Namık ÇINAR
Siz hiç şemsiyeli subay gördünüz mü?
Göremezsiniz.
Elinde zerzevat filesiyle ortalıkta dolanan bir subay imgesi, nasıl ki 60’ların şövalye ruhlarında şoven yaralar açmış idiyse; işte o şemsiye de, oldum olası tıpkı bu tarz bir aksesuar muamelesi görmüştür.
Herhangi bir yasağı sözkonusu olmadığı hâlde, Atatürk’ün kahveyi bol şekerli içmesi hikâyesindeki gibi bir kompleksle, adı konmamış, ama yağmur çamur demeden herkesin kendiliğinden uyduğu bir teamül olarak kalmıştır.
Şu ironiye bakın ki, bugünlerde PKK’lılar, bir ellerindeki “keleş”se diğeri de şemsiye olacak şekilde Kandil’e doğru çekiliyorlarmış.
Gazetelerin yazdığına bakılırsa, kamuflaj desenli şemsiyelerini, üzerlerinden Heronlar geçerken açıyorlar, böylelikle görüntülenmekten kurtuluyorlarmış.
Yani, ordunun metelik vermediği şeyi, askerî teçhizatlarının bir parçası yapmışlar.
İşte şimdi o şemsiye, birbiriyle otuz senedir mücadele içinde olan bu iki kutbun, nasıl çok farklı anlayışlar içinde geliştiklerini âdetâ tanımlayan simgesel bir eşya gibi duruyor.
Birinin damarları akıl almaz şartlanmaların kolesterolüyle tıkanıp nefes darlığı çekerken; bu alelâde cisim, diğerinin pragmatik çözümlerle nasıl kolayca soluk aldığını betimlemeye yarıyor.
AKP iktidarının başlangıçta yapacağını umduğum, ama sonra öyle olmadığına artık kesin kanaat getirdiğim ve bu ülkenin topyekun reform anlayışının bir parçası addettiğim “Ordu Reformu” da, tıpkı diğer alanların askıya alınmış reformları gibi, yazık ki bir başka konjonktüre kalmıştır.
Oysa, son rütbe ve görevlerine gelmiş, ama darbeci emsalleri gibi başkaca ikballer peşinde gizli ajandaları olmayan; hattâ kimilerinin yaptığı şekilde kolaya kaçıp da istifa ederek kendi tribünlerine oynamak yerine ateşten gömleği seçen ve siyaset kurumunun reformist kararlılıklarına TSK tarihinde görülmedik ölçüde uyum göstererek hazır bekleyen; ne ki hiç kimselere ve özellikle de sol liberal kesimlere henüz yaranamadıkları da anlaşılan, başta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel olmak üzere şimdiki Kuvvet ve Ordu Komutanlarının bu dönemi, bana sorarsanız hem iyi kavranamamış hem de iyi değerlendirilememiştir.
Askerlik süresinin kısaltılmasını bile, reformist kaygılarla değil de, PKK ile yürütülen süreci meşrulaştırmak üzere “bir havuç gibi” kullanmaya kalkan, her şeyden önce Erdoğan’ın ta kendisidir.
Devasa bir kurumun doksan senelik sorunları, bir ucundan rastgele tutarak değil, ancak bütüncül bir tasarımla ele alarak ve aynı zamanda diğer toplumsal alanların reformlarıyla da entegre ederek çözülebilir.
Bunun dışındaki her tasarruf, sadece göz boyamadır.
Eskiden geçimlerini savaşa giden orduların peşine takılarak sürdüren ne kadar sektör varsa, onlar da ardı sıra yürürlermiş.
Artık akla hayale ne geliyorsa; yiyecekçiler mi içecekçiler mi istersiniz; demirciler nalbantlar sayacılar saraçlar mı; cambazlar hokkabazlar köçekler fahişeler mi; berberler çamaşırcılar hekimler simyacılar mı; falcılar kâtipler çalgıcılar mı; ölü soyucular hırsızlar uyuşturucu satıcıları serseriler mi?
Ne ararsanız bulunan bu insanlar da kendi meşrebine göre iş tutar, yengiye ya da yenilgiye, bozguna ya da talana göre o sırada kısmetine ne düşerse çöplenirlermiş.
AKP’nin arkasına takılarak ömür tüketen kimi yandaş medya unsurları da, sanki şimdi benzer bir süreci yaşıyor gibiler.
Bir vakitler Erdoğan’ın dinamik çizgisi ve reformcu üslubuyla pürneşe, onların da gönderdeki bir bayrak gibi dalgalandıkları olurdu, haklı olarak.
Ama şimdi... büyüdükçe, irileştikçe, kocamanlaştıkça ve giderek aynaya sığmaz olup kendine çekidüzen veremez bir noktaya taşındıkça, rulman dağıtan Erdoğan’ın artık ilerleyemeyip durakladığını uyarmak yerine, her yaptığına hikmet bulmaya çalışıyorlar.
Demek ki bu süreç, aynı zamanda bir başka sürecin, bu defa hepsini içine alan sonun başlangıcısürecinin de adıdır.
Son olarak, dilerseniz duyarsızlıklara küçük bir örnek daha vereyim:
İnönü Stadyumu, 19 Mayıs törenleri bakımından özellikle Kız Liseleriyle, Kuleli ve Deniz Liseleri, Deniz Astsubay Hazırlama Okulu gibi İstanbul’un askerî okulları için simgesel değerde tarihi bir mekândır.
14-17 yaş aralığındaki o gencecik askerî okul öğrencilerinin ruhlarını besleyen; onlara yaşama sevinci aşılayan ve dayanışma duygusu veren nadir ritüellerdendir.
Örneğin bir İmam-Hatip’li için Kutlu Doğum Haftası veya bir Mevlidi Şerif ne ise, onlar için de bu odur.
Stadyuma sis içinden geçerek giriş yapan, o muhteşem boru ve trampet takımlarının ve çığlık çığlığa fanfarların sesi, hiçbirinin kulaklarından ömür boyu silinmeyecektir.
Üç gün önce oynanan bir maçın ardından barbarlara taş çıkartırcasına yok etmek yerine, birkaç gün daha sabredip o çocuklara son bir saygı gösterilseydi, fena mı olurdu?
Ayrıca bilesiniz ki, “militarizmin kökleri”ni esasen masum duygularda arama ucuzluğu ve cehaleti ise, o yaşlardaki bir kız çocuğunun aşk şiirleriyle süsleyerek tuttuğu “hatıra defteri”ni bulunca, ilerde orospu olacağına vehmederek, önlem olsun diye yırtma dangalaklığına benzer.
Bunu da yazın bir kenara, olur mu?
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016