Şahin ALPAY
Today's Zaman'da çıkan yorumlarımın devamlı okurları arasında, elli yıldan fazla bir süre önce bir bursla gittiğim ABD'de, sadece bir yıl birlikte okuduğum Amerikalı sınıf arkadaşlarım var.
Bunlardan biri geçenlerde, ABD'de okuyan bir Türk üniversite öğrencisinin New York Times'ın yorum sayfasında çıkan yazısına dikkatimi çekti. Yazı, Amerikan posta idaresinin mükemmel işlediği, bu gibi kurumların ABD'yi dünyanın en güçlü ülkesi kıldığı ana fikrini işliyordu.
Evet, ABD'yi dünyanın en güçlü ülkesi kılan etkenler arasında, posta idaresi gibi kurumların mükemmel işleyişinin rolü olmalı. Ne var ki, ABD dünyanın en güçlü ülkesi ise, en yaratıcı ve yenilikçi toplumu ise bunu açıklayan esas etken, muhakkak ki, (bütün eksik ve kusurlarına rağmen) güçlü bir demokrasiye sahip olması; bireyin temel hak ve özgürlüklerinin adım adım güçlenerek yerleşmiş oluşu. Bu başarı sadece 18. yüzyılın sonunda yapılan anayasayla ve yöneticilerin anayasaya saygı göstermesiyle açıklanamaz. Belki daha önemlisi, yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini savunmada gösterdikleri, başka ülkelerde ender görülen kararlılık ve cevvaliyet.
Türkiye'de ve dünyada siyasete ilişkin gözlemlerim sonunda ulaştığım temel sonuç şu: Bireyin değil milletin, ümmetin, sınıfın özgürlüğünün esas alındığı, halkın hak ve özgürlüklerine sahip çıkmadığı her yerde zalim, otoriter–totaliter rejimler hakim oluyor. Evet, Türkiye'de bireyin temel hak ve özgürlüklerini güven altına alacak anayasaya, bu anayasaya saygılı olacak yöneticilere ihtiyacımız var. Ne var ki, yurttaşlar hak ve özgürlüklerini kararlılıkla savunmadıkça, ne o anayasa, ne de o yöneticilere sahip olunabilir. Son günlerde yaşanan olaylar, bunu yeterince açıklıkla göstermiyor mu?
Televizyonda yayımlanan bir eğlence programına Güneydoğu'dan bir öğretmen bağlanıyor ve bölgede artan şiddetin yol açtığı trajediye, sivil halkın maruz kaldığı baskılara kayıtsız kalınmaması çağrısı yapıyor. Sonra ne oluyor? Hem programın sunucusu, hem de öğretmen hakkında “terör propagandası” iddiasıyla soruşturma başlatılıyor. Bunun üzerine ne oluyor? Program sunucusu da, kanalın yöneticileri de ifade özgürlüğünü savunmak şöyle dursun, bin bir özür diliyor, devlete bağlılıklarını bildiriyor. Başı derde giren herkes gibi yarın çıkıp “paralelin kumpasına geldik” derlerse kimse şaşırmayacak…
Daha sonra ne oluyor? 1128 akademisyen Güneydoğu'da insan hakları ihlallerine dikkat çeken, barış sürecine dönülmesini isteyen bir bildiri yayımlıyor. Cumhurbaşkanı hemen onları “mandacı, hain, cahil, aydın müsveddesi” ilan ediyor; savcılara, YÖK'e haklarında soruşturma açılması talimatı veriyor. Bir mafya babası akademisyenlere ölüm tehditleri savuruyor. Derken İstanbul, IŞİD'in hazirandan bu yana dördüncü canlı bomba saldırısına sahne oluyor. Bu defa hedef, ekonomiyi baltalamak amacıyla turistler. Hemen saldırıyla ilgili yayın yasağı konuyor.
Ülkenin geldiği nokta şu: İktidar, şimdi de güvenlik gerekçeleriyle temel hak ve özgürlükleri baskı altına alıyor. Oysa temel hak ve özgürlüklerin bastırılması, güvenliğe karşı en büyük tehdit. PKK sorununu öldürerek çözmekte ısrar edilirken, IŞİD Türkiye'ye karşı saldırılarını tırmandırıyor; şiddet giderek ülkeye yayılıyor. Türkiye, gittikçe otoriterleşen bir yönetim ve giderek yayılan şiddet ile Suriyeleşme tehlikesi arzediyor.
Buradan çıkışın yegane yolu, insan hakları ihlallerine son vermek, barış sürecini canlandırmak ve güvenlik önlemlerini (asla konuşmakla yola gelmez) IŞİD ile mücadeleye odaklamak. Ülkenin geleceğine dair sorumluluk duyan herkes, hak ve özgürlüklerine sahip çıkarak otoriterleşmeye karşı, iç barış lehine sesini yükseltmek zorunda.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020