Zekeriya Kurşun
Ürdün Kralı Abdullah sessiz sedasız Türkiye’yi ziyaret edip Tunus’a geçti. Kral Abdullah Cumartesi günü dedelerinin de bir süre yaşadıkları Tarabya’daki Huber Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuğu oldu. Kral’ın kısa süreli iş ziyaretinin bölgemizdeki son gelişmelerden bağımsız olmadığı açıktı. Medyaya yansıyan sınırlı bilgilerden iki tarafın Filistin ve Suriye meselelerini ele aldıkları ve daha fazla işbirliği yapılması üzerinde durdukları anlaşılmaktadır. Misafir Kral ile görüşmelerde, Dışişleri Bakanı’nın yanı sıra Ticaret Bakanı’nın yer alması ise iki taraf arasında ekonomik işbirliğini arttırma arayışlarının da olduğunu göstermektedir.
TÜRKİYE-ÜRDÜN İLİŞKİLERİNDE MED-CEZİRLER
Ürdün kısa bir süre önce, Mart 2011’den itibaren yürürlükte olan “Türkiye ile Ürdün arasında serbest ticaret alanı tesis eden ortaklık anlaşmasını” iptal ederek bir yanlışa imza atmıştır. Karşılıklı gümrük indirimlerini öngören bu anlaşma, sözde Ürdün’ün sanayisine zarar verdiği gerekçesiyle iptal edilmiş, yapılan müzakereler fayda vermeyince de feshedilmiştir. Ancak kanaatimize göre, Ürdün bu sefer yanlış tarafa oynamıştır. ABD’nin İran ambargosu kararı gündemde iken anlaşmayı iptal ederek bu durumu kendi lehinde bir pazarlığa dönüştürmek istemiştir. ABD’den aldığı bazı vaatlerle maalesef iki tarafın da menfaatine olan bu anlaşmadan vazgeçmiştir.
Kapasiteleri ve konumları farklı olsa da Türkiye ve Ürdün bölgesel gelişmelerden en çok etkilenen iki ülkedir. Türkiye’nin Filistin konundaki hassasiyeti ortadadır. Ürdün ise en fazla Filistinli mültecinin yaşadığı, daha doğrusu nüfusunun çoğunluğunu Filistinlilerin oluşturduğu bir ülkedir. Ortadoğu’daki Türkiye-İsrail menfaat çatışmaları ve son yıllarda Kudüs’ün statüsünün değiştirilme girişimleri, dolaylı olarak Türkiye ile Ürdün’ü müşterek bir zeminde buluşturmaktadır.
İsrail ile en uzun sınırı olan, dolayısıyla en fazla tehdit alan ülke Ürdün’dür. Ayrıca Kudüs meselesi Kral Abdullah’ın kendi meşruiyeti için de hayati önem taşımaktadır. Nitekim Kudüs konusundaki bütün baskılara rağmen o, şimdilik hem ABD başkanı Trump ve hem de Suudi Arabistan-Mısır yaklaşımının dışında kalmıştır. Bütün veriler, Ürdün’ün, Filistin-İsrail çekişmesinde ve iki devletli çözüm konusunda Türkiye ile birlikte hareket etmek mecburiyetinde olduğunu göstermektedir. ABD’nin geçen hafta Filistin’e yaptığı yardımları durdurduğunu ilan edip İsrail lehinde baskı oluşturma girişimi de Türkiye-Ürdün işbirliğini bir kere daha zorunlu hale getirmiştir.
Diğer taraftan Suriye’deki gelişmelerden de en çok etkilenen ülkeler olarak, Türkiye ve Ürdün’ün yeterince işbirliği yapamadıkları ortadadır. Türkiye kadar olmasa da pek çok Suriyeli mülteciyi almak zorunda kalan Ürdün, bu konuda Arap Baharı sürecinden korkan monarşiler ile birlikte hareket etmek zorunluluğu hissetmiştir. Bir bakıma Suudi Arabistan’ın şantajı ile karşı karşıya kalmıştır.
YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE
Son yıllarda bölgenin en istikrarlı ülkesi gibi görünen Ürdün, zannedildiğinin aksine diken üstündedir. Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu suni bir yapı üzerine kurulan Ürdün, Suriye ve Irak’tan daha fazla sorunları barındırmaktadır. Bunun bilincinde olduğu için de varlığını bölge üzerindeki rekabetlere ve özellikle kuruluşunu sağlayan İngiltere’nin himayesine dayandırmıştır. Son yıllarda bölgedeki çekişmelerin, daha doğrusu rekabetlerin günü birlik saf değiştirmesi, Ürdün’ün de başını döndürmüştür. Mesela, Rusya’nın geliştirdiği bölge politikalarında Ürdün’ün adı hiç geçmemektedir. Buna karşılık, ABD’nin, Rusya ve İran’ın yayılmalarına karşı bir blok oluşturma; dolaylı yollardan Türkiye’yi de engelleme girişimi olan sözde Arap NATO’sunda ismi anılmaktadır. Bölge rekabetlerinde bir aktörden ziyade, bir araç olarak görülmesi, Ürdün’ü rahatsız ettiği kadar güvenliğine de yöneltilmiş bir tehdittir. İngiltere ise AB’den ayrılma sürecinden beri terk ettiği bölge siyasetine hala dönüş yapamadığı için Ürdün siyasetini dizayn etmekten bir hayli uzaktadır.
Ürdün adeta kuruluş yıllarındaki ayarlarına dönmüştür. Alacağı kararlar, bölgede istikrarlı bir devlet olarak varlığını sürdürmesine imkan verebileceği gibi, tam tersi sonuçlar da doğurabilecektir. Bölgesel rekabetlerin hızla değişip ittifaklara da dönüşme ihtimalini muhafaza ederek; bugün Ortadoğu’da iki aktör olarak, Türkiye-Suudi Arabistan rekabetinin yaşandığı bir gerçektir. Bölgenin geleceğinde bu iki aktörün etkin olacağında kuşku yoktur. Suudi Arabistan, sahip olduğu imkanlar ve birçok Arap devletinin kendisine muhtaç olması avantajını kullanmaktadır. Türkiye de sahip olduğu devlet geleneği, dinamik nüfusu ve dünyanın önemli ekonomileri arasında yer almasının yanında; ABD ve Rusya’nın bölge politikalarında asla gözardı edemeyeceği jeopolitik konumu ile bu rekabette yer almaktadır. Görülen o ki; Ürdün bu iki yapı arasında sıkışmıştır.
Ürdün’ün tarihine baktığımızda; Kral Abdullah’ın büyük dedesi Şerif Hüseyin İngilizleri dinleyip Osmanlı Devleti’ne ihanet ederek Hicaz Haşimî Krallığı’nı kurmuştu. Ancak İngilizler, savaş sonunda Hicaz’a doğru yayılmak isteyen Abdülaziz bin Suud’un ihtiraslarını engellemek şöyle dursun, teşvik etmişlerdir. Böylece zamanında kendileri ile ittifak eden Şerif Hüseyin’in devletinin ortadan kalkmasına göz yummuşlardır. Kral Abdullah’ın büyük dedesi Şerif Hüseyin açıkça; adını taşıdığı dedesi ise daha kısık bir sesle ve ima yoluyla ihanetin pişmanlığını ilan edip hayata veda etmişlerdir. Umarız ki, Kral Abdullah da tarafını seçme kararını verirken tarihten ders alacaktır. Ya dedesinin devletini ortadan kaldıranlar ile işbirliğini sürdürecek veya yeni bir sahife açarak kendi tarihini yazacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018