Şahin ALPAY
12 Eylül askerî yönetiminin ilk işlerinden biri Prof. İhsan Doğramacı'yı üniversite özerkliğini bitirmekle görevli despot olarak atamak olmuştu. O tarihe kadar yüksek öğretimde özerklik ve çoğulculuk ilkelerinin savunuculuğunu yapmış olan Doğramacı, aniden bunun tam tersini benimseyip uygular olmuştu. Bunun için ondan hiç haz etmiyorduk. Onun Annenin El Kitabı (1952) başlıklı kitabının Amerikalı Dr. Benjamin Spock'un Çocuk Bakımı ve Eğitimi (1946) başlığıyla Türkçeye çevrilen kitabından aşırmalarla (çalıntılarla) dolu olduğunu da biliyorduk. Bunu ilk kez Ömer Madra'dan duymuştum. O sıralarda Ömer, oğlu Cem'in dünyaya gelmesi üzerine rahmetli eşi Tanju ile birlikte (bugün iklim değişikliğine duyduğu derin ilgiye benzer bir şekilde) çocuk bakımı ve eğitimi yazınına merak salmıştı. Bunun sonucunda, yukarıda sözünü ettiğim keşfi 1969'da yapmış, büyük bir heyecanla dostlarıyla, bu arada rahmetli Uğur Mumcu ile paylaşmıştı. (Yeni öğrendim: Meğer Prof. Korkut Boratav aynı keşfi, Ömer'den çok önce, 1960'da yapmış; Mumcu'ya ve başka dostlarına söylemiş.)
Anlayacağınız, Doğramacı'nın Spock'tan aşırmalar yaptığı 1960'lardan itibaren birçoklarınca bilinen bir gerçekti. Bu gerçeğin kamuya mal olması için yaklaşık 20 yıl geçmesi gerekti. Rahmetli Uğur Mumcu "Dr. Spock ve Prof. Doğramacı" (Cumhuriyet, 29 Kasım 1981) başlıklı köşe yazısında, kendine has alaycı uslubuyla, "Spock’un Doğramacı'nın kitabından geniş ölçüde yararlandığını" (yani tersini) örnekleriyle gösterdikten sonra yazısını "Seni hınzır Amerikalı seni!" diye bitiriyordu. Mumcu'nun yazısının yayımlanmasından birkaç gün sonra, rahmetli Ufuk Güldemir Doğramacı ile bir söyleşi yapmış (Cumhuriyet, 6 Aralık 1981), iki kitap arasındaki benzerliklerin nedenini sormuştu. Doğramacı bu benzerlikleri (büyük bir pişkinlikle) "çünkü birbirimizi seviyoruz" diyerek açıklamıştı.
Ömer Madra, Uğur Mumcu, Ufuk Güldemir, hepsi dostlarım olduğu, Cumhuriyet gazetesi okuru olduğum, 1980'lerde Cumhuriyet'te çalıştığım için bütün bunlardan haberdardım. Dolayısıyla Prof. Hasan Yazıcı, "YÖK doçent adaylarının bilim ahlakını denetleyecek bir etik komite kuruyor: Önce Doğramacı'yı kınamak lazım" başlıklı makalesini, Milliyet gazetesinin o sıra editörlüğünü yaptığım "Entellektüel Bakış" sayfasına gönderdiğinde, Doğramacı'nın kocaman bir fotoğrafı eşliğinde tereddütsüz yayınladım (15 Kasım 2000). Robert Lisesi'nden sınıf arkadaşım ve yakın dostum olan Prof. Hasan Yazıcı, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde romatoloji bilim dalını kurmuştu. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Bilim Ahlak Komitesi ve İstanbul Üniversitesi Etik Komitesi kurucu başkanıydı. Bu aşırmayı o değil de kim sorgulayacaktı? Makalesinde haklı olarak, "Doğramacı'nın Spock'tan aşırması gibi vakaların üzerine gitmeden bilim ahlakımızı düzeltmek olanak dışıdır," diyordu.
Makale gerek siyasi gerek akademik çevrelerde hayli yankı yaptı; arı kovanına çomak sokmuştu. Yazıcı hangi hak ve cüretle, 1981 - 1992 arasında YÖK Başkanlığı da yapan, kudretli ve kuvvetli Profesör Doğramacı'yı kınıyordu? Milli Pediatri Derneği infial hâlindeydi. Doğramacı yazının yayınlanmasından hemen 15 gün sonra Yazıcı'ya kişilik haklarına saldırdığı gerekçesiyle 10 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Olan bitenler üzerine doğrusu bir süre "Hasan'ın başına iş açtım..." diyerek üzüntü ve vicdan azabı çektim. (Bugün de şu aklıma geldi: Yazının çıkmasından yaklaşık üç ay sonra Milliyet'in sahibi, o sıra medyamızın en güçlü kişisi Aydın Doğan tarafından gazeteden kovulmam acaba bir tesadüf değil miydi?)
Doğramacı - Yazıcı davası 2000 - 2007 yılları arasında yedi yıl sürdü. Sonunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu oy çokluğuyla Doğramacı'yı haklı buldu: Doğramacı çok büyük bir hocaydı, dolayısıyla olsa olsa Spock ondan aşırmış olabilirdi, ama Yazıcı'nın ödeyeceği tazminatı 2.500 liraya indirdi. Aynı yıl TBMM Doğramacı'ya Üstün Hizmet Ödülü verdi.
Prof. Yazıcı'nın karakterini belki en iyi Cerrahpaşa'daki odasının duvarına astığı atasözü özetler: "Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bilmek için de akıl ver." Bu ilkeye bağlı olarak, Yargıtay'ın mahkûmiyet kararına karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Oradaki dava da bir yedi yıl sürdü ve sonunda AİHM Yazıcı'nın ifade özgürlüğünün haksız yere kısıtlandığına, ödediği tazminatın kendisine geri ödenmesine hükmettiği gibi (Doğramacı'yı değil) Türkiye Cumhuriyeti hükümetini Yazıcı'ya tazminat ödemeye mahkum etti. Doğramacı'nın Yazıcı'dan aldığı tazminatı iade etmesi gerekmiyordu.
(İlginçtir, benim de Yazıcı'ya benzer bir tecrübem oldu. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, 2-3 yıl önce kaleme aldığım, yönetimi eleştiren yedi köşe yazısıyla anayasayı ihlal ettiğim iddiasıyla üç kez ağırlaştırılmış müebbed hapis cezasına çarptırılmam istendi. Ben de haklarımın ihlal edildiği gerekçesiyle AYM ve AİHM'ye başvurdum. 20 ay hapis yattıktan sonra gerek AYM, gerekse AİHM ifade özgürlüğümün ve kişi güvenliğimin ihlal edildiğine, serbest bırakılmama, hükümetin de tarafıma tazminat ödemesine karar verdi. Yine de 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildim. Temyiz süreci devam etmekte.)
Prof. Yazıcı yeni yayımlanan Bir Aşırma (İntihal): Doğramacı - Yazıcı Davası Işığında Yargımız - Aydınlarımız başlıklı kitabında (İletişim Yayınları, İstanbul, 2020) hakkındaki dava sürecini ayrıntılarıyla irdeliyor. Hiç kuşku yok ki, Türkiye'de aydınların ve yargının gerçek karşısında ne denli sınıfta kaldıkları konusunda verilecek örnekler saymakla bitmez. Ne var ki Yazıcı'nın kitabı, Türkiye'de aydınların ve yargının içinde bulunduğu halin nedeni olan kültürel altyapıya ışık tutması bakımından son derece dikkate ve okunmaya değer. Yazıcı kitabını sunarken şöyle diyor: "Bir Aşırma'nın ana hedefi Doğramacı değil. O, 2010'da sevabıyla, günahıyla aramızdan ayrıldı. Ancak bu topraklar her an yeni intihaller üretiyor; giderek daha da özgün düşünce ve bilim fakiri oluyoruz. Aydınlarımız artarak derinleşen bir biat kültürü içinde durumu idareye çalışıyor. Adaletiyse elbirliğiyle karartmışız."
Yazıcı'nın on dört yıllık dava serüveninden çıkardığı sonucu şu satırlarda bulmak mümkün: "Laikçi Cumhuriyetçilerle Osmanlı aşığı bağnaz tutucular arasında üç önemli benzerlik görüyorum. Bu güzel ülkenin başını beladan çıkartmayan da herkesin sandığı gibi ayrılıklar değil, bu benzerlikler. Nedir bunlar?: 1) Aşırı ulusalcılık... 2) Bireysel yaratıcılığa verilmeyen önem, her çeşit aşırmayla günü kurtarma merakı... 3) Hukuk ve yargıya verilmeyen önem." (s. 118)
Kitap, yerden göğe haklı bulduğum şu teşhisle sona eriyor: "Yargımız ve aydınlarımızı beraber değerlendirirken kahredici bir denge aklıma geliyor... 'Al birini vur ötekine.' Bu toprağın insanları iyi hoş da, gerçeği sevmiyor. Hep hafızamızın kısalığından söz ederiz. Nedeni açık. Gerçekle aramız hiç iyi değil. Gerçeği değil aramak, ondan adeta nefret ediyor, unutmak istiyoruz. Bu nefreti aydınımız ve yargımız eşit paylaşıyor... Gerçeği gerçekten öğrenmek istemeden, gerçeği bir yerde kutsamadan nasıl düzgün bilim olmazsa, adalet, hukuk ve yargı da olamaz." (s. 151)
Kitabın açılış sayfasındaki, Murathan Mungan'dan yapılan ve bugün geldiğimiz yeri göstermek bakımından çok isabetli olan alıntıyı da zikretmeden geçemeyeceğim: "Vicdanı, ahlakı, adaleti unuttuk ama utanmayı, utanç duymayı da unuttuk."
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları



























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020