Oya BAYDAR
Türkiye’nin; insan haklarına saygılı, özgürlükçü, demokratik, laik bir hukuk devleti olabilmesinin önündeki en önemli engellerden birinin, iktidarın/devletin Kürt sorununa yaklaşımı olduğu biliniyor. Bu sorun barışçı ve adil bir çözüme kavuşturulmadan, Kürtler kendilerini ortak vatanın eşit yurttaşları olarak hissetmeden, ülkemizde ne normalleşme, ne huzur, ne kucaklaşma, ne de dirlik düzenlik olur.
Eğer, kendi iktidarınızı ve beka’nızı korumak için savaştan, kavgadan, cepheleştirmekten, bölmekten medet umanlardan değilseniz; ya da kof hamasetten ve ayrımcılıktan ibaret şoven milliyetçi ezberlere kapılıp izanınızı, vicdanınızı yitirmemişseniz, bu sorunun çözüme kavuşturulmasını istersiniz.
Peki size, sorunun barışçı çözümü sanıldığı kadar zor değil, adım atabilmek için önce biraz empati, adalet duygusu, eşitlikçi vicdan ve insana saygı yeter, sonraki adımlar ardından gelir, desem?
Kürt halkı, onuruyla oynanmasına tepkili
Doğu’da, Batı’da, yurt dışında Kürt arkadaşlarım, tanıdıklarım var. Kimisi HDP’li, kimisi başka partilerden, kimisi siyaset dışı. Hepsini birleştiren: Kürt kimliklerinin örselendiği, yok sayıldığı ve en önemlisi onurlarının çiğnendiği duygusu.
Neden mi? Çünkü bu halk, siyasetçilerin kendilerini, işlerine gelince Kürt kartını çıkarıp kullanabilecekleri, ağızlarına bir parmak bal çalarak kandırabilecekleri, her an teröre bulaşabilecek bir kitle olarak gördüğünü, iradelerini hiçe saydığını düşünüyor da ondan.
Nereden çıktı bu, diyorsanız -bırakalım daha önce olup bitenleri, bölücülükten başlayıp teröriste varan suçlamaları, hakaretleri- yenilenecek İstanbul seçimi öncesinde AKP-MHP-Devlet ittifakının bu konudaki ilkesiz ayak oyunlarını hatırlamak yeterli. HDP’nin, 31 Mart seçimlerinde güçlü olduğu büyük illerde aday göstermeyerek CHP’ye kazandırdığı belediyelerin kuyruk acısıyla, iktidar bloğu yıllardır hukuksuz olarak tam tecritte tuttuğu Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine ve ondan gelen bir mesajın açıklanmasına izin verdi. Ne zaman mı? Tam da YSK’nın oylarımızı çalıp yasayı, anayasayı çiğneyerek İstanbul seçimini iptal ettiğini açıkladığı gün. Üstelik avukat görüşmesi çok önce yapıldığı halde açıklama ne tesadüfse tam o gün geliyor.
Peki hemen ardından, Kürt düşmanı asimilasyonist, ulusalcı çevrelerce servis edilen, sosyal medyada çalkalanan “Kürtler AKP ile anlaşıyor” haberlerine, söylentilerine ne demeli!
İşte Kürt seçmen, ister iktidar blokundan ister ulusalcı muhalefetten gelsin bu türden manipülasyonları ve niyetleri kendi iradesine, aklına, seçimine saldırı olarak algılıyor, bir onur meselesi sayıyor.
İstanbul’daki 1 milyon 200 bini aşkın Kürt seçmenin oylarını alma hesabıyla sahneye konan, siyasî budalalıkla olduğu kadar siyasî etik yoksunluğuyla da malûl bu hamlenin burada kalmayıp birkaç yeni adımla süreceğini, Kürtlere böyle bazı “şirinlikler” yapılacağını düşünüyorum. Mesela gerek Erdoğan gerekse Bahçeli terörist, hain, vb. suçlamalarını pek ağızlarına almaz oldular şu sıralarda. “Terörist”in oyu, onlar için de değerli. Umdukları: Kürt seçmenin sopa-havuç siyasetine kanıp, “Bak iyi şeyler yapıyorlar” diyerek oyunu değiştirmesi, en azından sandığa gitmemesi.
Kürtlerin onurlarını çiğnenmiş hissetmeleri bu yüzden işte. Konuştuğum biri, “Biz Kürtler kandırılacak çocuk değiliz, o zokayı bir kez yuttuk, bir daha, yemeyiz” (Çözüm sürecini kastediyordu) diyerek yaygın bir ruh halini yansıtıyordu.
“Hiç değilse adımızı anıp bir teşekkür edin!”
HDP’nin Türkiye partisi olduğunu ve demokrasi tercihini kanıtlayan İstanbul’da aday göstermeme kararı İmamoğlu’nun, dolayısıyla CHP’nin ve Millet İttifakı’nın oylarını büyük ölçüde etkiledi. Bunu kendileri de çok iyi biliyor. Ama Allah için biri çıksın da diğer partileri anarken bir de HDP’nin kararına, Kürt seçmenlerin oylarına teşekkür etsin!.. Hadi bu kadarını yapamazlar diyelim, hiç değilse adlarını ansın, yok saymasın.
İmamoğlu, mazbatasını aldıktan sonra yaptığı o heyecanlı Saraçhane konuşmasında bir defa HDP sözcüğünü ağzında yuvarladı, bir kez de bütün diğerleriyle birlikte Kürt seçmenleri de andı. CHP ve İyi Parti merkezleriyse, bırakın HDP’nin adını anmayı veya Kürt seçmene teşekkürü, neredeyse böyle bir durumun farkında değil gibiydi.
Oysa benden söylemesi; HDP’li olsun olmasın İstanbul’daki Kürt seçmen bu durumu kendilerinin yok sayılması, onurlarının kırılması, iradelerine saygısızlık olarak algılıyor.
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, (eski demeye dilim varmıyor, neden ve kimlerin ortaklıklarıyla oraya tıkıldığını herkes biliyor) hapishaneden “CHP’nin bize ödeyecek diyeti yoktur” mesajını iletirken, aslında CHP’nin bu konudaki suskunluğuna değiniyor ve partisinin kararının tek adam rejimine, faşizm tehlikesine karşı demokrasinin korunması için alınmış olduğunu hem muhalefete hem de seçmen tabanına anlatmak istiyordu.
HDP’yi yok saymakla seçmeni yok olmuyor
AKP-MHP- Devlet blokunun 31 Mart seçimleri öncesinde tavan yapan HDP düşmanlığı, partiyi terörle işbirliği yapar göstermesi, yöneticilerini açık açık terörist diye suçlaması Kürt seçmeni değil asıl muhalefeti korkuttu, pıstırdı. İktidar bloğunun geri adım atıp “Kürt kardeşlerimize değil HDP’lilereydi o sözler” kıvırtması işe yaramadı. Çünkü Kürt seçmen HDP’li olmasa da, HDP’ye eleştirileri bulunsa da sandıkta kimliğini özdeşleştirdiği HDP’ye oy verdi. Özellikle İstanbul’da “PKK=HDP=terör” denklemi seçmen katında işe yaramadı, hatta ters tepti. Ama dediğim gibi CHP’yi bu konuda pasifize etmekte bayağı işe yaradı. (İyi Parti’nin sözünü bile etmeye gerek yok, Kürt meselesinde MHP’den farkını bilen varsa söylesin.)
CHP yönetimi, hem kendi 1930’ların devlet partisi genlerinin etkisiyle hem de içlerindeki Perinçekçi ulusalcılardan korku nedeniyle, Kürt sorununun barışçı çözümüne geçmişte de katkıda bulunmadı, şimdi de üstüne düşeni yapmaktan uzak. Kendilerine yönelen, baştan aşağı tutarsız, mesnetsiz, yalan PKK ile işbirliği, HDP ile gizli ittifak, vb. gibi saldırılara karşı: “Siz de İmralı ile görüşüyorsunuz, Çözüm Süreci’nde Kandil’le görüştünüz, PYD ile PKK ile gizli iş bağlıyorsunuz” diye savunmaya geçmekle yetiniyor. Oysa, “Çözüm süreci dedin çözemedin, biz barışçı yoldan çözeceğiz” demeleri, “HDP senin ve ortağının partileri kadar meşru, yasal bir siyasî oluşumdur. Milyonlarca seçmeni temsil etmektedir ve en önemli sorunumuzun çözümünün anahtarıdır. İttifak da yaparız, oy da isteriz” diye meydanlara çıkmaları gerekmez mi! Bu sorunun çözümü için atılan (göstermelik ve oy kapma tuzağı da olsa)adımları cürüm saymak yerine, daha ileri götüreceklerini Kürtlere ve topluma anlatmaları gerekmez mi?
Hem gerekir, hem de bunu yapabildiklerinde güç kazanır, Türkiye demokrasisini de güçlendirirler.
31 Mart seçimlerindeki stratejisiyle HDP demokratik rejimin önemli bir güvencesi olduğunu gösterdi. Türkiye partisi olma yolunda çok önemli bir adım attı. Batıda aday göstermeme kararı, bu partinin seçmen tabanı düşünüldüğünde güç ve fedakârlık isteyen bir karardı. Karşılaştığı duyarsızlığa, sürüp giden umursamazlığa, adının bile anılmamasına rağmen, 23 Haziran İstanbul seçiminde de kararının değişmeyeceğine güveniyorum.
Bırakın! Demokrasi ayıbı işleyenler, demokratik mücadeleyi eksik bırakanlar, Kürt fobisi yaşayanlar utansın!.. Demokrasi ipine daha sıkı sarılmak için hepimizin, muhalefetin de sizlere ihtiyacı var. Gerçekten demokrat iseler tabii.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024