Umur TALU
Bugün “tbt” günü. 20 yıl öncesine gideceğim, bir iki vesileyle. Ama önce “Silivri mahkumları”na da Özlem Gürses’e de takılan “kelepçe”yi o 20 yılın, brüt 23 yılın iktidarının önüne bırakayım. Darbecileri, mafyacıları, soyguncuları, katilleri “kaçırmış” bir devleti elinde tutanlar, “vicdanından kaçamayan” insanları “kaçmasınlar” diye ya kendi hapishanesinde ya da evini hapishaneye çevirerek tutuyor.
Kibir iktidarının kin adaleti diye bir şey var hakikaten! Mitinglerde nefret şiddeti uygulayan bir yana, “direksiyondaki polis”e de sirayet ediyor. Trafik kini tabancasından 86 yaşındaki bir mimarı öldürerek patlıyor. Devlette devamlılıkta kaybolan yakınlarını 1030 haftadır arayan “Cumartesi Anneleri”ne sorun bir de!
“tbt”ye gelirsem; şöyle de açabilirim: “Tsunami bt.” Şu anda yok öyle bir şey tabii. Ama bir “mekanizma”yı anlatacak, hatırlatacağım. Güneydoğu Asya’da tam 20 yıl önce vuku bulan ve en az 240 bin kişinin ölümüne yol açan felaket. Hem tam yıldönümü hem de iktidar ağzıyla “Netflis”teki mini dizi “La Palma” vesile oldu. Dizide, küçükken yaşadıkları o tsunamiden, onları kurtaran anne babayı kaybederek çıkmış iki genç bu kez İspanya’nın “La Palma” adasında. Volkan, denize çakılan dağ, kurtulma-kurtarma çabaları ve “erken uyarı-tsunami tahminleri” var.
La Palma
Konumuz “tahmin” üstüne ama tamamen Güneydoğu Asya’da geçmiyor. 20 yıl önce, o tsunaminin hemen ardından o dönem “gazete” olan Sabah’ta çok sayıda yazı yazdım. Birçoğu belgelere dayanarak. Ana fikri şuydu: ABD’nin erken uyarı sistemi de bölgedeki üssü de, donanımı sayesinde “tsunami”yi öngörmüş, ancak Hindistan, Endonezya, Sri Lanka gibi ülkelere bildirmemişti. Oysa erken uyarı için yine de vakit vardı ve ölü sayısı böyle tırmanmazdı. Canları kıymetsiz milyonlarca insan aralarından en az 240 bin kişiyi kaybederken, bir “facia” da buydu.
Bu yazılara ve bana söz veren birkaç TV programına, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Edelman “şiddetli panik”le cevap verdi. Ama nereden? “Zaman” gazetesinden. Bütün yönetici ve önemli yazarlarıyla bir toplantı halinde. O zaman o “Zaman”; Başbakan Erdoğan’ın elinden ödül alıyordu. Fotoğrafı var vallahi! O zaman “Zaman”ın mensup olduğu cemaatin lideri daha “terörist FETÖ” olmamış, henüz Hocaefendi’ydi. Yani iktidarın gözdesi ve ortağıyken, general vb. terfiler, emniyet üst düzeyi ve kadrolarına yerleştirme, yargı vb. her köşede etkin olmaları, kimi zaman başbakan imzasıyla da ve iktidar tercihiyle gerçekleşiyordu. Kısaca “ne isterlerse veriliyor”du!
O felaketi hatırlayan veya çoktan unutan, bilmeyenler için; olur a “dizi”ye takılmışlar için de, buyrun 20 yıl önceki yazılarıma ve lütfen “güvenli bir bölge”ye geçin:
İnce çizgi
Yoksul ülkelerin yoksul halkı ile dünyanın her köşesinden varlıklıları "kader, ölüm ve acı ortağı" kılan "tsunami", bu kadar kıyıcı olmayabilirdi. On binlerce ölünün ardından, dünyaya ve özellikle o bölgeye kalan mirastan biri de bu. Çünkü, Japoncadan dünya diline armağan olan "tsunami" için Pasifik uyarılırken, Hint Okyanusu, bir istisnayla, uyarılamadı bile. Oysa başta binlerce kişiye mezar olan Hindistan ve Sri Lanka olmak üzere, bazı ülkelerin, çok sayıda insanı kurtarabilecek kadar zamanı vardı. Kimi tahminlere göre, dev dalgalar kıyıya vurmadan önce, en az üç saat. Zaman vardı, ama uyarı, alarm sistemi ve haber yoktu.
Volkan patlamaları yahut depremlerin yol açtığı dev dalgalar, 1960'ların başında uluslararası işbirliği çabalarına yol açtı. Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu ve UNESCO'nun öncülüğünde, 1965'te "Uluslararası Tsunami Enformasyon Merkezi" kuruldu. Tsunami tehdidinin en yoğun olduğu Pasifik ülkeleri adına, "uyarı sistemi”nin sorumluluğu 1949’da böyle bir sistem kurmuş ABD’ye verildi. "Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi" NOAA, "Uluslararası Tsunami Enformasyon Merkezi" ile "Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi"ni çalıştırmaya başladı. Hawaii'deki uyarı merkezi, özellikle bir deprem ardından, çok hızlı hesaplamayla tsunaminin Pasifik'te hangi kıyılara, ne zaman, hangi hız ve şiddetle ulaşacağını bildirmeye başladı.
26 Aralık'ta, "okyanusun dibinde" 9 şiddetinde deprem olduğunda, merkezin ne yaptığını NOAA şöyle açıklıyor: "NOAA, Hint Okyanusu'nda şiddetli denizaltı depremi sinyali alır almaz, tsunami için çok hızlı hareket etti."
Ancak sorun şuydu: "Deprem, Pasifik'te değil, Hint Okyanusu'nda olduğu için, ABD sorumluluğundaki Hawaii, K.Amerika'nın batı kıyıları, Pasifik Havzası diğer kıyılarına tsunami tehdidi yoktu." Türkçe meali şöyle: Pasifik Uyarı Merkezi, Pasifik'teki üye ülkeleri uyarır. Onlara tehdit yoksa, merkeze üye olmayan, Pasifik'te sayılmayanlar uyarılmaz!
Açıklama, "meşru"! Çünkü, deprem ve tsunaminin vurduklarından yalnızca Endonezya ve Tayland uyarı sisteminin 26 üyesi arasında. Ve tsunaminin çarptığı batıdan Hint Okyanusu ülkesi sayılırken, ancak doğularından Pasifik'teler. Sri Lanka, Hindistan mesela, sisteme dahil değil.
Lütfen bir harita açın ve Pasifik ile Hint Okyanusu ayrımına bir bakın. O ince çizgiyi görün. "İnce çizgi"ABD ile Japonya'nın kendilerini korumak için geliştirdiği "çağdaş uyarı sistemi" ile öteki taraftakilerin yoksul insanlarını korumak için hiçbir şey yapamadıkları, umursamazlık çamuruna gömüldükleri coğrafya arasındaki ince çizgi!
Uyarı sistemi, ABD'nin batısında 9 şiddetinde bir depremden sonra, tsunamiyi karşılamak için Japonya'nın 18 saate kadar zamanı olduğu yönünde. Veya tersi.
En son 1883'te, Krakatoa yanardağı yüzünden tsunami gören, dalgalara, çamurlara 36 bin kişi gömen "Hint Okyanusu", kendini boş vermişliğe terk ederken, uyarısızlığa terk edilirken, yanı başında Pasifik, "uyarı, tsunamiden korur" güvencesine kavuşmuş.
Siz yine de haritaya bakın, o "ince çizgi"yi gözlerinizle görün!
***
Mümkündü, umursamadılar
Dünyanın sadece doğal felaket bakımından değil, "insan felaketi" açısından da ne denli güvensiz olduğunu da görüyoruz. Kendi ülkeniz üstüne de biraz derin düşündürürse, iyi. "Kendi ülkesi" üstüne epey derin düşünmüş bir adam var.
Binlerce kişinin öldüğü Hindistan'dan Tad Murty, 30 küsur yıl önce Pasifik ve Kanada için geliştirilen tsunami uyarı sistemlerinin kurucularından. Kanada'da öğretim üyesi. Dünyadaki önemli tsunami uzmanlarından Murty, anavatanı Hindistan'ın hükümetlerini defalarca uyardığını, aldığı cevabın hep "O kadar para ayıramayız" olduğunu söylüyor.
"Ne kadar para, o kadar hayat" dünyasında, çok nüfuslu, çok yoksullu ama silaha ve cakaya çok para ayırabilenlerin açmazı! Murty'ye göre, depremin ilk dalgaları Hindistan'a ulaşana kadar epey zaman vardı, kaçış ve kurtarma için. Kimine göre Sri Lanka'da 2, Hindistan'da 34 saat bile olabilirdi.
Murty şunu söylüyor: "Aslında tsunamide tek bir insanın ölümü için bile gerekçe yok. Dalgalar tamamen tahmin edilebilir. Elimizde Hint Okyanusu'nun tamamı için dalga yolculuğu zaman şemaları var. Depremin merkezinden Hindistan'a vurana kadarki süre dört saat. Bu, uyarı için yeterli bir zaman.” On binlerce ölü çocuk ise bunu bilmiyordu!
***
Bakın bir de ne olmuştu
Bir olayın, bir haberin, bir acının, bir felaketin etrafında birçok açı var. “Objektif" denen bilgilerin, mesela ölü sayısının dışında, zaviye biraz da yüreğinizle, aklınızla şekillenir. "Sübjektif" açınız kimi şüphelerle, kimi verilerle oluşur; çöker yahut yeni bilgilerle takviye olur. Bu sütunda, "Tsunami uyarısı" üstüne bir zaviye oluştu; üç yazı ısrarla üstünde durdu.
ABD'nin yönettiği "Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi"nin, 15 dakika içinde, üyesi 26 ülkeye uyarı çıkardığını, deprem sonrasında dalgalar çarpana kadar 2-3 saat vakti olan Sri Lanka ile Hindistan'ın ise, "sisteme üye olmadıkları, uyarı cihazları bulunmadığı ve kimin aranacağı bilinmediği için" haberdar edilmediğini inatla yazdım.
Neye inatla? "Doğal felaket"in büyük haberini yaparken, feci yahut insani ayrıntılar üstünde dururken, bu "ayrıntı"nın ciddiyetinin gözden kaçırılmasına inat. Hint Okyanusu'nda, Afganistan ve Irak'ı bombalayan uçaklar ile 1700 askerî, 1500 sivil personelin bulunduğu ABD üssü Diego Garcia adası uyarılırken, diğer ülkelere, "bir tek can kurtarmak için bile" uyarı yapılmamış, yapılamamıştı.
İnadım sürüyor; kimi yerlerdeki başkaları gibi. Batı ve ABD medyasında, bu soru yavaş yavaş, epey yavaş olsa da, okyanus diplerinden yerüstüne çıkıyor. Avrupa Parlamentosu'ndan Nirj Deva, Sri Lanka'ya gitti ve sordu: "Bu uyarı sistemini yönetenler neden tsunaminin vurduğu ülkeleri uyarmadı? Hiç kimse uyarılmamış. Bu insanlar boş yere öldü. Cevap istiyorum. Neden?"
Yıllarca ABD yönetimleri için deprem araştırmaları yapan Edward Cranswick, Diego Garcia'da askeri birimler ile CIA'nın denizaltı uyarıcıları olduğunu, tsunamiyi mutlaka saptamış bulunduklarını, ama "gizli bilgi" diye hiç kimseyi uyarmadıklarını ileri sürüyor. ABD Senatörü; Okyanuslar Balıkçılık ve Sahil Koruma Alt Komitesi Başkanı Olympia Snowe da cevap arayanlardan:
"ABD Kongresi, yönetimin Hint Okyanusu'ndaki bazı ülkeleri neden uyarmadığını araştıracak. Uyarı merkezinin, depremin tsunami yaratacağını belirlediği halde, bu değerli, hayat kurtarıcı bilgiyi, tsunaminin vurduğu 11 ülkeyle neden paylaşmadığı bulunacak."
Sorunun teknik muhataplarından, Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi Müdürü McCreery'nin cevabı ise şöyle olmuştu: "Dünyanın o bölgesinde, temas kurabileceğimiz herhangi biri yoktu ki adres defterimizde."
Son dalga
Aslında felaketler adres sorabiliyor ama adilikler, adaletsizlikler, umursamazlıklar, açgözlülükler, emperyalist veya muktedir kibri, beton- imar affı fetişizmi; 50 bin can alan depremimizde olduğu gibi, binlerce insanı silip gömüyordu! O yazılarımdaki “son cümle” ile bitireyim yine:
Üstünde hayırlısıyla yeni bir yılı idrak edeceğimiz dünya, böyle bir gezegen işte!
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.07.2025
22.07.2025
19.07.2025
15.07.2025
9.07.2025
27.05.2025
10.05.2025
6.05.2025
13.04.2025
5.04.2025