Zekeriya Kurşun
Mayıs 2017’de Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyaretinden sonra dillendirilen ve Araplar arasında müşterek bir savunma işbirliğini öngören yapılanma, bugünlerde bir kere daha gündeme getirildi. Körfez’de yıllardan beri biriktirilen İran korkusuna karşı geliştirilmesi amaçlanan askeri ve stratejik iş birliğinden bir “Arap Ordusu” kurma niyeti şimdi de “Arap Natosu” oluşturma fantezisine dönüştürüldü.
Kuzey Atlantik İttifakı (Nato) iki büyük savaşın tecrübesinden geçen ve ayrıca dönemin ruhuna uygun ideolojik destekleri olan ordulardan oluşmuştu. Edindikleri tecrübeden uzaklaşıp, ideolojileri de anlamını yitirmeye başlayınca dağılma eşiğine gelen bir Nato örneği varken, Arap Natosu mümkün müdür?
ARAP NATOSU KİMİN HAYALİ?
Daha önce Arap Ordusu tartışmaları sırasında yazdığımız gibi, teorik olarak mümkün görünen bu projenin fiiliyata geçirilmesinin önünde pek çok engel bulunmaktadır. Altı Körfez ülkesi ile Mısır ve Ürdün’ün bir araya getirilerek, oluşturulması düşünülen Ortadoğu Stratejik İttifakı’ının geçmişte de bir kaç kez denendiği ama sonuç almadan dağıldığı bilinmektedir. En son deneme ise İran destekli olduğu kabul edilen Husilere karşı Yemen’de oluşturulan koalisyondur. Bu koalisyon, 2015’ten beri dünyanın en fakir ülkesinde gerçekleştirdiği operasyonlarda bir başarı alamadığı gibi, koalisyonun başını çeken Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de bölgenin geleceği üzerinde ihtilafa düşmüşlerdir. ABD tarafından sunulan askeri imkânlara rağmen bu başarısız sonuç, iki ülkenin bölge güvenliğine bakış farklarından ve yönetim anlayışlarından kaynaklanmaktadır. Nitekim gelinen noktada Suudi Arabistan ısrarla Kuzeyde Husileri yok etmek için çaba harcayarak, İran nüfuzunu kırmak isterken; ortağı BAE ise güneyde bağımsız bir devlet yaratma peşindedir. Sadece bu örnek bile bu projenin ne derece imkânsız olduğunu göstermektedir.
İsterseniz meseleye biraz daha yakından bakalım:
ABD’nin İran ile olan husumeti bilinmektedir. 1979 yılından beri bölge siyasetinde İran’ı sürekli devre dışı bırakmaya çalışan ABD istediği sonucu bir türlü alamamıştır. Buna karşılık ürettiği politikalar, kimi yerlerde İran’ın fiili varlığına imkân verirken, Körfez’de de gücünden daha büyük bir korkuya sebep olmuştur. ABD bu korkuyu kullanarak, bölgeye daha fazla asker ve silah yerleştirirken aynı zamanda bölge ekonomilerini sarsan silah alımlarını ve güvenlik yatırımlarını teşvik etmiştir. Hatta denilebilir ki; ABD, İran ile yüzleşmek yerine onu Körfez üzerinde bir gulyabani gibi kullanmayı tercih etmiştir. Nitekim Trump’ın son bir yıldır yaptığı da bundan ibarettir. Kendi seçmenine ve silah baronlarına vadettiği gibi, daha fazla silah satmak ve ABD’de yeni istihdamlar yaratmak peşindedir. Nitekim yaklaşan Kongre ara seçimleri öncesinde Arap Natosu’nun gündeme gelmesi gayet manidardır.
Kuşkusuz, Körfezin, Kuzey Afrika’nın ve hatta bütün Arapların güvenlik içinde yaşaması ve bunu sağlayacak bir yapıyı oluşturmaları arzu edilen bir husustur. Ancak bunun dışarıdan empoze edilen Arap Natosu projesi ile hayata geçirilmesi mümkün değildir. Ayrıca Arap ülkelerinin her birinin bizzat kendi idari, sosyal ve demografik yapısı da buna manidir.
DÜŞMANLIK ÜZERİNE İTTİFAK
İki dünya savaşı arasında iradeleri ellerinden alınan Araplar, farklı rejimler altında birbirinden uzaklaştılar. Ayrıca ABD’nin öncülük ettiği ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Bağdat Paktı ile iki blok arasında bölündüler. Buna rağmen, soğuk savaş yıllarında İsrail karşıtlığı üzerinde ittifak edebilmişlerdi. Büyük bir çoğunluğu Batı blokunun içinde yer almasına rağmen, yine Batı bloğunun en çok korunan ülkesi İsaril’e karşı sözbirliği ve 1967,1973 savaşlarında olduğu gibi güç birliği de yapmışlardı. Bu durum Arap toplumunun sosyo-psikolojisine oldukça uygun düşmektedir. Zira, kendi kardeşi veya amcası ile savaşmayı mubah gören sosyal yapıları; “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışının aksine, savaştıkları kardeş veya amcalarının düşmanlarına da düşman olmayı gerektirmektedir.
Arap Baharının korkusunu üzerinden atamamış ve dağınık bir manzara arz eden Arap toplumunu bugün ABD, İran korkusu ile birleştirmeyi ummaktadır. Bir bakıma İran’ı İsrail’in yerine koymaktadır. Bunun için öncelikle İsrail-Körfez ülkeleri ilişkilerinin normalleştirilmesi elzemdir. Arap Natosu’nu oluşturacak altı Körfez ülkesi, Mısır ve Ürdün ile İsrail’in son zamanlarda sıkı diyaloglara girmesi de bu anlama gelmektedir. İsrail’in istihbarat gücü oluşması muhtemel ittifakta rüşvet olarak sunulmaktadır. Oysa bütün gelişmelere rağmen İsrail, Arap toplumunun nazarında hala dışarıdan bölgeye gelen bir düşmandır. Bir bakıma kendilerinin olmasa da, savaştıkları kardeşlerinin düşmanıdır. Buna karşılık İran, rakip, bölgede egemenlik kurmak isteyen müfsit ama yerli bir güçtür. Arap devletleri, kısa vadeli çıkarları İran ile sürtüşmeyi, hatta -İran Irak Savaşında olduğu gibi- savaşı göze alsalar bile, sadece İran düşmanlığı üzerinde mutlak bir ittifak kurmalarına imkan yoktur.
Doğu Arap dünyasında, Irak’ta, Kuveyt’te Bahreyn ve Suudi Arabistan’da, Yemen’de, etkin Şii, Zeydi Arap nüfusun varlığı, Sünni bir ittifak olması beklenen Arap Natosu’na imkan vermeyecektir. Zira, oluşacak muhtemel ittifak, aynı zamanda İran’a yakın duran veya en azından düşmanlık duymayan içlerindeki bu nüfusa da karşı olacaktır. Bu durumda, Arap Natosu diş tehditten ziyade içeriye yoğunlaşacak ve bölge dinamiklerini yerinden oynatacaktır. Zaten meşrulukları tartışmaya açılmış özellikle Körfez krallık ve emirlikleri ile müttefiklerinin bunu göze almaları mümkün değildir. Diğer taraftan, İran’ı yakın tehdit olarak görmeyen Mısır dahil, diğer Sünni Arapların İran düşmanlığı üzerinde askeri bir ittifakta buluşmaları da anlamsız gözükmektedir.
Hülasa Arap Natosu fikri, yeni politikalar üretmekten aciz ABD’nin biraz daha fazla silah satmak için kullandığı psikolojik baskı aracından veya seçim projesinden başka bir şey değildir.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018