Nabi YAĞCI
“Radikal” sözcüğü Syriza’nın başarısından sonra güncel bir vurgu kazandı, çok da iyi oldu. Siyaset felsefesine dair sayfalar arasında kalmış “radikal demokrasi” kavramı, teoriden pratiğe geçip gün yüzü gördü, başka deyişle siyaset felsefesinden reel siyaset sahnesine taşındı. Daha önceleri uzak bir hedef, bir ütopya gibi sözünü ettiğimiz radikal demokrasi üstüne bundan böyle daha somut konuşabileceğiz. Buradaki radikal kavramı “keskinlik” olarak ya da salt sokaktan gelen olarak anlaşılmamalı, kurulu düzene, statükoya karşı köklü değişim talebi olarak görülmeli. Günümüzde temsili demokrasi kriz içinde, temsili reddetmeyen ama onunla kendini sınırlamayan, doğrudan demokrasinin araçlarını da kullanarak onu aşan, halkın özgücünün etkin olduğu, özgürlükçü, katılımcı demokrasi akla gelmeli.
Haziran seçimlerine giderken gündemi belirleyen iki siyasi parti var: AKP ve HDP. HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı merakı HDP üstüne dikkatleri yoğunlaştırdı. Barajın aşılması elbette çok önemli ve bu nedenle tartışmalar boşuna değil. Fakat dikkatlerin HDP üstünde böylesine toplanması salt bu merak nedeniyle olamaz. Eğer HDP dışında etkili bir demokratik muhalefet var olsaydı, HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı meselesi bu denli ilgi çeker miydi? Hiç sanmıyorum. Bence, dikkatlerin HDP üstünde yoğunlaşması henüz yeterince farkında olunmayan, yeterince su yüzüne çıkmamış, Türkiye’nin öteden beri gelen temel bir meselesine ilişkindir.
Türkiye’de toplumun sosyoekonomik tarihsel iç dinamikleri, kendilerini ne zaman politik düzlemde reel politika olarak hissettirmişlerse bunu bir askeri darbe ya da askeri müdahale izlemiş, bu dinamikleri bastırmıştır. Bir başka bastırma mekanizması daha var ki, o da birincisi kadar olumsuz bir rol oynuyor: Devlet dışında, toplumun bizzat kendisinin de bir başka (asli) değişim gücü olduğunu hayal bile edememek, yani devlet mağdurlarında dahi yerleşik olan patrimonyal devlet kültürü, devlet baba anlayışı, devlet tapıncı. İçselleşmiş vesayetçilik…
Türkiye’de 1990’ların ikinci yarısında, nedenlerine bu yazıda giremeyeceğim bir şeyler kımıldamıştı. Kaynayan tencerenin kapağının bu yıllarda aralandığına tanık olduk. Yerinden fırlamadı ama biraz aralandı. Toplum nefes almak istiyordu. (1) İslâmi muhalefet, (2) Kürt siyasi hareketi, (3) sol, liberal, Müslüman aydınlar ve daha geniş muhalif demokrat aydın hareketi siyasi kamuoyunu ciddi ölçüde etkiler hale gelmişti. O tarihten beri yazılarımda kalemimi bu üç tarihsel muhalefet dinamiğinin birbirine yakınlaşması yönünde kullandım. Aynı zamanda bu tezimi somut gelişmeler içinde test etmeye çalıştım. Radikal demokratik değişim gücü bu üç dinamiğin eklemli, hegemonik bileşkesinde ortaya çıkabilirdi. Fakat bunun nasıl hayat bulacağı önceden kestirilemezdi, sonucu somut gelişmeler belirleyecekti. Şunu da eklemeliyim; değişim mutlaka iyi şeyler doğuracak demek değildir, iyi de doğabilir kötü de ama değişim enerjisi yoksa hiçbir şey olmaz.
2002 genel seçimlerinde tarihsel İslâmi muhalefet geleneği içinden gelen AK Parti iktidar oldu. İzleyen yıllarda siyaset gündemini AK Parti ve onun etrafında örülen gelişmeler belirledi. Bugün de hâlâ gündem yaratmaya devam ediyor. Ancak yalnız yolsuzluklara bulaşmış olması nedeniyle değil pek çok nedenle maalesef bugünkü “AKP” 2002’deki “AK Parti” değil artık.
Askeri-bürokratik Kemalist vesayet rejimini tasfiye etme hedefi, ayrı yollardan yürünüyor olsa bile, 2010’a kadar zımnen ortak bir hedef haline gelmişti. Statükoya karşı sivil ve özgürlükçü bir değişim talebi etrafında geniş ve etkili bir kamuoyu doğmuştu. Bu talepler nihayet kendini yeni bir Anayasa ihtiyacı olarak somutladı. Türkiye’nin ihtiyacı çoğulcu, katılımcı, sivil bir yeni Anayasa idi. Radikal demokratik değişim talepleri hedefine ancak böyle bir anayasa ile varabilir, kendisi için yasal güvenceleri ancak öyle yaratabilirdi. Anayasa referandumu, ister “evet”, ister “hayır”, ister “yetmez ama evet”, isterse “boykot” deniyor olsun, son derece canlı, halka kadar giden tartışmalar yarattı, ciddi bir sivil toplum uyanışı oldu. Benim üçüncü dinamik olarak saydığım demokratik aydın hareketi ivme kazandı.
Askeri vesayetin geriletilmesinden sonra ise bu ivme maalesef düştü. 2011 seçimlerinin yapıldığı gün sonuçlar henüz kesinleşmeden önce yazdığım “AKP artık devlet partisidir “ başlıklı yazımda, otoriterleşme beklenilmelidir, “Demokrat ve değişimci güçlere şimdi daha çok iş düşecek” demiştim (Taraf, 13 Haziran 2011 ). Bu noktaya bir günde gelinmedi şüphesiz; “Alternatifsiz iktidar korkutucudur” (Taraf, 23 Şubat 2009).
2011 öncesinde yazılarımda şöyle bir tanım da kullanıyordum: “AK Parti’nin 2002’de tek başına iktidar olmasıyla geleneksel devlet erkinde bir yarılma oldu; ikili iktidar durumu doğdu, AK Parti iktidardaki tarihsel muhalefet, CHP ise muhalefetteki tarihsel iktidardır”. 2011 ile birlikte bu ikili iktidar durumu sona erdi, AKP devlet olurken, CHP de iktidarsız muhalefet haline geldi. Ne yazık ki, demokratik aydın kamuoyu da parçalandı. Kutuplaşma hızla her alana yayıldı. Ya AKP’den yanasın ya da AKP düşmanısın, ortası yok, gri alanlar yok…
Özetle, Türkiye elitist (oligarşik) siyasi rejimini çözdü, parlamento üzerindeki parlamento dışı vesayet önemli ölçüde kalktı, çoğunluk siyaseten söz hakkını kazandı ama çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü bir demokratik rejim değişikliği gerçekleşemedi, demokratik reformlar yarıda kaldı; çoğunlukçu, otoriter, polis devletine meyilli bir baskı rejimi içine girdik (Güvenlik paketi). 2015 haziranında yapılacak seçimleri ve HDP’nin parti olarak seçime girme kararını yukarıda çok özet, çala kalem çizdiğim dinamikler tablosu içinde görmeye çalışıyorum.
HDP’nin kararı kesinleştiğine göre (yeni bir karar olmadıkça), bu kararın doğruluğunu yanlışlığını tartışmak anlamlı olmayacaktır. Aynı şekilde, barajı aşıp aşamayacağını tartışmak da öyle. Benim kanıma göre barajı aşmak, imkânsız değildir, mümkündür ama çantada keklik de değildir, en az hata ve çok ciddi çaba gerektirir.
Önemli olan şu ki; barajı aşma hedefi eski anlamında değildir artık. Bu hedef salt Meclise daha fazla milletvekili sokmak olarak algılandığında, göze alınan riske değmez. Zira 35 yerine 50-60 milletvekiliyle Meclise girmek elbette önemsiz sayılamaz, bir başarıya işaret eder ama Meclisin siyasi dengelerinde stratejik bir değişim yaratamaz. Seçimlere parti olarak girme kararını alan HDP yönetiminin düşüncesinin de farklı olduğunu sanmıyorum. Riski en iyi hesap edebilecek olanlar riski üstlenenlerdir. HDP’nin aldığı kararı ben de riskli ama doğru ve desteklenmesi gereken bir karar olarak görüyorum.
HDP ve HDP
Burada kritik bir eşik var: Öyle görünüyor ki, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi, hatta ondan çok daha güçlü bir biçimde,bu seçim kampanyası boyunca da farklı bir HDP’den söz edeceğiz: “Türkiye Partisi HDP’den.” Sanmıyorum ama, barajın aşılamadığı durumda, Meclis dışında kalacak olan da HDP değil, “ Türkiye partisi HDP” olacaktır. Yani aynı partinin iki ayrı niteliğinden ya da nitelik değiştirmesinden söz ediyorum.
Türkiye partisi olma hedefi yeni değildir, HDP’den önce de vardı. O nedenle, o tarihlerde, yani daha HDP kurulmamışken, BDP için birçok kez “fiili ana muhalefet partisi” nitelemesi yapmıştım, ancak bu niteleme sembolik anlamdaydı ve yalnızca bir potansiyel duruma işaret etmekteydi. Şimdi ise Türkiye Partisi/Türkiyeli olma hedefiyle barajı aşıp Meclise girme kararı bambaşka bir anlam yüklenmiştir. Baraj böyle bir amaçla aşıldığında HDP sembolik anlamda değil reel anlamda “fiili ana muhalefet partisi” hüviyeti kazanacaktır. Böylece, bir bakıma, demokratik muhalefet boşluğunu doldurmuş olacaktır.
Fiili ana muhalefet partisi olma kuşku yok ki HDP’nin yeni politikalarına, yeni söylemlerine sıkıca bağlıdır. Bu gerçeği sayın Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminde çok açık, çok çarpıcı ortaya koymuştu. Bu deneyin HDP içinde özümsenmiş olacağını umarım. Fakat benim asıl dikkat çekmek istediğim ve yazımın da ana fikrini oluşturan nokta başka yerdedir.
HDP’nin fiili ana muhalefet partisi olma niteliğini kazanması, ya da aynı anlama gelmek üzere, Türkiye partisi/Türkiyeli olabilmesi yalnız onun işi değil, yalnız onun çabalarıyla kazanılacak bir şey değildir.
Bu niteliğin kazanılmasında, Türkiye’nin önünde duran acil sorunların çözümü için demokratik muhalefet boşluğunun doldurulmasının ne denlihayati olduğunu kavrayan demokratik kamuoyunun son derece kritik rolü olacaktır. Başka deyişle, HDP’ye Türkiye partisi, fiili ana muhalefet partisi olma hüviyetini kazandıracak, onu Türkiyeli yapacak olan demokratik kamuoyu, özellikle de batı kamuoyudur.
Bir yandan etkili demokratik muhalefet ihtiyacının hareketlendirdiği demokratik kamuoyu, öte yandan yeni politikalar ve söylemlerle doğru zamanda, doğru yerde duracak HDP birbirleriylebuluştuğunda önemli gelişmeler doğabilir. Böyle bir buluşma barajın aşılmasını da garantileyebilir. Bu durumda HDP, yalnız artan milletvekili sayısıyla değil esas olarak genişleyen siyasi ve sosyal temsil gücüyle fiili ana muhalefet partisi olarak Meclis’te yerini alabilir.
İşte bu tarihsel anlamla yüklü bir hedef için risk göze alınır.
Bir deney
Ne demek istediğimi daha iyi anlatabilir umuduyla kendi deneyimimizi hatırlatmak istiyorum. 1987’de komünist partisini yasala çıkarmak ve bunun için düşünce, inanç ve örgütlenme özgürlüğü önündeki antidemokratik engelleri, yasakları (Türk Ceza Kanunu’nun meşhur 141, 142 ve 163. maddelerini) kaldırmak, Türkiye’nin 12 Eylül’den çıkıp demokrasiye dönebilmesi için “politik süreçlere aktif müdahale” reel politikasıyla ve “solda yenilenme “ tezleriyle TKP (tarihsel Türkiye Komünist Partisi) ve TİP (Türkiye İşçi Partisi) yöneticileri olarak yurtdışındanTürkiye’ye dönüş kararı almıştık. Bu kararımıza, o tarihlerdeki PKK de içinde, hemen hemen bütün sol örgütler karşı çıkmış, dönüşümüzü “düzene teslim olma” olarak nitelemişlerdi. Kimileri de Özal hükümetiyle gizli pazarlık yaptığımızı iddia ediyorlardı. Ama hayat, pratik, dönüşten sonra karşılaştığımız baskı ve şiddet bu görüşleri yalanlamıştı. Solda bize en hayırhah bakanlar bile dergilerinde, hesapsız risk üstlendiğimizi, başarısız olacağımızı ileri sürüyorlar, yasal engeller için “Bunlar duvardır, yıkılamaz, vurup kafanızı patlatırsınız” diye yazabiliyorlardı. Biz ise “demokrasi var diye değil, demokrasi için dönüyoruz, dönüşümüzün riskli olduğunu da biliyoruz, ama bu hesaplı risk almadır, başarı garanti değil ama mümkündür, güvencemiz ise yurt içi ve dışı demokratik kamuoyunun gücüdür” diyorduk.
Sonuç: Türkiye’deki düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki hem fiili hem de zihinsel engelleri kaldırma hedefimize ulaştık. Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) yasal olarak kuruldu. Bugün her isteyen bir komünist partisi kurabilir!
13 Ocak 1991 tarihinde Ankara’da yaptığımız TBKP’nin ilk yasal kongresine iktidar partisi ANAP dahil bütün partileri davet etmiştik, Ecevit’in partisi hariç hepsi geldiler ve konuklarımız olarak kürsümüzden olumlu konuşmalar da yaptılar. Böyle bir tablo dönüşümüzden önce hayal bile edilemezdi.
Gerçekten de çevremizde soldan liberallere, Müslüman demokratlara dek geniş bir dayanışma ve giderek yükselen bir demokratik kamuoyu yaratabilmiştik. Bu çevreler kuşkusuz komünist değillerdi, hatta komünizme hiç de sempatiyle bakmıyorlardı. O kadar ki, o tarihte yapılan kamuoyu anketlerinde komünizme sempatiyle bakanların oranıyla, “komünizme karşıyım ama ülkemizde komünist partisi de kurulabilmeli” diyenlerin oranı arasında uçurum vardı. Bu algı farklılaşması dönüşümüzün hemen ertesinde ortaya çıkmadı kuşkusuz, dönüşten sonra üç yıla yakın süren mahpusluklar, yeni tutuklamalar, işkenceler ortamında, halkın desteği, bizim ve demokrasi güçlerinin verdiği mücadeleler sonunda gerçekleşebildi.
Başarının sırrı komünistlerin özgürlüğü ile halkın özgürlüğü, Türkiye’nin acil demokrasi ihtiyacı arasında bağ kurmayı (eklemlenmeyi) becerebilmemizde yatar. Vicdanları kazanarak anti-komünizmi nispeten geriletebilmiştik. O tarihlerde oluşan radikal demokratik kamuoyu desteğiyle, henüz Moskova yerli yerinde duruyorken, “Moskova partisi” algısını kırabilmiş, “Türkiye partisi” olmuştuk.
Değişim sürecine fiili müdahalenin kapasitesi, değişim sürecinin kapasitesiyle doğru orantılıdır. Müdahale etmeden her iki kapasiteyi de önceden bire bir doğrulukla öngörmek, ya da ölçmek mümkün değildir. Bu noktada, yani risk alma noktasındaki momentte determinist mantık değil indeterminizm işler (atom altı parçacıklar fiziğinde olduğu gibi).
Bizim solda Syriza’ya güzellemeler yapılıyor, yapılsın (ama aşırı heyecana kapılmadan, başarıyı idealize etmeden), fakat acaba Syriza’nın temel dersleri ne kadar görülebiliyor? Görülemediği için hâlâ tepeden ittifaklarla ( “sosyalistler+CHP+HDP ittifakı” tezleri gibi) sonuç alınabileceği sanılıyor. Varolanların aritmetik toplamından bir varoluş çıkamayacağı bir türlü görülemiyor. At arabanın arkasında hâlâ. Soldaki partilerin her biri HDP’ye ayrı ayrı açık destek verseler ne kaybederler ki?
Oysa görmek gerekir, Yunanistan’da radikalleşen Yunan halkıdır. Yunan halkı radikalleşmiş olmasaydı sırf birleştiler diye radikal sol iktidara gelebilir miydi? Radikal solla bu halk doğru zamanda doğru yerde buluştular. Elbette süreç tek taraflı gelişmedi, yıllar içinde karşılıklı etkileşim, ciddi bir demokrasi ve sol birikim vücut buldu.
Kürt halkı uzun yılları kapsayan acılar, direnmeler, mücadeleler sonucunda radikalleşti; fakat aynı şeyi Türkiye’nin batısı için de söyleyebilir miyiz? Kuşkusuz hayır. Gezi hareketi önemliydi ama tek çiçekle bahar gelmiyor (Dahası, hepsini kastetmiyorum ama, soldaki bu dar bakışlar bu hareketin orijinalliğini de gölgeledi). Radikalleşen Kürt halkının dinamizminin kendisi için olduğu kadar Türkiye’nin demokratik değişimi için de işlevli olduğu görülmeli.
Haziran seçimlerinin gündemi
Tayyip Erdoğan hâlâ gündemi belirleyen lider durumunda. Haziran 2015 seçimlerinin gündemine Başkanlık sistemi için kısmi Anayasa değişikliğini yerleştirdi. Bu hedefi kuru biçimde öne sürmüyor, “Yeni Türkiye” adıyla bir proje ile destekliyor. Yani beğenmesek de, sakıncalı bulsak da AKP’nin bir gelecek projesi var. Bu proje, 28 Şubat postmodern darbesiyle tanıştığımız 1930 Türkiye’sini model alan, bin yıl süreceği söylenen Kemalist devletçi, “Yeniden Ulusal kurtuluş” etiketli restorasyon projesine ( ki kanımca rafa kalkmış değildir) alternatif olarak Erdoğan/Davutoğlu ikilisi tarafından üretilmekte olan, Osmanlıyı model alan, “Yeni Türkiye” etiketli bir restorasyon projesidir. Her iki proje de, tarihten esinlenme yerine geriye öykünüyor ve merkeziyetçi, otoriter, vesayetçi milli/ulusal devleti temel alıyor.
Başkanlık sistemi merkezli “Yeni Türkiye” projesinin, halkın“öz güvenine” seslenerek toplumumuzun belirli kesimlerinde etkili olduğunu görmek gerekir. Tayyip Erdoğan’ın Başkanlık sistemi için kısmi anayasa değişikliği gündemine karşı, bu sistemin kötülüklerini anlatmaktan ibaret bir karşı politika, negatif politika bu nedenle yeterli olmaz, pozitif bir alternatif proje önermek gerekir. Öyle ki, bu gündem seçim sonrasında da giderek çoğulcu demokratik bir toplum için taşlar döşesin.
Türkiye’nin geleceği için vizyoner projelere elbette ihtiyaç var ama bu projeler yalnız bir çoğunluğun iradesiyle ya da dayatmasıyla değil herkesin geniş katılımıyla şekillenmelidir; bu ise ancak çoğunlukçu değil çoğulcu, katılımcı demokrasi koşullarında mümkün olabilir. Türkiye’nin ihtiyacı her tür vesayetçiliğe son verecek çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü demokrasidir. Bunun somut ifadesi ise sıfırdan Yeni Anayasadır. Yeni Anayasanın nasıl olması gerektiği üstünde duracak değilim. Bu mesele çok tartışıldı, esasları biliniyor. Neredeyse her siyasi partinin, meslek örgütünün, sivil toplum kuruluşunun bir taslağı vardı. Hatta halkın da eğilimleri alınmıştı. Bu birikim nereye gitti?
AKP’nin Başkanlık sistemi için kısmi anayasa değişikliği gündemine karşı topyekün yeni Anayasa gündemiyle çıkmak sanırım doğru olur. Kuşkusuz seçim barajının kaldırılması ya da indirilmesi talebiyle birlikte. Bu talep etrafında demokratik bir kamuoyu yaratmak mümkün olabilir, hayata geçmesi kolay olmayacak, zaman alacak kuşkusuz, ama şimdiden kollar sıvanabilir. Seçim öncesi “Çözüm Sürecinde” olumlu bir gelişme olursa eğer, zaten yeni gelişmeler yeni Anayasa yapımına gelip dayanacaktır.
Sonuç olarak; Haziran seçimlerine, kısır bir seçim aritmetiğiyle değil Türkiye demokrasinin yakın geleceği noktasından bakmak gerek. HDP’nin barajı aşması Kürt halkından daha çok batı için hayatidir. Batı kamuoyu, içinde Kürt siyasi hareketine ciddi eleştirileri olanlar, kendini bu harekete yakın hissetmeyenler olsa bile HDP’ye demokrasi için, etkili bir demokratik muhalefet için verilecek destek ve dolayısıyla temsil yetkisiyle, batıdaki “anti-Kürt” algısını, nefret söylemlerinikırarak onu “Türkiye partisi HDP” yapabilir, Türkiyelileştirebilir. Halklar arasındaki barışın temeldeki güvencesi de bu değil midir?
Bu görev HDP’den çok bizlere, böyle bir dinamik kamuoyu oluşturmak üzere vatandaşlara, tek tek yazarlara, düşünürlere, sanatçılara, fikir çevrelerine, internet paylaşımcılarına, sivil toplum kuruluşlarına düşüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.09.2022
10.06.2022
9.03.2022
12.09.2021
6.04.2021
17.03.2021
12.02.2021
8.02.2021
6.02.2021
3.05.2020