Yıldıray OĞUR
PKK’nın yıllar sonra tekrar bir canlı bombalı eylemle Mersin’de geri dönmesi üzerine pek çok siyasi analiz yapılıyor.
İçişleri Bakanlığı’nın olayın faili olarak açıkladığı kadın teröristin, 2013 yılında CHP’nin tutuklu gazeteciler raporunda hapishanedeki tutuklu gazeteci olarak yer alan eski bir Azadiya Welat gazetesi muhabiri olduğunu iddia etmesi, bunun üzerinden CHP’nin sıkıştırılması ama PKK’nın terör saldırısını yapan iki kadın militanın adını ve fotoğraflarını açıklayıp, iddia edilen kadın militanın “görevinin başında” olduğunu söylemesi, buna karşı İçişleri Bakanlığı’nın “taksici tehşis etti” gibi bir açıklamayla yetinmesi her bakımdan büyük bir skandal.
Dün iktidara yakın gazetelerde bile “CHP’nin görevinin başında sevinci” gibi haberler, İçişleri Bakanlığı’nın bu iddiayla ilgili elinin boş olduğunu, bir terör saldırısının bile siyasi fırsatçılığa çevrildiğini gösteriyor.
Bu olay aynı zamanda CHP ve muhalif çevrelere de bir ders. Her boğazına fotoğraf makinesi asıp, gazeteciyim diyen gazeteci değildir, özellikle de PKK gibi silahlı bir örgüte bağlı olduğunu herkesin bildiği mecralarda çalışanların bir gün “gazeteci”, bir gün “görevinin başında” bir militan olması mümkündür, hukuken suçlu olmasalar da, destek verirken kafalarda olması gereken bir şüphedir bu.
“Kürt medyasına ayrımcılık yapılıyor” gibi manevi baskılar kuranlar da en çok da şiddete bulaşmamış muhalif fikirleri ve haberleri yüzünden ceza alan Kürt ve Türk gazetecilerin haklı mücadelesine gölge düşürüyorlar.
Ama Türkiye gibi ülkelerde “Gazeteci olarak tanıdığımız kişinin 10 yıl sonra terörist olacağını nereden bilebiliriz” diye özetlenecek bir savunma yapan Özgür Özel de haklı. Umarım artık 10 yıl önceki cemaat övgüsü tweetleri yüzünden siyasi rakiplerini FETÖ’ye destekle suçlamaktan da vazgeçer.
Ama bu terör saldırısının üzerinde konuşulması gereken tek siyasi kısmı bu değil.
Saldırının hemen ardından özellikle muhalif çevrelerden yükselen siyasi analizler de üzerinde konuşulmayı hakkediyor.
Analizlerde özetle şunlar söyleniyor:
“Çok çok karanlık bir saldırı.” “Tam seçime giderken şimdi bu nereden çıktı”. “Zamanlama manidar”, “Devlet ve PKK içerisindeki derin güçler devreye girdi”, “7 Haziran-1 Kasım arası yeniden mi tekrarlanacak?”
Saldırının HDP’nin Emek ve Özgürlük İttifakı kurmasından bir gün sonraya denk gelmesini manidar bulup, PKK’nın siyasi mücadeleden rahatsızlığına yoran bile oldu.
Sonuncusu sol ittifakı fazla önemsemekten kaynaklanan bir aşırı yorum olabilir ama diğerleri yaygın ve popüler analizler.
,
Tabii ki seçime doğru PKK şiddetinin tırmanması iktidarın lehine ve HDP ile adı konmamış bir fikri ittifak içinde olan muhalefetin aleyhine olacaktır.
Muhalefet cephesindekilerin bundan rahatsız olması ve bunun sebeplerini anlamaya çalışması normal.
Ama bu böyle diye yaşananlar hemen “çok karanlık bir oyun oynanıyor” olmuyor.
Bu analizlerdeki temel yanlış, PKK’yı siyasi ve rasyonel düşünen, Türkiye’deki siyasi gerçekliğin içinde yaşayan ve önceliği siyasi olan bir örgüt olarak görmekten kaynaklanıyor.
Halbuki PKK başka bir dünyada yaşıyor, onların öncelikleri ve içinde yaşadıkları gerçeklik bizimkinden farklı.
Yani çok karanlık bir oyun oynanmıyor, her şey gözümüzün önünde oluyor.
PKK evreninde bu saldırı hiç sürpriz değil, hatta PKK bu eylemi kınayan HDP ve Demirtaş’ı bile hayretler içinde kalarak kınadı.
Bu eylemin sürpriz olmadığını anlamak için PKK’nın haber ajansı ANF’de birkaç dakika geçirmek yeterli.
Öncelikle uzun süredir terör ve şiddet Türkiye içinde yaşanmasa da ortadan kalkmadı, sınırların dışında aylardır çatışmalar sürüyor.
PKK’nın Irak’taki üs bölgelerine TSK büyük operasyonlar yapıyor.
Özellikle Zap’taki operasyonlarda PKK yıllardır elinde tuttuğu bölgede zorlanıyor, kayıplar veriyor, aynı zamanda neredeyse her gün bölgeden şehit haberleri de geliyor.
Türkiye bu konuyu şehit haberleri dışında pek konuşmuyor diye olan biten önemsiz olmuyor. Özellikle PKK için bu bölgeleri elinde tutmak bir varlık yokluk meselesi.
ANF sitesinde yer alan bir HPG (PKK’nın askeri kanadı) açıklamasına göre son haftalarda Zap bölgesi “14 kez yasaklı bomba ve kimyasal silahlar, 11 kez savaş uçakları, 44 kez saldırı helikopterleri, onlarca kez de obüs ve havanlarla bombalandı”
PKK kayıplarını geç duyuyor.
En son geçen hafta Nisan ayındaki Zap operasyonlarından birinde beş PKK’lının kimyasal silahla öldürüldüğünü açıkladılar.
ANF sitesinde ilk dikkat çeken operasyonlarda kimyasal silahların kullanıldığı iddiasının büyütüldüğü ve bunun haftalar önceden itibaren bir intikam vesilesine çevrildiği.
PKK’nın bu operasyonlarda zor durumda kaldığını örgütün en üst düzey isimlerinden, askeri birimlerin bağlı olduğu Murat Karayılan’ın ANF’ye verdiği röportajdan anlıyoruz.
22 Eylül’de ANF’ye verdiği röportajda şöyle demiş Karayılan:
“PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Devrimci Halk Savaşı çerçevesinde görevini yerine getirmelidir. Bu hususta eksiklikler var, bu anlamda eleştirilerimiz var. Böyle vahşi bir düşmana karşı kimse sessiz kalmamalıdır. … Özellikle önümüzdeki 3 ay gerilla savaşı için çok önemli. Çünkü düşman da sonuç almak istiyor, biz de sonuç almak istiyoruz. Bunun için de destek lazım. Varlık ve yokluk savaşı dememiz boşuna değil. Gerçek budur. Bu yüzden bu süreçte kimin elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Gençler gerilla saflarına katılmalı, kadınlar, yurtseverler herkes görevini yerine getirmeli.”
Röportajın başlığı “Kimin elinden ne geliyorsa yapmalı.”
Yani PKK, bir süredir devrimci halk savaşı moduna girmiş.
Gerekçe operasyonlar, kimyasal saldırı iddiaları, cezaevlerinde yaşanan ölümler ve 18 aydır Öcalan’la görüşme yaptırılmaması.
Bu dört madde Türkiye’de gündem olmadı. Ama bizim gündemimizde olmasa da demek ki PKK için önemli ve kritik.
Zaten PKK’nın Mersin’deki saldırıyı üstlenme açıklamasında da bunlar gerekçe olarak sıralandı.
ANF’de Mersin’deki iki saldırgan PKK’lı kadın arkasından yazılanlar da PKK’nın oyuna getirildiği, derin güçlerin devrede olduğu gibi analizleri boşa çıkaracak kadar coşkuyla yazılmış.
İki kadın teröristin, “fedai timleri”ne katıldıkları sırada verdikleri röportajlar, ki röportajlar sırasında biri şiir, biri türkü okumuş, eşliğindeki bir HPG açıklamasında şöyle denmiş:
“Sara ve Rûken yoldaşlarımız ’Jin,jiyan, azadî’’ diyerek, ölümde yaşamı yaratmanın, özgür yaşamı doğurmanın sembolü, ölümsüzlük tarzının sürdürücüleri ve özgür tanrıçalarımız olmuşlardır.”
Sitede çıkan Jina, Sara, Ruken başlıklı bir yazıda, İran’daki Jina Mahsa Amini’ye sahip çıkanların iki PKK’lı kadını kınaması kınanıyor ve bunu yapanlar tutarsızlıkla suçlanıyor:
“Bugün bu iki fedai kadını kınayan kadınlar biraz düşünürlerse, gerçekte her şeylerini Sara ve Rûken gibi özgür kadınlara borçlu olduklarını göreceklerdir. Aksi takdirde Jin, Jiyan, Azadî diye haykırmanın hiçbir anlamı ve tutarlılığı olmayacaktır”
Bu narsist, dünya gerçekliğinden kopuk satırların hedefinde “Jin, Jiyan Azadi diye haykıranlar” yani örgüte uzak olmayanlar var.
HPG’nin açıklamasında muhatap daha da net.
Terör saldırısını hemen kınayan HDP ve Demirtaş:
“Faşist rejimin kimyasal silah kullanmasını kınamayan çevrelerin, Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendisini feda eden fedaileri, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınaması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir. Kürt halkının soykırımını durdurmak için kendisini feda eden yoldaşlarımız en kutsal değerlerimizdir. Bu değerlere dil uzatanların ne yurtsever halkımızın ne de fedailerin hakikatini temsil etmediği bilinmelidir.”
Yani PKK birileri tarafından kandırıldığı için bu eylemi yapmıyor. PKK tam da bu olduğu için, siyaset, demokrasi, seçimler umurunda olmadığı, kendi gündemi olduğu ve bu gündemin de birinci maddesinin varlığını korumak, gücünü göstermek, savaş, ve çatışma olduğu için bu eylemleri yapıyor ve bunu yapmaktan da gurur duyuyor. Onlara göre bu eylemleri yapanlar da “tanrıçalar”. PKK, Ankara’da belediye otobüs durağındaki 38 insanı öldüren kadın canlı bombaya Doğa Jiyan ( Doğa Yaşam) kod adı takabilen, arkasından şöyle sözler yazabilen biz sivil ve normal fanilerin aklının yetmeyeceği antropolojik bir sorun da:
“Doğa, asla bir ölüm ya da intihar eylemcisi olarak tanımlanamaz. Doğa fedailiği Zilan fedailiğidir; hiçbir bahaneyle asla lekelenemez olan nilüfer çiçeğidir. Doğa, eylem olsun diye eylem yapmadı. Doğa, insan öldürmek için de eylem yapmadı. Doğa, tüm insanlığın yüz akı ve onurudur. Sevilecek insan, sevilecek kadın, sevilecek yoldaştır.”.
PKK’nın dünya tasavvuru, şiddete olan büyük inancını anlamayan aynı yanlış bakış açısıyla 7 Haziran sonrası olan biten de anlaşılmaya çalışıldı ve işin içinden çıkılamayınca da çare dev komplo teorilerinde bulundu.
Halbuki PKK için olan biten basitti. 7 Haziran seçimleri sonrası HDP’nin seçim başarısını kendi özerklik projelerinin onayı gibi gördüler ve Rojava örneğine güvenerek devrimci halk savaşı düğmesine bastılar. Çünkü onların Mecliste üçüncü grup kurulması pek de umurlarında değildi.
Bu yüzden Ceylanpınar’da hala HPG sitesinde üstlenme açıklaması duran iki polisi öldürdüler.
Devletin o polisleri öldürdüğü gerekçesiyle yanlış insanları tutuklayıp, bırakması bu gerçeği değiştirmiyor, o üstlenme açıklaması hala yerinde duruyor.
Şiddetin ve terörün kendi mantığını ve önceliklerini anlamayanlar sadece Türkiye ve siyaseti yanlış analiz etmekle kalmıyorlar, bu şiddete karşı sesini yükseltme başlayan, bu yüzden ilk kez PKK tarafından açıkça eleştirilen Demirtaş ve HDP içindeki siyasetçilere de yardımcı olmuyorlar.
Çünkü eğer ortada terörü yöntem olarak kullanma meselesi yoksa sadece karanlık komplolar varsa bu eleştirilerin de çok anlamı yok.
Ayrıca iktidarın seçimler için PKK’ya eylem yaptırtıp, kendi polislerini feda ettiğini düşünenler siyasi analizcilikle ve siyasetle vakit kaybediyorlar.
Böyle bir mutlak ve sınırsız kötülüğü siyasi analiz yaparak bitiremezsiniz.
Ama belki de kötülerin ve kötülüklerin sayısı zannettiğinizden çoktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.09.2025
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025