Yıldıray OĞUR
“Hürriyet, hürriyet ya, yalnız hangi hürriyet? Uzun zamandan beridir tutturduğumuz terane siyasi hürriyettir. Bu kadar fakir ve müesseseleri kurulmamış bir memlekette büyük bir çoğunluk, büyük bir çoğunluk, geçiminin kaderini devletin tutumuna bağlamışken, gerçekten siyasi bir hürriyet olabilir mi? Yeni bir memur herhangi bir toplantıda Başbakanı beğenmediğini, kendi bakanını çok basit bulduğunu çekinmede söyleyebilir mi? Yahut hükümetle işi olan bir tüccar , bir müteahhit, bir ziraatçi, korkmadan rahat rahat hükümeti her yerde tenkid eder ve dilediği partiye gözünü kırpmadan girebilir mi?
Fikir hürriyeti Batılı anlamda külliyen yoktur. Putlaştırılmış inançların aleyhinde sırf bir fantezi yapmak için dahi konuşamazsınız. Umumi kaide dışı bir nükte, bir paradoks, bir zeka perendesi, dudaklarınızdan ters anlaşılma endişesiyle boğazınıza doğru kayar. Ve yutkunursunuz. Siyasi iktisadi, hissi, fikri hürriyetsizliğin, ağır zincirlerle toplumun bütün fertleri kalebentlik mahkumlar gibi bağlanmışken, gerinip gerinip hürriyet nutukları atmak nedendir?… Neden bülbül dilinin belasını çeksin ve neden doğruyu söyleyen dokuz köyden kovulsun? Batı medeniyetini Batı medeniyeti yapan konuşmanın suç olmayışıdır. Meçhul asker abidesiyle alay etmekten, Tanrıyı inkar etmeye kadar her türlü kelamı isteyen ağız yutkunmadan söyleyebilir. Batı kendi bünyesinin sağlamlığından o kadar emindir ki söz ve fikir hürriyetinin en keskininden bile ürkmez. Bu çeşitli ters sözler katılaşmış asırlık düşünceleri yumuşatır, düşünce alemine şüpheciliği ve araştırma gayretini getirirler. Hürriyet, hangi hürriyet a canım? Kim aklının yatmadığı bir cümle duysa muhatabını gammazlayıp jurnal edecek bir kuvvet arıyor.”
Bu uzun alıntı bundan 63 yıl önce Çetin Altan’ın Milliyet gazetesinde yazdığı “Şu Hürriyet” başlıklı köşe yazısından.
27 Mayıs darbesinden 7 ay sonra bu yazıyı yazan Altan, aslında ilk günlerde bütün diğer yazarlar ve entelektüeller gibi DP iktidarını yıkan darbeyi hararetle desteklemişti.
Ama sonra işin rengi değiştikçe yazılarındaki o iyimserlik yerini böyle kapalı uyarılara bırakmıştı.
O kasvetli günlerde Çetin Altan’ın bu yazısını okuyup heyecanlananlardan biri de eski arkadaşı Necip Fazıl’dı.
Tuhaf bir dostluktu bu. İki farklı dünyanın insanlarıydı ama aralarında ilginç bir bağ vardı.
Çetin Altan o tuhaf bağı şöyle anlatmıştı:
“Necip Fazıl, üç beş kuruş zorlanmasıyla uydurmadan yazılar yazdığı küçük gazetelerde, nerdeyse her gün ağır sözcüklerle bana söver, Ankara’ya geldiği zamanlarda da hemen beni arardı…
Bilirdi bana sövüp durmasına rağmen şiirlerini çok sevdiğimi…
Geniş ve hafif çıkık alnıyla kendiliğinden tık tık oynayıp duran göz ve dudak kıyısı uzantılarını sanki özlüyor gibiyim…
– Neden bana her gün sövüyorsun, diye sorardım…
– Sen onlara inanıyor musun, derdi…”
Ama bu kez Necip Fazıl, eski arkadaşına cevap verebilecek bir yerde değildi.
Yazıyı Üsküdar’daki Toptaşı Cezaevi’nde okumuştu.
Necip Fazıl, aslında üçüncü kez Toptaşı Cezaevi’ndeydi.
Ama ilginçtir eleştirdiği CHP tek parti döneminden daha çok desteklediği ve örtülü ödenekten yardım aldığı DP iktidarı döneminde cezaevinde kalmıştı.
1952’de Ahmet Emin Yalman’a suikast girişiminde bulunan Hüseyin Üzmez, Necip Fazıl’ın yazılarından etkilendiğini söyleyince 12 Aralık 1952 – 2 Aralık 1953 tarihleri arasında bir yıl Toptaşı Cezaevi’nde hapis yatmıştı.
24 Haziran 1957 – 25 Şubat 1958 tarihleri arasında eski DP’li Fuat Köprülü’ye hakaret ettiği gerekçesiyle 8 ay 4 gün daha bu cezaevinde kaldı.
Darbeye aylar kala bir kez daha İnönü ve Atatürk’e hakaret etmekten aldığı cezaları yüzünden Niğde’de gözaltına alınıp hapse girdi. Sonra bırakıldı. İstanbul’a döndü, darbeden sonra ihbarlar üzerine 6 Haziran 1960’da yeniden tutuklandı ve 18 Aralık 1961’e kadar Toptaşı Cezaevi’nde kaldı.
Yassıada’daki Örtülü Ödenek davasında tanık olarak dinlendi.
O cezaevinden annesine, eşine ve oğlu Mehmed’e yazdığı mektup ve notlardan ne kadar üzgün ve bitkin olduğu anlaşılıyor.
Cezaevinde parasız kalmış, yaşlı annesinden harçlık ve kışlık giyecek bekleyen ünlü bir şairdi.
O zor şartlarda “Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta! Baba katiliyle baban bir safta!” diye başlayan meşhur şiiri Zindan Mehmed’e Mektup’u yazmıştı.
Şiir cezaevinin berbat şartlarını, devletin ceberut yüzünü ve bir şairin yalnızlığını anlatıyordu:
“Müdür bey dert dinler, bugün ‘maruzât’!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat…
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem…
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.”
Necip Fazıl, bu ruh haliyle fikirleri ve yazıları yüzünden hapiste yatarken Milliyet gazetesinde eski arkadaşı Çetin Altan’ın ifade hürriyetini savunan “Şu hürriyet” yazısını okumuştu.
Hemen kaleme sarıldı ve Çetin Altan’a iletilmek üzere bir not yazdı:
“Çetin, “Hürriyet” isimli bir yazını okudum. Seni tebrik ederim. Arada, ruhuna nûranî mânalar inebiliyor. Böyle söylediğim için kusuruma bakma!.. Beni ve sana karşı fikirlerimi bilirsin… Beni sorma; zindandayım!.. Bu kadarı kâfi değil mi?.. Bir gün beni görmeye değecek kadar maziden mâna ve hatıra taşıyorsan gel!..
Sana Haktan gerçek selamet ve saadet dua ederim.
Necip Fazıl
Toptaşı Cezaevi – Üsküdar”
Necip Fazıl, hiçbir zaman ifade hürriyetinin büyük bir savunucusu olmadı.
İfade hürriyetini zor zamanlarda ve farklı fikirlerdeki insanlar için savunmak da Türkiye’de pek görülmeyen bir haslet oldu.
27 Mayıs’ın ardından, konuşmanın zor olduğu zamanlarda Çetin Altan’ın yazısı devletin hoyratlığına karşı seccadesine sığınmış Necip Fazıl için muhtemelen bir ümit olmuştu.
Zindandan Mehmed’e Mektup şiirinin o satırları bugünlerde çok popüler:
“Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat…
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!”
Kılıçdaroğlu’nun bir iftar sonrası fotoğraf çektirirken seccadenin üzerine basmasına karşı şiirin bu son iki mısrası bu aralar her yerde.
Bir gaflet anında seccadeye basan Kılıçdaroğlu’nun özürleri bile seccadenin seçim kampanyasında bir bayrağa dönmesini engelleyemedi.
Halbuki Necip Fazıl bu şiiri seccadeye olan sevgisini anlatmak için yazmamıştı. Türkiye’de hürriyet karşıtlığının, hukuksuzluğun bir mağduru yalnızlığını evladına böyle anlatmıştı.
Tıpkı bugün yine ifade hürriyetlerini kullandıkları için hapishanelerde olan, haklarında bir tweet yüzünden davalar açılmış binlerce insanın her gün yaptığı gibi…
O dizeler, seccade üzerine yanlışlıkla basmış siyasi rakibe karşı din iman popülizmi yapmanın değil, dün ve bugün arasındaki benzerliklerin üzerinde düşünme vesilesi olabilirdi.
Ama tabii ki olmadı. Bu fırsat kaçırılmadı.
Çünkü Türkiye’deki geniş muhafazakar kamuoyu için uzun süredir zarf mazruftan daha değerli.
Semboller üzerine gösterilen hassasiyet, muhtevadan sakınılıyor.
Çünkü sembollerin muhafızlığı konforlu bir ahlaki üstünlük verirken, muhtevaya riayet insana ağır sorumluluklar yüklüyor.
O yüzden Kılıçdaroğlu’nun fark edince kabul edip, özür dilediği hatasına karşı, pek de samimi durmayan “seccadem öp beni” eforizmiyle seccadeyi bayrak yapıp sallayanlara esas hassasiyet gösterilmesi gereken başka değerler olduğunu hatırlatmak artık çok da anlamlı değil.
O şiirin nerede, nasıl ve hangi şartlarda yazıldığını, o mısralar öncesindeki mısralardaki çatık kaşlı devletin bugünküne olan benzerliğini de…
Çünkü muhtemelen yaşasaydı Necip Fazıl da fırsatı kaçırmaz, seccadeye basanlar üzerine ateşli bir şiir yazardı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025