Yıldıray OĞUR
Diyarbakır Ofis’teki büyük bloklarında arasında kalmış yer altındaki bir kapıcı dairesi burası. 22 yıl yaşadığı Sur’daki müstakil evlerini bir gece kaçarak terk eden Rukiye Hanımlar akrabalarının bu evine sığınmışlar. Duvarda kocaman bir Şeyh Said resmi var.
Heves edip hendekçilerin arasına katılır diye 3 ay evden çıkarmamış, okula göndermemiş iki oğlunu. Bir kızı ve bir oğlu şehir dışında üniversite okuyor. “Sokaklardaki mermi çekirdeklerinden yolda düşüyorduk” diye anlatıyor eşi Adem Bey. Bir gece can havliyle kaçmışlar Sur’dan. Bir daha da gitmemişler. Evlerinin başına ne geldiğinden habersizler. Rukiye Hanım’ın aileden kimsenin “o tarafa” gitmesini istemiyor, hâlâ korkuyor.
Dün itibarıyla Valilik Sur’da operasyonların bittiğini açıkladı. Ama keşif için bölgeye giden vali yardımcılarının üzerine ateş açıldığı için herkes hâlâ tedirgin. Ama bu kadarlık bir haber bile Sur’un ana caddesini neredeyse eski günlerine döndürmüş. Operasyonların bitmesinden bir gün sonra dün Diyarbakır’ın ve Rukiye Hanım’ın özel bir misafiri vardı. AK Parti Kadın Kolları’nın organizasyonuyla beraberinde 21 kadın milletvekili, Şehircilik Bakanı ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’le birlikte şehre gelen Sare Davutoğlu.
Az ışık alan küçük salonun duvarındaki büyük Şeyh Said resminin altında başlıyor sohbet. Arada konuşmayı Adem Bey’in Kürtçe ilahilerle çalan telefonu bölüyor. Arayan arkadaşları Adem Bey’i günün kritiğini yapmak için akşam kahveye çağırıyorlar. O yüzden Sare Hanım’ın kendi evine gelmesinden hem mutlu hem biraz tedirgin. “Kameralar var biraz dikkat et” diye uyarıyor Rukiye Hanım onu. Evin küçük oğlu Ahmet’inse Sare Hanım’dan tek bir isteği var; bütün eşyaları Sur’daki evlerinde kalan annesi çok zorluk çektiği için bir fırın ve bir çamaşır makinesi.
Oradan çıkıp kapanmış, camları kırık otel ve eski hastane binalarının arasından, panzerlerin yanından geçerek yemeğin olduğu otele geçiyor heyet.. Televizyonlarda her akşam Diyarbakır’ı izleyen heyet üyelerinden bazıları hayatın şehirde bu kadar rutin devam etmesi karşısında şaşkın.
Terasından dört ayaklı minare görünen oteldeki yemekte Sare Hanım’ın masasında görünür oluyor esas yıkım.
Masanın kenarında adlarının yazılmasını, fotoğrafların çekilmesini istemeyen iki anne oturmuş. Sare Hanım, vekiller, Fatma Şahin uzun süre onlarla sohbet ediyor, teselli ediyor. Anneler Diyarbakır Belediyesi önünde uzun süre oturma eylemi yapan PKK’ya “götürülen” evlatlarını geri isteyen anneler.
Biri sürekli ağlıyor. Daha birkaç ay önce evladının ölüm haberini almış çünkü. O yüzden diğer anne sağ salim evladını geri alabilmek için pek görünmek istemiyor, herkesten çare arıyor. Masada Sare Hanım’ın hemen yanında 40 gün önce Sur’da şehit olmuş bir özel harekât polisinin eşi oturuyor. Onun yanında da, aylarca çatışmaların ortasında Sur’da yaşamış, silahlı grupları “Evime dokunursanız kendimi yakarım” diye tehdit etmiş bir anne. Ve bombayla ayağından yara almış, hâlâ evlerinin büyük bahçesinden özlemle bahseden küçük bir kız...
Sare Hanım kürsüden yaptığı konuşmayla hem salondaki acılı annelere dokunuyor hem de uzun süredir pek de popüler olmayan bir jargonla barış mesajı veriyor:
“Binlerce çocuğun dünyaya gelişinde annelere refakat etmiş, 4 çocuk annesi bir kardeşiniz olarak hayat hakkı için yaptığımız çağrının ne kadar kutsal olduğunu vurgulamak isterim.
Dünyaya ilk kez gözlerini açan her bebek için hâlâ ilk günkü kadar heyecanlanıyorum.
Hayata merhaba deyişin önemini çok iyi biliyorum.
Ve bizler öyle bir medeniyetin mirasçılarıyız ki, sadece insanın değil, kurdun, kuşun, ağaçların, bütün yaratılmışların hukukunu korumanın bizim boynumuzun borcu olduğunu biliriz.
Sizler, canı yanmış, evlat acısı çekmiş, evinden barkından olmuş kadınlar olarak bütün Türkiye’nin hissiyatını temsil ediyorsunuz...”
“Şiddetle, terörle, cinayetle, kan dökmekle hiçbir davanın savunulamayacağını herkese göstermek durumundayız.
Bizler biliyoruz ki çözüm aklın ve kalbin, şiddet ise barbarlığın yoludur.
Barışı tesis etmeyi ve onu korumayı, ancak kadınların aklı ve vicdanı mümkün kılabilir.
Öyleyse açık bir şekilde burada belirtelim:
Hukukun, siyasetin ve demokrasinin dışına çıkan hiçbir yol ve yöntem saygın değildir ve bunları asla meşru göremeyiz...”
“Edi Bese”, “Artık Yeter” çağrısı, ne bir grubun, ne de bir siyasi görüşün tekelinde olmayan bütün milletimizin sahiplendiği bir mesele. Biz terörün zulmettiği, mağdur ettiği, yerinden yurdundan edilen insanlarımızla kucaklaşmaya geldik.”
Bir yıl önce her yerden yükselen, rutinleşen bu sesler, Edi Bese çağrıları, barış mesajları şimdi yeniden dikkat çekici, cesur geliyor kulaklarımıza.
Sare Hanım “Hayatı savunmak” diye özetliyor çağrısını. Gençlerin arkaik fanteziler için ölüme yollandığı mahallere bir iki kilometre uzaklıkta yapıyor bu çağrısını...
Burası öfkeli ve direnen bir şehir değil korkan ve nefes almak, hayatta kalmak isteyen bir şehir... Diyarbakır’da herkes ise aynı şeyi söylüyor: “Yazık ettiler, o kadar da yaklaşmıştık...”
Geçen aylarda Çankaya’yı ziyaret eden ‘'aydın” heyetiyle Başbakan arasında ilginç bir diyalog geçmiş. Heyetteki hocalardan biri Davutoğlu’na “Ahmet Hoca, bitiremezsiniz. Şeyh Said’i, Dersim’i, Koçgiri’yi bitiremediniz, PKK’yı da böyle bitiremezsiniz” deyince, Davutoğlu, “... Hoca. Şeyh Said’i, Dersim’i, Koçgiri’yi, PKK’yı biz değil, sizin oy verdiğiniz parçası olduğunuz zihniyet oluşturdu. Biz bunları bitirmeye çalışan iktidarız” cevabını vermiş.
AK Parti’nin bu soruna sebep olan değil, onu çözmeye çalışan iktidar olduğunu herkes unutabilir, haksızlık, adaletsizlik yapabilir ama AK Parti’nin bunu hiçbir zaman unutmaması gerekir...
Dünkü ziyaret şehrin biraz daha rahat nefes almasına vesile oldu. Çözüm sürecinde bile ele geçiremediği ahlaki üstünlüğü yıllar sonra ilk kez ele geçiren devletin görevi şimdi caddelerden sonra nefes borularını açmak, sağlıklı muhasebe etmek için havayı mümkün olduğunca temiz tutmak olmalı.
O nefes borularını kesecek öfkeyle alınmış her karar, her stratejik hata büyük bir fırsatı heba etmek olur...
Rukiye Hanım diğer iki oğlunu da okutmak istiyor. Ona hepimiz yardımcı olmalıyız...


Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025