Yıldıray OĞUR
•Tarih 5 Aralık 1958. Ali İhsan Göğüş tarafından çıkarılanOrhan Birgit, Oktay Ekşi, Coşkun Kırca, Fikret Otyam,Sadun Tanju, Yılmaz Büyükerşen ve Bülent Ecevit’in de çalıştığı haftalık haber dergisi Kim, kapaktan “müjdeli” bir haberi okuyucularıyla paylaşıyordu: 9 Subay Davası: Sönen Balon.
Peki, neydi balon olduğu kapaktan duyurulan Dokuz Subay Davası.
1957’de Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu, Demokrat Parti’nin ileri gelenlerine ordudaki cuntayı ihbar etmişti. Biri CHP yöneticisi emekli bir kurmay albay, çoğunluğu albay ve yarbay sekiz asker tutuklanır ve Askerî Mahkeme’de yargılanmaya başlanır. (Yargılamayı engellemek için cuntanın içinde olan dönemin Demokrat Partili Savunma Bakanı’nın yaveri Adnan Çelikoğlu’nun yapıp ettiklerini anlattığı hatıraları tavsiye edilir.)
Dönemin gazeteleri bu davadan hiç hoşlanmazlar. Bu subayların tek suçunun İsmet Paşa’yı sevmek olduğunu yazarlar. Onlara yapılan muamelenin Elliniki Enosis cemiyeti mensuplarına bile yapılmadığından şikâyet ederler.
Kasım 1958’de Harbiye’deki Askerî Mahkeme’de karar açıklanır. Daha sonra genelkurmay başkanı olduğunda adı darbe girişimlerinde geçince emekliye sevk edilecek Mahkeme Başkanı Cemal Tural, ihbarcı asker Samet Kuşçu’ya doğru elini uzatıp askerlere “yakalayın” talimatını verir. Samet Kuşçu iki yıl hapse çarptırılmış, diğer subaylar serbest bırakılmıştır.
Darbe iddialarının ne kadar mesnetsiz olduğunun anlatıldığı Kim dergisinin iç sayfalarında karar için“Adalet yerini buldu” başlığı kullanılmış ve altında da şöyle yazılmıştı:
“Böylece bir yıl müddetle bütün Türk ve dünya efkârını işgal eden bir iddia, asılsız çıkıyor ve başta Türk ordusunun şerefli mensupları olmak üzere bütün vatandaşlar sevince gark oluyordu.”
Darbe iddialarının “balon çıkmasından” 1,5 yıl sonra, aralarında bu davadan beraat edenlerin olduğu askerler 27 Mayıs darbesini yaptı.•
Türkiye’nin ikinci yargıladığı yapılmamış darbe 9 Mart darbesi. 9 Mart 1971’de yarım kalan “27 Mayıs devrimi”ni tamamlayıp, sosyalist Kemalist Baas tipi bir Türkiye kurmak isteyen 27 Mayıs’ın beyin takımından Cemal Madanoğlu’nun liderliğinde cuntanın içinde kimler yoktu ki. Sivil kanadı sayalım:İhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal, Ali Sirmen, Altan Öymen, Ahmet Güryüz Ketenci, Uğur Mumcu…
12 Mart darbesinin ardından 9 Mart cuntasına yönelik operasyon yapıldı. Cuntanın içindeki pek çok isim çeşitli davalarda tutuklandı. Askerî mahkemede görülen 32 sanıklı Madanoğlu Davası iki yıla aşkın bir süre devam etti.
Ses kayıtlarında darbe hazırlığı hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde netti. Gün aşırı evlerde yapılan toplantılarda Cemal Madanoğlu, İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, 27 Mayıs’ın önde gelen isimleri ve üst düzey muvazzaf askerler savaş oyunu da diye tevil bile edilemeyecek bir açıklıkta darbe ve sonrasını planlamaktaydı. Planlara göre TRT’nin İstanbul ve Ankara’daki radyo binaları tahrip edilecek ve teknik altyapısı hazırlanan radyo istasyonundan yayın yapılacak, Çankaya Köşkü bombalanacak, cunta mensubu genç teğmenler yanaşmadığı için darbeye karşı çıkacak komutanları etkisiz hâle getirmek için 50 öğrenci görevlendirilecekti.
İddianame parlak bir akademisyen olarak cuntanın beyin takımının içine davet edilen MİT ajanı Mahir Kaynak’ın ifadeleri ve kaydettiği ses kayıtlarına dayanmaktaydı. Sanıklar bunun kendilerine karşı yapılmış bir tertip olduğunu söyleyip, tüm iddiaları reddettiler. İddianame Mahir Kaynak ve ses kayıtlarına dayanınca, savunma da bu iki sağlam delili çürütmek üzerine kuruldu.
Ses kayıtlarının sahihliği konusunda mahkemeye bilirkişi olarak rapor veren TRT teknisyenleri iki yerde bir kelimenin iki kez tekrarlandığını söyleyerek ses kaydında montaj olabileceğini söyledi.
Dört savunma avukatı bilirkişi raporuna dayanarak kayıtların montaj olduğunu ileri sürdü ve mahkemece delil olarak sayılmamasını istediler. Davaya bakan askerî mahkeme ses kayıtlarını delil sayılamayacağına karar verdi.
Sıra cuntada Madanoğlu’nun en güvendiği isim olan MİT ajanı Mahir Kaynak’ı itibarsızlaştırmaya gelmişti.
Mahkemede tanık olarak dinlenen nörolog Gençay Gürsoy “Kanaatim bu kişinin kendisini tedavi ettiğim sıralarda dış dünyayı gerçek bir şekilde objektif olarak yorumlamasının ve değerlendirmesinin mümkün olmadığı yolundadır” diye ifade verdi.
En tanıdık savunma ise İlhan Selçuk’tan geldi. Selçuk ise bilirkişi raporunda montaj olduğu söylenen tapelerin davanın siyasi bir tertip olduğunu açıkça ortaya koyduğunu söyledi ve savunmasına şöyle devam etti:
“Dava dosyasındaki deliller yetersizdir, isnad gayrı ciddidir. Davanın açılması için hukuk usullerine aykırı, Ceza Hukuku’nun özüne ters, insan haklarını hiçe sayan bir metot takip edildi. İddianame bir kamu görevlisinin tarafsız ve objektif görüşüyle hazırlanmamıştır. Bir yanda Son Havadis gazetesinin isimiz yazarının ideolojik ithamları, ruhen dengesiz bir ajanın geçersiz raporları ve hukuken geçersiz birkaç belge. Bir yanda Türk Anayasa mahkemesi kararı ve 27 Mayıs’ın yapıcıları var. 27 Mayıs eylem lideri, 27 Mayıs’ın Muhafız Alay Komutanı, Milli Birlik Komitesi üyesi, Kurucu Meclis üyesi, Anayasa Komisyonu üyesi, 27 Mayıs’ın öğrenci hareketinin iki gazisi, Türk ordusunun şerefli albayları var. İşte 27 Mayıs’a karşı bu çevrelerin husumeti bu sanıklar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Durum budur.”
İlhan Selçuk bir süre sonra tahliye edildi. 32 sanıklı Madanoğlu davası 2 Ekim 1974’te karara bağlandı. Mahkeme heyeti savcının ve MİT’in iddialarının yetersiz olduğuna kanaat getirdi ve sanıkların hepsinin beraatine karar verdi.
Hasan Cemal, 38 yıl sonra bu yazıya da ilham kaynağı olan, Balyoz’dan çıkan kararın ardından kaleme aldığı yazıda şöyle dedi:
“12 Mart’ı anımsıyorum. 1971’deki 9 Mart darbe girişimiyle ilgili Madanoğlu Davası beraatle sonuçlanmıştı. Kaç yıl boyunca darbe için yer altında çalışanlar aklanmış, demokrasi kahramanı gibi tekrar sahneye geri dönmüşlerdi. Gerçek öyle miydi. Hayır. Ben de o zamanlar demokrasiye inanmayan bu oyunun parçasıydım. Doğan Avcıoğlu ve Devrim dergisinin fedai yazı işleri müdürü olarak. İşin aslını yıllar sonra Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım kitabımda anlatmıştım.”
Bakalım günümüz darbeleri için kim ne zaman kendini yazacak. Aman kimse kızmasın.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025