Ufuk COŞKUN
Genç bir adam, sürekli, toplum için faydalı bir şeyler yapmak istediğinden bahsediyordu. Ona, “Söyle bakalım” dedim. “Hangi tür işleri iyi yapabileceğini düşünüyorsun?” “Sadece öğretmenlik, sanırım” diye yanıtladı genç adam. “Başka türden bir iş yapabileceğimi sanmıyorum, sadece öğretmenlik, hem öğretmenlikle ciddi anlamda ilgiliyim hem de kesinlikle çok iyi yapabileceğim bir iş olduğuna inanıyorum” diye devam etti.
-Tabii bundan şüphe duymuyorum da asıl ne öğreteceğini merak ediyorum. Dokuma mı? İplik eğirme mi? Bunlardan hangi birini öğretebilirsin?
-Hayır, bunları öğretemem.
-Boya, dikiş veya marangozluk?
-Hayır, bunlar hakkında hiçbir şey bilmem.
-Peki ya tahıl öğütme, yemek pişirme gibi ev yaşamına dair beceriler öğretebilir misin?
-Hayır, ben sadece öğretmenlik yapabilirim.
-Sevgili arkadaşım sorduğum her soruya hayır cevabını veriyorsun, söylediğin tek şey öğretmenlik yapabileceğin. Öğretmenlikten kastın nedir?
Geleceğin öğretmeni oldukça sinirli bir sesle cevap verdi.
- Neden bütün bu soruları soruyorsunuz? Size başında da söyledim, bunlardan başka şeyler de öğretebilirim. Edebiyat öğretebilirim.
-Tamam! Tamam! Şimdi anladım. Tagore ve Shakespeare gibi kitap yazmayı öğretiyorsunuz.
Bu son sözüm genç adamı iyiden iyiye sinirlendirmişti, homurdanmaya başladı. “Boş ver” dedim gülerek. “Sabrı öğretebilir misiniz? Ne demek istediğinizi anladım” diyerek devam ettim. “Okuma, yazma, tarih, coğrafya öğretebilirsiniz. Bunlar da gereksiz şeyler değildir ancak yine de temel ve yaşamsal bilgiler sayılamaz. Peki, siz dokumacılık öğrenmeyi düşünür müsünüz?”
“Şu an için yeni şeyler öğrenmeyi düşünmüyorum. Öğrenebileceğimi de düşünmüyorum. Ancak diyelim ki öğrenebilirim. Bu aşırı çalışacağım ve sayısız hata yapacağım anlamına gelir. Lütfen artık anlayın böyle bir işe(öğrenme) girişemem”…
Vinoba Bhave’nin “Özsel Olan ve İma Edilen” adlı makalesinden bir alıntı yaparak başlamak istedim.
1982 yılında vefat eden Vinoba, İngiliz sömürge yönetimine karşı yürütülen mücadelede aktif rol alan ve Hindistan Kurtuluş Hareketi’nde çalışan bir eğitimciydi. Gandhi, ona doğrular için ayağa kalkan ilk kişi anlamına gelen “Satyagrahi” ismini vermişti.
Vinoba, eğitim alanında çok önemli bir mevzuya dikkat çekiyor. Öğretmenin profesyonel kibrini açığa vuruyor. Sadece öğretme kibrinden sıyrılmadıkça eğitimin gerçek doğasını anlamamızın mümkün olmayacağını ifade ediyor. Çünkü sadece öğretmek yaşamdan koparılmış bir ölü anlamına gelir. Kitaplara gömülü bir hayat. Hepsi bu.
Okullarımızda “öğretmen” demek, kuşkusuz “öğreten/profesyonel öğretici” anlamına gelir. Öğretmenin öğrettiği, öğrencinin dinlediği klasik bir eğitim anlayışı hâkim. Bu durum zamanla ne öğreneceği konusunda özgür olmayan, şartlanmış bireylerin yetişmesine neden oluyor.
Oysa ne öğreneceği konusunda özgür olan bir birey hiç şüphe yok ki her zaman için ilgisini çeken konuları bulacaktır. Konu öğrenme olduğunda bizler tepeden aşağıya hiyerarşik bir yapıda ve elbette otoriter usullerle, kurallar dayatarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Eğitimi, öğrencileri disipline eden bir bilim dalı olarak gören çok sayıda öğretmen var.
Öğretmenlik, öğrenci üzerinden zor kullanarak icra edilen bir meslek değildir. Öğretmen ve öğrenci gerçekte çalışma arkadaşı olmalıdır. Bu ancak öğretmenin öğretmesi ile öğrencinin öğrenmesi arasındaki ayrımın aşılmasıyla mümkün olabilir.
Eğitim, bireyin kendisini tanıma sürecidir. Anne ve babasının yapamadığını okulun rahatlıkla yapması demek değildir. John Holt’un ifadesiyle eğitim ” Birinin kişiye verdiği veya yaptığı bir şey olmaktan öte, kişinin kendisi için aldığı bir şey” olarak tanımlanır.
Öğretmen bizdeki ideolojik kurgunun aksine sıradan insan olarak kalan, fakat sürekli olarak kendisini geliştiren ve farklılaştıran, kendi bireysel evreninden diğer insanların evrenine geçmeyi bilen, diğer insanları kendi tecrübesinin bir parçası yapan, buyurma yerine konuşma ve dinleme olgunluğunda olan, insana dair hiçbir şeyi kendisine yabancı saymayan, keşfedici mütevazı bir kişiliktir.
Yeni dönemde öğretmen, okul, öğrenci ilişkisi üzerine kafa yormalıyız. Klasikleşmiş, öğreten, dinleyen, otoriter, disipline edici bir okul yerine öğrencilere entelektüel özgüven aşılayan yeni eğitim modelleri geliştirmeliyiz. Vinobe’nin dediği gibi eğitimin bir amacı da korkudan özgürleşmek olmalıdır.
İç tepkilerini kontrol edemeyen ve duygularının esiri olan birinin ne kendine ne de topluma bir katkısı olur. Çocuklarımıza öğreteceğimiz şey, kendilerini köleleştirene ve ezene asla ve asla boyun eğmemek olmalıdır. Unutmayalım, eğitim kurumları özgürleştikçe eğitim kalitemiz yükselir.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019