Ümit KARDAŞ
“Nerede iktidar varsa, orada iktidara karşı direnç vardır.” Michel Foucault
Toplumsal yaşamın örgütlenme, yönetim ve dönüştürülme tarzı olan politika, bunu yapanların kullandığı araçlarda ahlakı dışlamakta, iktidarı alma amacına yönelik olarak buna ulaşmanın en hızlı araçlarına başvurulmakta, bu noktada ilke, hukuk, vicdan terk edilmekte.
Partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle Türkiye parti iktidarı ile yürütme erkinin aynı kişide tecessüm ettiği, yetkinin tek kişide temerküz ettiği bir rejimle evrensel değerlerin ve kurumların hızla içinin boşaldığı bir çöküş evresine geldi. Hedef iktidarı elde etmek, her ne olursa olsun iktidardan gitmemek, bu uğurda her yolu mübah görmek olunca ahlak amaca yönelik araç olmaktan çıkmakta.
Amaçların araçları meşru kıldığını savunan Makyavelist görüşe uygun olarak ilkesizlik, iki yüzlülük ve acımasızlık iktidarı ele geçirmek ve siyasi rakiplerini gayrimeşru yollarla tasfiye edip iktidardan gitmemeye dönüşmekte.
Her şeyin araçların içinde bulunduğunu, amacın araçlara denk olduğunu belirten Gandhi şöyle demekte: "Araçlar tohum gibidir, amaç da ağaç gibidir. Amaç ile araçlar arasındaki ilişki, ağaç ile tohum arasındaki ilişki kadar zaruridir. Çünkü kalıcı bir bağın yalandan ya da şiddetten asla kaynaklanamayacağını deneyim bana kanıtlamaktadır. Sonuç olarak şiddetsizlik ( ya da sevginin gücü ) yolları temsil eder, hakikat ise amacı.”
İktidarı hile ve yalana başvurarak ya da şiddet yoluyla ele geçirenler iktidarda kalabilmek için aynı şeyleri yapmak zorunda kalacaklardır. Bir politik ya da toplumsal davanın da bu yöntemlerle kazanılması, onun demokratik yollarla yayılıp, güçlenmesini engeller. Bu nedenle politik araçlarda bireysel ahlakı kamusal eyleme bağlayacak şekilde değişiklik yapmak gerekmekte. Adaletsizlik ahlaken ret edilirken, politika adaletsizlikle işbirliği yapmamalı.
Kendi kişisel tutarlılığını savunan birey, adaletsiz olduğunu söylediği bir uygulamayla işbirliği yapamaz. Gandhi’nin belirttiği gibi vicdanın hüküm vereceği yerde, çoğunluğun yasasının söyleyecek sözü olamaz. Bu tutarlılığı savunan birey, topluma en yararlı olan bireydir.Onun yurttaşlık erdemi, itaatkar olmasında değil, sorumlu olmasındadır.
Hukukun nihai hedefi de özgürlük içinde hakikate ulaşmak ve adaleti sağlamaktır. Adalet, özgürlük, ahlak ve hakikat hukukun asli boyutlarıdır. Bu nedenle hukuk yalnız norm realitesine yani yasa koyucunun irade bildirimi olan yasalara indirgenemez. Hukuku savunmak için yasalara karşı mücadele edilebilir. Bunun bir yöntemi şiddetsizlik yoluyla sivil itaatsizliktir. Sivil itaatsizlikte hukukun karşıt açıdan anlamlandırılması vardır.
Sivil itaatsizliğin Antik Çağ’daki örneği Sophokles’in Antinoge’sinde dile gelir. Thebia’nın yeni kralı Kreon, krallığı paylaşamayıp, savaşarak ölen iki kardeşten biri olan Eteokles’i kahraman ilan ederek törenle gömülmesini, diğer kardeş Polyneikos’un ise ülkesine zarar verdiği için gömülmeyerek cesedinin hayvanlara yem olarak açıkta bırakılmasını emreder. Ayrıca onu gömmeye yeltenecek kişilerin ölümle cezalandırılacağını açıklar. Antigone, bu buyruğa karşı gelerek kardeşini gömer ve eyleminin değişmez, evrensel yasalara uygun olduğunu, suç oluşturmadığını savunur. Kreon’un temsil ettiği sınırsız, hukuksuz sertliğe karşı vicdanının tanıdığı bir hukuku öne sürer. Antigone, kralın buyruğunun çiğnenmesini haklı gösteren bir meşruluk gerekçesiyle itaatsizliğe yönelmektedir.
Antigone, bu itaatsizliği yaparken şiddetten kaçınmakta, bu eylemiyle buyurganı hukuku anlamaya çağırmakta ve bu yolu bir iletişim olanağı olarak kullanmayı denemektedir. (Hayrettin Ökçesiz- “ Sivil İtaatsizlik )Vatan aşkından daha güçlü olan bireysel ödevinden vazgeçmeyen Antigone, askerleri hiçe sayarak eylemini gerçekleştirir. Hücreye konduğunda kendisini asarak yaşamına son verirken, adaletsiz yasaya yurttaşları tanık yaparak onları yasayla ve vicdanlarıyla yüzleştirir.
Tüm iktidar sahiplerinin beklediği itaattir. İktidar, itaati toplumun huzuru için zorunlu bir toplumsal kural olarak sunar ve üretir. Başkana, patrona, çoğunluğun kararlarına, siyasi vesayete, silahlı güce itaat. Kuşkusuz ortak yaşamı daha rahat ve güvenli kılabilmek için öldürmemek, çalmamak, trafikte kırmızı ışıkta geçmemek gibi ortak kurallara uymak ta bir itaattir. Ancak sözünü ettiğimiz itaat tiranlığa, tahakküme ve tahakkümcü yapılara, çoğunluğun ezici otoriter yasalarına, yöneticilerin iktidarı kötüye kullanmalarına, militarizme boyun eğmedir.
Verilen bir emre kesin itaatin çoğunlukla konformizmden ( genel kurala uyma ve tek tipleşme eğiliminden) destek aldığını belirten Jose Bove- Gılles Luneau şu saptamalarda bulunmakta: "Özgürlük ve yaratıcılık açısından yıkıcı olan bu sinsi itaat biçimi varken, buyruğa ihtiyaç yoktur.Konformizmin hükümranlığı altında insanın komşusunu taklit etme eğilimi güçlü olur; hem de hiyerarşik zorunluluk olmadan, otoriter bağ olmadan . Ona benzeme özlemi midir bu? Komşu tarafından sevilmenin tek yolunun onunla aynı tavırları benimsemek olduğuna inanç mı? Karavana konformizmi mi? Hayvan sürüsünün atavizmi mi ? Kendi kendine güçlenen alışkanlığın gücü mü? Kolektif baskı öyle güçlüdür ki, çoğu çağdaşımızı sanki içine alıp yutmaktadır.“ ( Bove- Luneau-, Sivil İtaatsizliğe Çağrı )
Modernleşme süreci insanın itaat etmesini ve disiplin altına alınmasını sağlamışken, insanın özerk bir düşünceye sahip bir özne haline gelip, bu düşünceye uygun eyleme geçebilmesinin nasıl sağlanacağını tartışmak gerekmekte. Herkesin boyun eğip, itaat ettiği yasa ya da uygulama eğer özgürleştirici bir ahlak ve demokratik bir değer içinde yer almıyorsa buna hayır diyebilecek bir özgür irade ve cesaretin var olması önem göstermekte.
Teknolojik gelişmenin ortaya koyduğu modeller, normlar, üretkenlik, karlılık, güvenlik gibi teknik kavramlar demokratik ilkeleri, toplumsal ve kurumsal muhalefeti ortadan kaldırmakta. Politikanın içi boşalırken teknik-ekonomik aygıt kendisini sınırlandırmak istememekte, özerkleşerek devleti yeniden şekillendirmekte. Bunun sonucu ilkeler dışlanmakta, yasalar çıkarların taşıyıcısı olmakta.
Bove-Luneau bu kaymayı şöyle anlatmaktalar: “Kurumsal karşı-iktidarlar ortadan kalkınca, yurttaşlar hiçbir yasal çıkış yolu bırakmayan teknik bir bloğu karşılarında bulurlar. Hukuk, kısmen de olsa, hukuk alanının dışındaki eylemler sayesinde evrim geçiren bir aygıt olduğundan, böyle bir toplumda hukukun temelini kim oluşturmaktadır?"
Yargıç Sainati cevap veriyor: “Hukuka artık hukuk denemez; Bu bir güvenlik sistemidir. Çünkü hukuk bireye ve temel haklara göndermede bulunur. Burada bunlar yoktur.” Ve şu sonuca varır: “Fransız toplumunun içinde bulunduğu durumda, eğer ben bireyin özgürlüğünün karşısında yer alıyorsam, ona kalan tek şey baskıya direniş hakkıdır.“ Bu nedenle devleti yönetenler toplumda tehlike oluşturan insanların bulunduğu, çeşitlilik ve zenginlik oluşturan farklı kesimlerin topluma zarar verecek niyette ve güçte oldukları korkusunu yayar.
İktidar yargı hamleleriyle kabul edilemez bir yola girmiş, meşruiyet kaybına uğramış, toplumsal muhalefeti birleştirerek direnme gücünü arttırmıştır. Suç ve delil icat edilerek tutuklanan Ekrem İmamoğlu ve bürokrasisi, Ümit Özdağ, hak kullanımında bulunan gençler, siyasi suç işlediği iddia olunanlar serbest bırakılmalı, kısa vadede seçim yapılmasının yolu açılmalıdır. Toplumsal muhalefeti bastırmaya çalışmak, gayrimeşru araçlar bularak yeni hamleler yapmak ağır bedeller ödeyerek süreci hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025
12.02.2025