Nejat ERDİM
Kürt sorunun nihai bir çözüme kavuşturulması adına hükümet ve Kürt siyasetinin aktörleri arasındaki görüş ayrılıkları iki taraf arasındaki gerilimi giderek arttıran ve süreci akamete uğratacak bir düzleme doğru çekecek noktaya varmış durumda.
Aslında bu hep böyle sürdü gitti, bu noktada kuşkusuz tek sevinidiirici olan şey PKK ve TSK arasında fiili bir silahlı çatışmanın yaşanmaması olarak gösterilebilir, lakin şurası da çok net görülmektedir ki iki taraf için de sürekli olarak yıpratıcı bir psikolojik savaş ve sinir harbi yaşandı-yaşanıyor.
Bu basınca karşı tarafların daha ne kadar direnecekleri, daha ne kadar böyle devam edeceğini kestirmek güç; fakat tehdit ve şantajla yürütülmeye çalışılan sürecin çok olumlu sonuçlar verebileceğini sanmıyorum.
Hem hükümet ve hem de Kürt siyasi unsurlar arasındaki güvensizlik atlatılmadığı sürece kimsenin de "çözüm" adına olumlu bir beklenti içine girebileceği pek olası görünmüyor.
6-7 Ekim olaylarında yaşanan trajedi ve krizin atlatılması adına Öcalan üzerinden yürütülen görüşmeler her ne kadar tarafları tekrar masanın etrafında toplama adına olumlu sonuçlar verse de; hükümet kanadının, "molotof kokteylini silah, maskeyi de suç" unsuru olarak sayıp, polise adeta "vur emri" vermesi hem sürecin ruhuna aykırı ve hem de krizi tırmandırıcı birer hamleden öte anlam ifade etmiyor.
Zaten sivillere yönelik işlediği suçlardan dolayı yeterince sicili bozuk olan polisin adeta bu yönde teşvik edilmesi doğrusu anlaşılır bir durum değil.
Sözde kamu düzenini sağlamak adına yapılması düşünülen birtakım düzenlemelerin Türkiye'nin gerçeklerinden ve iç dinamiklerinden habersiz ve uzak kalması sokak çatışmalarını arttıracağı gibi, iç güvenliğimizi daha da riske edecek bir noktaya doğru bizi sürükleyebilir.
Hiç kuşkusuz ki gerek hükümete ve gerek devlete yönelik tepkilerin molotoflar la ortalığı yangın yerine çevirerek dile getirilme teşebbüslerini onaylamak ve buna sempati duymak asla kabul edilebilir bir durum değil.
Kamuya zarar vermek, toplumu korkutup sindirmek ve bu anlamda sokakları savaş alanına çevirmek nasıl tasvip edilebilir ki?
Fakat ayırt edici nokta şu, Devlet hükmeden ve aynı zamanda koruyan unsur olarak silahlı müdahaleyi değil, yasaları ve hukuku önleyici ve caydırıcı bir unsur olarak kullanmalı.
Elinde molotof kokteyli, yüzünde maske olan çocukların polis kurşunlarına hedef olması halinde, zaten istim üzerinde duran Kürtleri ciddi anlamda Devlet ile karşı karşıya getirebilir ve ne yazık ki böylesi bir durum çok feci sonuçlar doğurabilir.
HDP'nin söz konusu maddelerin yasallaşması durumunda kitleleri sokağa dökeriz söylemi Kobani olaylarına bakıldığında ve sağlıklı bir şekilde analiz edildiğinde ne denli tehlikeli ve riskli bir söylem olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Ama burada esas olan "sebep-sonuç" ilişkisinin iyi okunabilmesidir.
Kürtler ile sürekli gerilim içinde olan bir mekanizmanın bulduğu karşılığın son 30 yılı adeta savaş ile, önceki 150 yılı ise sürekli asimilasyon ve yok sayma politikaları ile nasıl geçtiğini hepimiz görüyoruz.
Hükümetin bu kötü geçmişi kendine referans olarak görmesi ve yine o geçmişin peşine anlaşılmaz şekilde takılmaya yeltenmesi doğrusu son derece vahim bir durumdur.
Toplumu adeta" hizaya" getirme hevesi ile çıkartılmaya çalışılan "güvenlikçi" paketler ile aslında "demokrasinin" nasıl da saf dışı edilmek istendiğinin bir başka göstergesi değil mi?
Hem Kürt meselesinin çözümü, hem seçim barajının düşürülmesi ve hem de Alevi sorunu gibi hayati meselelerin çözülmesi adına on yıllarca denen baskı ve güvenlikçi tedbirler ne yazık ki hep ölümcül sonuçlar vererek geri tepti.
Umulur ki hem hükümet kanadı ve hem de Kürt siyasi aktörler toplumsal barışın sağlanması adına ortak akıl da buluşurlar, zira ne sokak çatışmaları ve ne de güvenlik paketleri ile bir iç barışın sağlanması mümkün değildir.
http://blog.radikal.com.tr/politika/kurt-meselesinde-yuksek-gerilim-hatti-82135
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.06.2015
4.02.2015
19.05.2015
14.05.2015
9.02.2015
8.02.2015
4.04.2015
28.03.2015
24.03.2015
23.03.2015