Şahin ALPAY

IŞİD nasıl başımıza bela oldu?
16.09.2014
1712

 Hilafeti geri getirdiğini ilan eden, IŞİD ya da İslam Devleti adlı, birkaç yıl içinde bir orduya dönüşen örgüt, büyük bir terör estiriyor ve kökenindeki El Kaide’nin bile kıskançlığını üzerine çekiyor.

Nasıl oldu da IŞİD, dünyanın dört bir tarafından gelen militanların da desteğiyle Irak ve Suriye’nin Sünni Arap çoğunluklu bölgelerini denetimi altına alabildi?

IŞİD olayını tetikleyen büyük sıkıntıların arka planında muhakkak ki Irak ve Suriye’de Sünni Arapların maruz kaldıkları şiddet var. George W. Bush yönetimindeki ABD, Ortadoğu’yu silahla İsrail ve kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmek için Irak’a saldırdı ve işgal altına aldı. 2003–2012 arasında Irak’ta, muhafazakâr bir tahminle, büyük çoğunluğu Sünni Arap 500 bin kişi can verdi. Suriye’de Beşar Esad diktatörlüğünün 2011’de ayaklanan halkına karşı savaş açması sonucunda, Birleşmiş Milletler tahminlerine göre, bugüne kadar yine çoğu Sünni Arap 200 bin kişi can verdi.

Suriye’de Rusya, İran ve Hizbullah tarafından desteklenen  diktatörlüğe karşı savaş veren özgürlük ve demokrasi yanlıları, Batı tarafından kaderlerine terk edilince, meydan giderek her şeyi göze almış radikal Sünni İslamcılara ve bunların en şiddetli olanlarına kaldı. Saddam döneminde Irak’a hükmeden Sünni Araplar, sonrasındaki Şii çoğunluğa dayalı Nuri El Maliki yönetimi tarafından dışlanıp marjinalleştirilince, yeniden iktidardan pay alabilmek için sıkıntılarını IŞİD gibi bir şiddet örgütünün diliyle yansıtma yolunu tuttular.

Mısır’daki El Sisi diktatörlüğünün, Müslüman Kardeşler örgütüne karşı açtığı savaşta en az 1400 kişiyi katletmesinin de Ortadoğu’da yükselen Sünni Arap öfkesinde bir payı olduğu muhakkak. Herhalde  Sünni Arapların Bağdat’ta iktidara ortak olmaları sağlanmadıkça, Suriye’de azınlık diktatörlüğü yıkılmadıkça, ABD’nin öncülük etmek istediği hangi uluslararası koalisyon kurulursa kurulsun IŞİD’in yenilmesini, Ortadoğu’ya istikrar gelmesini beklemek gerçekçi olmaz.

Peki IŞİD, Türkiye’nin başına nasıl bela oldu? Ezcümle şöyle: Ankara, yani AKP hükümeti, Esad diktatörlüğünün halk ayaklanması karşısında dayanamayacağı, birkaç ay içinde devrileceği hesabını yaptı. Bu korkunç derecede yanlış hesabın muhakkak ki baş sorumlusu, Ortadoğu’nun kendisinden sorulduğu iddiasıyla ortaya atılan, 2009 – 2014 arasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’dur.

Bu hesap yanlış çıkınca Ankara, ABD’nin başını çekeceği bir koalisyonla Esad’ın devrilebileceği hesabına yöneldi. O hesap da tutmadı. Türkiye’ye sığınanların sayısı hızla artıp 1,5 milyona dayanırken Ankara, anlaşılıyor ki, bu kez umudunu Esad’a karşı en kararlılıkla savaşan radikal İslamcı örgütlere bağladı. Bu hesabın da tutmayacağı, bunların Türkiye’yi tehdit ettikleri anlaşılıncaya kadar da El Nusra’ya doğrudan, IŞİD’e dolaylı yollardan destek verdi. Kürdistan Bölge Yönetimi’nin yaptığı uyarılara rağmen Musul Konsolosluğu personeli (anlaşılamayan nedenlerle) tahliye edilmedi ve IŞİD tarafından rehin alındı. Ve şimdi elindeki 49 rehine nedeniyle Ankara, IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona İncirlik üssünü tahsis etmekten dahi kaçınmak zorunda kaldığı bir konuma düştü.   

Bütün bu yanlışları yapan bir hükümetin nasıl olup ayakta kalabildiği, hele bütün bu yanlışların baş sorumlusu olan kişinin nasıl olup da (Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin tam isabetli tanımıyla) Bakanlar Kurulu Başkanlığı’na getirilebildiği sorulmaya değer bir sorudur. Cevabı da bellidir: Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan tarafından Hizmet Hareketi’ne karşı kararlı tavır alması bu makama getirilmesi için yeterli görülmüştür. Dışarıda çeşitli radikal İslamcı gruplara destek veren bir hükümetin içeride radikal İslamcılığın karşısındaki en kararlı güç olan Hizmet Hareketi’ne savaş açmış olmasındaki ironi, umarım giderek daha iyi görülecektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar