Yusuf Ziya DÖGER

EVET, ÇÖZELİM AMA…
12.03.2013
3463

 Çok öteye gitmeden ve buna gerek de duymadan, yüzyıllık süreç yeter de artar sorunu çözmek için.

Evet, çözelim ama hemen şimdi kaybedilecek zaman yok. Fakat önce şapkaları önümüze koyalım ve kendimize şu soruyu soralım. Çözüm nasıl olsun?  Kardeşçe mi yoksa verdiğim neyine yetmiyor yüzüne dizine dursun daha ne olsun kabilinden mi olsun?

-     Bin yıllık ortak geçmişin bütün detaylarını ortaya koyup şu kardeşlik martavalını…

-     Et ve tırnak meselesinin taşıdığı düşünsel felsefi metaforu…

-     Üst ve alt kimlik nitelemelerinin dayandığı düşünsel yapıyı…

-     Yüzlerce yıldır asimilasyonu gerçekleştirmek için ortaya konulan tehcirlerin sebeplerini…

-     Henüz kurulma aşamasında olan bir devletin gerçekleştirdiği ve kurulduktan sonra gerçekleşen kıyamların hem bastırılması sırasında hem de sonrasında masum insanlara (kadın ve çocuklara) karşı gerçekleşen katliamları…

-     En önemlisi yeni devletin kurulma aşamasında destek sağlamak amacıyla verdiği sözleri, devletin kurulup ayakları yere sağlam basmaya başlayınca unutulan buna mukabil ortaya konulan imha ve inkâr politikalarını…

-     Bir milletin dilinin yok olması için çarşı pazar dâhil sosyal hayatın tüm alanlarında yasaklayarak yok sayılıp süreçle birlikte yok edilmesini amaçlayan zihinsel yapıyı…

-     Bir milletin tüm eğitim kurumlarını ortadan kaldırarak onları eğitimsiz bırakmanın anlamını…

-     Kendi eğitim kurumlarını da devreye sokmayarak uyanışlarına vesile olur diye kasıtlı biçimde Kürtlerin apolitikleştirilmelerini…

-    Süreç içersinde Kürt toplumunun önderlerini ve ileri gelenlerini katlettikten sonra evlatlarının önüne ya bu akıbet ya da işbirliği diyerek bunu kabul edenlerle Kürtleri denetlemenin yolunu…

-     Yeni devletin felsefi temellerini oluşturan İttihatçı mantığın Masonluk geleneğinden getirdiği böl parçala yut mantığının yeni devletin her döneminde Kürtlere uygulanmasına dair siyaseti…

-   Son otuz/kırk yıl içersinde gerçekleştirilen köy boşaltmaları ve faili meçhulleri gerçekleştirenleri yapıları ve bireyleri toplum vicdanında mahkûm etmeyi…

-     Kürt gençlerini silâhaltına alarak onları kendi halklarına karşı kullanmayı ve bunu reddedenleri de cezaevlerine koyan hukuku…

-     Eşit vatandaşlık temeline dayanan hukuk mu, yoksa tebaa olarak görmeye dayanan hukuksal düzenlemelerin nasıl hayata geçirileceğini…

-     Eline silah verilerek modern Hamidiye alaylarının yeni versiyonu olan korucuların Kürtler üzerinde oluşturduğu terör eylemlerini ve yaratıkları korkuları ortaya koyarak…

-     Politikleşebilen ve düşünce beyanından başka suçları olmayan cezaevlerindeki Kürtleri…

-    Bugün son otuz yıllık sürede köy boşaltmaları nedeniyle kentlerin varoşlarında tükenmeye bırakılan Kürt neslinin geleceğini…

-     Toplumuna yabancı ve onların özüne uymayan ideolojik siyasal yapıyı dayatmaya çalışan silahlı ve örgütlü yapıları…

-     Elinde molotoflarla serseri mayın gibi ortada dolaşarak hedef gözetmeksizin infial yaratacak türden faaliyetleri meziyet edinmiş Kürt gençlerinin gelecekte yaratacağı toplumsal sorunları…

-     Kürtlerin kategorik ve homojenik nitelikler taşıdığı varsayımıyla hareket eden tarafların onları varoluşlarının teminatı gibi gören ve bundan beslenen yapıları…

-      Silahlı Kürt direnişçilerinin silahsızlandırılması sonrasındaki yaşanacak toplumsal entegrasyonunu ortaya koyarak…

-     Silahlı örgütün kendisi gibi düşünmeyen ve desteklemekten imtina eden Kürt halkına karşı günahlarını ve infazlarını…

Liste uzatılabilir ama çözümün gerçekten de bu sorunlara endeksli olduğunun bilincinde olmayan bir yapı nasıl çözüm üretir. İşte sorun burada düğümleniyor. Toplumun çok heyecanlı olduğu ve akan kanın duracağı, anaların artık ağlamayacağı ümidiyle çözüme kilitlenip durmakta.

Toplumların sosyal işleyiş yapıları Sosyolojik değerlendirme konusudur. Sosyal işleyişin dayandığı felsefi temeller de toplumsal sorunların sebeplerini anlama ve analizinde başvurulması gereken asıl merci olduğunu kabullenmek gerekir.

Bugün toplumun birçok kesimi sorunu terör endeksli düşünmektedir. Oysa temel dinamiklerin neler olduğu belirlenerek çözümler üretilebilir.  Asimilasyon politikalarının devam etmekte olduğu bir ortamda çözüm üretilse bile yarın benzer durumla karşı karşıya kalınmayacağının garantisi yok.

Kürtlerin anadil sorunu önemli bir veri olarak ortada durmaktayken ne çözülüyor. Silahların geçici bir süre durmasından medet ummak sadece başını kuma gömmekten başka ne ifade eder ki.

Eğitim kurumlarındaki ırkçı, ötekileştirici ve aşağılayıcı uygulamalar ortada dururken neyi çözüyoruz. Ana dilin bir hak olduğu ve istisnasız tüm Kürt çocuklarına Kürtçe dersi zorunlu hale getirilmeden palyatif çözümler ne anlama gelir ki.

Kürtlere kendi kaderlerini bireysel iradeleriyle belirlenme hakkı verilmeden üretilen geçici çözümlerin önümüze neleri getireceğini kestirebilmek şimdiden mümkün görünmemektedir.

Milletvekili sıfatını taşıyanların “Bana Türklerle Kürtleri eşit gördüremezsiniz” ve diğeri“Kürtler Turanî ırktandır.”  Şeklindeki kart kurt anlayışını hortlattıkları bir ortamda neyi çözmeye çalıştığımızın farkında mıyız?

Hala devam eden Kürt coğrafyasındaki askeri yığınaklar ortada dururken ve hiçbir şekilde gündeme getirilmeden ne olacağına yönelik ipuçları bile verilmeden ne çözümü diye sorulmaz mı?

Cumhuriyet tarihini inceleyelim bakın karşımıza ne çıkıyor. Ordusu II: dünya savaşına katılmamış sadece teyakkuz halinde olmuş, Kore savaşı ve Kıbrıs Harekâtı dışında 90 yılı aşkın süre boyunca bu ordunun işlevi ne olmuştur. Aklı başında her insan bunu önüne koymalı ve anlamını düşünmelidir.

Nasıl ki Sovyet tarihi o topraklardaki Müslümanlar dikkate alınmadan anlaşılamıyorsa, Amerika tarihi Zenciler ve Kızılderililer dikkate alınmadan anlaşılamıyorsa, aynen bunlar gibi Türkiye tarihi de Kürtlere uygulanan asimilasyon ve yok etme politikaları düşünülmeden kavranılamaz.

Amaç toplumsal bütünleşmeyi sağlamak ise bunu başarabilmek için toplumda gerçekleşmeye başlayan saldırıların sebeplerine odaklanmayı ihmal etmemek ve beslenme kaynaklarını belirleyerek gerekli önlemlerin alınması asıl olandır.

 Özellikle dışarıdan getirilip Anadolu’ya yerleştirilenlerin zihinsel dünyalarında yaşadıkları ikilemlerin bir yansımasını daha geçen gün Kadıköy’de Bursaspor taraftarlarının bir Kürt kadınına saldırılarında gördük. Bu nedenle siyasetçi niteliğine sahip olanlar neyi konuştuklarını iyi hesaplamalıdırlar.

Eee hani aynı kardeştiler, et-tırnaktılar, Turanî’ydiler. O halde niye din kardeşini ve Turanî olanı öldürerek yok etmeye çalışıyoruz.  İzahı zor gerçi...ama belki…

Bir temenni ile bitirelim. Barış; biz seni, çabucak gelmen için çocuklarımıza isim eyledik. Hangi çocuğun bedeninde büyüdüysen artık nereye saklandıysan çık gel, saklambaç bitti, akşam ezanı okundu, anneler çağırıyor seni. Ağlatma anaları, gel artık, etme gel..."

 

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar