Namık ÇINAR
Nerede olurlarsa olsunlar, dünyanın yüzde 99’ları, 222 sene öncesinin Fransa’sındaki “baldırı çıplaklar”ın yaptıkları gibi, şimdilerin yüzde 1’lik “faiz ve rant aristokrasileri”ne karşı biriken öfkelerini, küresel bir başkaldırıya yeniden çevireceğe benziyorlar.
Büyük savaştan beridir giderek yükselmiş olan dünyanın refah çıtası, küresel olsun yerel ölçeklerde olsun, zenginliklerin dengesiz üleşimleri yüzünden, artık dikiş tutmayan krizlerin bir kez daha temel konusu haline geliyor.
Fütursuzca çevrilerek köpürtülen ve şişirilen menkul değerlerin havalarda uçuşan kâğıtlarındaki sihirler, dünyanın “Wall Street”le simgeleşen kumarhanelerinde bozulunca; bunun müsebbibi olan faiz ve rantın küresel uyanıkları, zarar-ziyanlarını ödetmek suretiyle telâfi olacakları karakalabalıkları, şimdi artık eskisi kadar kolay bulamıyorlar, belli ki.
Kendi özelimize baktığımızda ise, varsıllıkların üleşimindeki adaletsizlik ve hakkaniyetsizliklerde, Türkiye, birincilikleri kimseciklere kaptıracak gibi de gözükmüyor.
Geleneksel yastık altını henüz harekete geçiremeyen borsa oyunları ve diğer finansal hareketler, şimdilik sadece kamu kaynaklarını emen global oltacıları ve onların yerli uzantılarını mest etmeye yarıyor.
Fakat asıl rant, ne vakit ele üç-beş kuruş geçse, hemen kum-çakıl-çimentoya harcanan gayrımenkul sektöründe dönmektedir. Cumhuriyet tarihinin nispeten liberal ve kapitalistik izlenimler veren süreçleri sayabileceğimiz Menderes-Özal-Erdoğan dönemlerinin ortak paydası, birazcık palazlanılmaya görülsün, altyapı bayındırlıklarından ziyade, kanımca, konut seferberliklerine kapılmış olmalardır.
Braudel, Akdeniz’in her iki ucunda, birbirleriyle didişen imparatorluklar olan Osmanlılar’la İspanyollar’ın, o sıralardaki Dünya Ekonomi Sistemi’ni sırtlanmaya niyetlendikleri hegemonik yaklaşımlardan, birdenbire vazgeçerek içlerine kapandıklarını, 16. yüzyıl itibariyle toprağa dönerek territorial bir sessizliğe büründüklerini, anlatıp durmuştu kitaplarında.
Gerçekten de, Habsburg tacını başına ilk koyan II. Felipe, Avrupa’yı avuçlarına almak üzere, sarayını deniz seviyesinden aşağıda kalan “alçak ülkeler”deki –AB’nin şimdiki başkenti– Brüksel’e taşımıştı. Fakat sonradan, İspanyol pre-kapitalizmi burjuvalaşma yerine aristokratikleşmeyi seçecek ve toprağa dönüverecektir. Böylece, Modern Dünya Sistemi’nin bayrak yarışındaki flamayı, Katoliklerin bir daha asla taşıyamayacakları bir sürece de girilmiş olacaktır. Nitekim, sonraki yüzyıllardan günümüze kadarki kapitalistik olgu, genellikle “Kuzey”de tecelli etmiş; ve ortak payda da, toprağın, enerjileri tüketip ayakbağı olamayacağı anlayışlarca belirlenmiştir.
O yüzden, Kuzey’in sanayi devriminde ve dünya egemenliğinde gayrımenkul zenginliği yoktur. Her şeyin olduğu gibi, “kapital”in de mezarı topraktır, çünkü.
Üstelik bir deprem ülkesi olan Türkiye’nin, İstanbul’dan tâ İskenderun’a tüm kıyıları, bir karış yer kalmayasıya konut tarlası iken, hâlâ barınma meselelerini çözebilmiş de değildir. Zira bütün evler, bütün taşınmazlar yalnızca parası olan rantiyelerin mülkiyetindedir. Türkiye’de, paraları olanlar ev ve işyeri biriktirmekte, paraları bir türlü olamayanları, barınma problemleri ve kurdukları iş üzerinden kiracılaştırarak, sömürmektedirler.
Prodhon, “mülkiyet hırsızlıktır” der. Hadi biz onun kadar ileri gitmeyelim; ama konutu olmayan yoksulların yerine, yeni inşaatlardaki daireler bile, bu kesimler için üretilmekte ve sırttan geçinmeleri teşvik edilmektedir. Bu kadar çok taşınmaz delisi olmak, oturduğunun dışında bir sürü konut alıp, insanları barınma ihtiyaçları üzerinden sağmak, bence, bu toplumun ve giderek siyasanın çözmesi gereken ahlâki bir sorun niteliğindedir.
Sanılanın aksine, bu durum sosyalizmden önce kapitalizme de aykırıdır. Bir işletmecilik biçimi olarak neyse de; rant, bugün meşru gibi gözükse dahi, geleceğin irad biçimi olarak sürdürülemez. İlerisinin kazanç kaynakları böyle şeyler olamazlar. Bir kere bu, üretken bir şey de sayılmaz. Olsa olsa, tabiattaki sülüklerin, parazitlerin beslenme biçimlerine denk düşerler ve sadece onları çağrıştırırlar.
Bir ülkenin zenginlikleri, insanlara elbet de bordrolar düzenleyip dağıtılmazlar. Tilki kurnazlıklarına karşın, kırılgan leyleklerin önlerine konan, gagalarına uygun derinliklerdeki kaplar misali politikalar marifetiyle, adil pay almaları gözetilmelidir.
Aynı şekilde, konut edindirmeler, taşınmaz biriktirmeye yeltenecek olanların ceplerini yakan caydırıcılıkları içermeli; asıl, sadece evsiz yoksulların ev sahibi olmaları teşvik edilmelidir.
Bir saptama olarak belirtelim ki; Türkiye’de kendilerini akılları sıra solcu diye yutturmaya çalışanlar, genellikle CHP çizgisinde ve Kemalist ideolojide öbeklenen rantiye kesimlerdir.
Son olarak, bu toplumun “karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeme”nin âdetâ yansıması mahiyetinde bir meşguliyetle, bu tip sorunlarını gözden kaçırmasında ve “örtme kuvvetlerinin yaptıkları oyalama muharebeleri”ne benzer bir işlevi yerine getirerek, çareler arayacağı asıl dertlerine bir türlü gelememesinde oynadığı rolün, sürmekte olan terörün asli işlevi olduğu da katiyen gözden kaçırılmamalıdır.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016