Osman CAN

Osman CAN
Osman CAN
Tüm Yazıları
Zweig’lar ölmemeli
18.06.2014
1929

 New York Times’ta bir karikatür. IŞİD’li bir militan, arkasında “İslami halifelik” yazan tabela, bir eliyle zafer işareti yapıyor. Uzaklarda iki figür, biri oğul Bush, diğer ise Obama. Bush “Keşke Irak’a girmeseydim” derken, Obama “Keşke Suriye’ye girseydim” diyor...

Churchill’in “Amerikalılar her zaman doğru olanı yapacaktır, tüm diğer seçenekleri tükettikten sonra” sözü doğru çıkacak mı, çok emin değiliz.

Birkaç ay önce vizyonda Stephan Zweig’in notlarından esinlenilerek çekilmiş “Büyük Bükreş Oteli” muhteşem bir film. 1930’ların karanlığını çok iyi anlatıyor.

Zweig demişken... Birinci Dünya Savaşı’na giderken insanların coşkuyla savaşı karşıladığını anlatan Zweig, İkinci Dünya Savaşı’na giderken insanların yüzlerinde büyük bir karamsarlık ve endişenin hakim olduğunu gözlemliyor.

İkincisindeki gözlem, Zweig’in ruh halini de yansıtıyor. İkinci eşiyle gittiği Brezilya’da dünyanın çılgınlığına fazla katlanamadı ve intihar etti.

Benzeri bir psikoloji yine dolaşımda...

Pek çok Avrupalı siyasetçi, Versaille Antlaşması’yla Almanya’dan koparılmış ve Alman bilincinde ciddi hasarlara yol açmış bazı toprakların Hitler tarafından işgal edilmesine izin verilmesiyle barışın sağlanabileceğini düşünmüşlerdi. Churchill ise aksine “appeasement” denilen bu politikanın yanlış olduğunu, Hitler’i savaş ile durdurmak gerektiğini ileri sürmekteydi. Churchill haklı çıktı. İktidara geldiğinde “kan, meşakkat, ter ve gözyaşından başka vaad edecek bir şeyim yok!” dedi. Dediğini de yaptı. Avrupa’da faşizm yenildi; Türkiye’de devam etse de...

Zweig’i intihara götüren psikoloji, Churchil’in kararlılığı sayesinde dağılmıştı. Bu kararlılığın yarattığı zemin üzerinde Avrupa Birliği doğdu. Birleşmiş Milletler de ve Avrupa Konseyi de...

Ukrayna’da “özgürlük” soslu sokak gösterilerinin ardından ülkenin meşru hükümeti düşürülünce, münhal hükümeti destekleyen kesimlerden özellikle Rusya yanlıları yeni muktedirlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermeye başladı. Kırım nispeten sorunsuz, yani savaşsız koptu. Doğu Ukrayna ise o kadar şanslı değil.

Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimi Avrupa Konseyi toplantılarında gözlemlemek mümkün. 11 Eylül felaketinin hemen ardından ABD Afganistan’a, sonrasında da Irak’a girdi. Demokrasi ve özgürlük getirecekti. Hatta onlar için anayasalar yaptı. Elbette “Freedom House”un katkılarıyla. Bu katkılardan Sudan da nasiplenmişti.

Sudan bölündü. Afganistan ve Irak’ın hali ortada. Demokrasi ve özgürlük rüzgârı olarak da nitelendirilebilecek Arap Baharı’nın ardından, kısmen huzur elde edebilen tek ülke Tunus oldu. Anayasasını yaptı.

Mısır’da vesayet inşa edildi.

Suriye yerle bir vaziyette.

Yani Avrupa dışında pek huzur yok gibi.

Oğul Bush “Keşke Irak’a girmeseydim” derken de, Obama da “keşke Suriye’ye girseydim” derken de haklılar. Yani aslında haksızlıklarını kabul ediyorlar. Peki ya Türkiye? Örtülü de olsa 2003’te “Irak’a girilmesin” derken de, 2013’te “Suriye’ye girilsin” derken de haklıydı. Zaman onu gösteriyor.

***

II. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa topraklarında bir daha savaş çıkmasın diye ulusalüstü bir yapılanmaya doğru gidildi ve Avrupa Birliği ortaya çıktı.

Onun dışında, esas itibarıyla insan hakları çerçevesinde işleyen Avrupa Konseyi, bir de Birleşmiş Milletler...

Son ikisi dünyanın geri kalan kısmında savaşlara ve yıkımlara engel olamadı.

Ama ilki başarılı oldu. İlki, yani AB projesi daha çok ekonomik ve siyasi bir entegrasyon üzerine kuruluydu, ulus devlet anlayışından neredeyse eser yok. Diğer ikisinde “egemenlik” asıl kriter, insan hakları ise politik bir manivela olarak çalışıyor. Ama ekonomik ve siyasi entegrasyondan eser yok. Rusya ve Ukrayna Avrupa Konseyi üyesi. Irak, Suriye, Mısır, Afganistan ve Sudan da BM üyesi.

Bu bir şeyler anlatıyor.

***

Bugünün Zweig’ları yaşamalı. Bunun için de yeni bir kararlılığa ve vizyona ihtiyaç var. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar