkasında durmaktan kaçıyorsanız varlığınızın ve kişiliğinizin arkasından çekiliyorsunuz demektir. Bu, toplumu, milleti ve devleti var eden en temel sermayeyi yok ediyorsunuz da demektir.
Konuşulması gereken zamanda susturan korku, bir toplum için en büyük hastalıktır. Tarif edilemez bir acizliktir. Konuşması gerekenlerin susması, susarak vicdanına ve kalbine bakamadan hayatına devam etmesi bir ülkenin en büyük yenilgisidir. Ortak iyinin, birlikte ortak duygulara sahip olma zenginliğinin ve herkesin tek tek bütün toplumun faydasına saygı gösterme kuralının çöküşü demektir.
Bir toplum daha ne kadar büyük bir değerini kaybedebilir ki!..
Kötülüğü korku yayar. Kötülüğü sadece korku büyütür.
Kötülüğün hayata hakim olmaması için herkesin içindeki korkuyla yüzleşmesinin zamanıdır. Ülke madem yeni bir döneme girdi, bu dönemin hayrı için herkes elindekilerin korku pahasına sahip olmaya değer olup olmadığını düşünürse çok faydalı olur.
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025
17.07.2025
14.07.2025
13.07.2025
26.06.2025
23.06.2025
21.06.2025
8.06.2025