Zekeriya Kurşun
Suudi Arabistan Kralı Selman’ın Rusya’yı ziyareti hem bölgesel ve hem de küresel dengeler açısından büyük önem arzediyor. Kuruluşundan itibaren Suudi Krallığının eski Sovyetler Birliği ile iyi diyalogları ve pek fazla dillendirilmeyen ilişkileri vardı. Soğuk Savaş yıllarında bu ilişkileri ABD yönlendirmek istedi fakat Suudiler dış politikadaki pragmatik yaklaşımları ile iki tarafı da idare etti. Bunun biri psikolojik diğeri de maddi olan gerekçeleri vardı.
Psikolojik gerekçe, henüz uluslararası bir tanınırlık sağlamadan Sovyetler Birliği’nin 1926 yılında Suudiler ile ilişkiye geçmesiydi. Yakınlaşmayı sağlayan diğer neden ise petrol üreten en büyük iki ülke olmalarıydı. Özellikle 1970’lerden sonra daha yakın ilişki içine girdiler ve son yıllarda olduğu gibi petrol fiyatlarının iniş ve çıkışından ikisi de etkilendiler.
Olumlu ilişkiler 1980 yılında CIA, Pakistan ve Suudi Arabistan’ın Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı operasyon yaptıklarında renk değiştirecekti. 1991’den sonra Sovyetlerin çöküşü ile Suudi Arabistan’ın, SSCB’den ayrılan bölgelerde ve Balkanlar’da doğan boşluktan istifade ile kendine yer aramaya çalışması iki tarafı karşı karşıya getirdi. Özellikle Suudi Arabistan’ın Çeçenlere verdiği destek sadece Suudilerin değil, ABD’nin bölgedeki operasyonları olarak değerlendirildi.
İşin ilginç tarafı bütün süreçte bu operasyonların arkasındaki isim o zamanın veliahtı ve bugünün kralı Selman idi. Bu durum ona aynı zamanda Rusya’yı sürekli takip edip tanıma imkanı da verdi.
Kral Selman Rusya’da ne arıyor?
Aslında Trump’ın seçilmesine Suudi Arabistan tarafından verilen destek ve akabinde Suudi Arabistan’a ziyaret ile verilen değer Rusya ve İran’a yöneltilmiş bir mesaj niteliği taşıyordu. Ziyarette ABD ile yapılan yüklü silah anlaşması bir yana, yaratılan Körfez krizi ile bu ilişki zirveye taşınıp Katar üzerinden de İran hedef tahtasına oturtulmuştur.
Bütün bunlar hiç olmamış gibi Kral Selman’ın bin kişiyi aşkın bir heyet ile Rusya’yı ziyaret etmesi ve orada yeni silah alımı anlaşmaları yapması ise derinlikli analizleri hak eden oldukça önemli bir hadisedir. Bu yeni süreci sadece iki devletin yakınlaşması olarak okumamak bilakis küresel ve bölgesel dengeler açısından değerlendirmek gerekmektedir. Suudi Arabistan’ın dış politikasını çeşitlendirme ve realist politika arayışının bu süreci başlattığında kuşku yoktur. Fakat burada atlanmaması gereken dört temel hususun altını da çizmekte yarar vardır.
Birincisi, ABD ile yapılan 400 milyarlık silah ve ticaret anlaşmasına rağmen karşılıklı güven tesis edilemediği anlaşılmaktadır. Özellikle Suudi Arabistan, Körfez krizinde beklediği desteği alamamıştır. Bu da onu yeni destekçi(ler) aramaya sevk ederken aynı zamanda ABD’ye de bir mesajdır. ABD’den İran’a dair gelen yeni açıklamalar bu mesajın alındığını da göstermektedir. Ancak ABD ile bölgesel dengeleri birlikte oluşturma ittifakı ve teröre karşı iş birliği taahhütlerine rağmen kendisine yöneltilmiş JASTA kanunu hala bir tehdit ve şantaj olarak beklemektedir.
İkinci mesele ise silahlanma yarışında ilk sıralarda yer almasına rağmen Suudi Arabistan tarihinde girdiği ilk ciddi savaş olan Yemen savaşında bir başarı elde edememiştir. Bu başarısızlık ise Yemen karşısında değil, Yemen’de vekalet savaşı sürdürdüğüne inanılan İran’a karşı alınmıştır. Stoklarındaki bütün silahları deneyen Suudi Arabistan özgüven kaybına uğramış ve silah sisteminde değişikliğe gitmeye niyetlenmiştir.
Üçüncü sebep Türkiye, Rusya ve İran’ın inisiyatifi ile başlatılan Astana sürecinin Suudi Arabistan’ı Suriye dosyasında arka plana itmesidir. Bölgesel dengeler açısından bu durumu siyasetine uygun bulmayan Suudi Arabistan, masada temsil edilmeyi istemektedir. Bunun için Türkiye ile istenmeyen ve İran ile muhal olan pazarlıklar yerine Rusya ile yakınlaşmayı uygun görmüştür. Aslında bu talebin Rusya tarafında da bir karşılığı olduğu kesin. Zira çatışmasız bölgelerin oluşturulmasında Suudi Arabistan’ın Suriye’de desteklediği gurupların öncelikle yönlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır ve bunu Astana inisiyatifi tek başına çözemeyecektir.
Dördüncü bir sebep daha vardır ki doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmektedir: Körfez krizi sürecinde Türkiye’nin tavrı ve özellikle de Katar’daki askeri üssün hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi Suudi Arabistan’ı Körfez güvenliği politikalarını yeniden gözden geçirmeye itmiştir. Somali’de Türk askeri eğitim merkezinin açılması da buna tuz biber ekmiştir. Son yıllarda Suudi Arabistan’ın güvenlik politikalarında etkin olan Mısırlı danışmanlar Somali’deki Türk askeri varlığını yüksek sesle olmasa da bir tehdit olarak empoze etmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden Türkiye’nin özellikle Rusya ile savunma işbirliği ve S-400 anlaşması oldukça ilgilerini çekmiştir. Nitekim Putin-Selman görüşmesinin ilk gününün bir ürünü olarak S-400 için ön anlaşma sağladıklarını ilan etmeleri tesadüfi değildir. Şimdilik ABD’ye mesaj içeren bu anlaşmanın hayata geçmesi uzak bir ihtimal olarak görülmektedir. Ancak Suudi Arabistan’da üretilmesi planlanan kalaşnikof anlaşmasının hayata geçirilmesi mümkündür.
Körfez’de ilk silahın Ruslar eliyle üretileceği anlamına gelen bu gelişme bölgesel dengeler açısından büyük anlam taşımaktadır.
Yeri gelmişken şunları da söylemek faydalı olacaktır: Türkiye bu yeni süreci lehinde kullanabilmek için diyalog kapılarını sonuna kadar açık tutmalıdır. Körfez krizi ile soğuyan Türk-Suud ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli ve Suudi Arabistan-Rusya ilişkilerinde ulaşılan bu yeni boyuttan istifade edilmelidir.
Türkiye hala Suud-İran ilişkilerini normalleştirecek potansiyele sahip yegane ülkedir. Bunun için özel gayret göstermelidir. Tabii ki bütün bunlar olurken yandan bir muşta görevi görmemesi için Mısır da devre dışı tutulmamalıdır.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018