Abdurrahman Dilipak
Seçimin sonuçları büyük ölçüde belli oldu. Belli olmayan birkaç il ya da ilçede bugünlerde belli olacak. Sonuçta 1. parti yine AK Parti. CHP daha az zarar edince bayram yapıyor. HDP çözülmüş. İyi Parti buharlaşmış. Durum bu.
Türkiye’de seçim sistemi aslında oldukça sağlam bir sistem. Sandık kurullarında sayım açık yapılıyor. Zabıt tutuluyor ve orada ilan ediliyor. Hata olmaz mı, olur. Ama hatayı tesbit etmek ve düzeltmek zor değil. Eğer sandık kurulundaki herkes birlik olup hile yapacaksa yapar, ama onu da kaç sandıkta yapabilir ki! Hal böyle iken bu meydan okuma, tehdit ve sokak çağrıları ne oluyor. CHP’nin sandıktan ne anladığını tek parti dönemindeki “açık oy gizli tasnif”ten biliyoruz. Bugün artık öyle bir şey yok. İtiraz konusunda tek kafa karıştıran şey, o sandık kurulundaki AK Parti ve MHP üyesi neredeydi ve ne yapıyordu. Aslında seçime giderken birçok şey AK Partinin beklentisi üstünde lehineydi, ama umduğunu bulamadı.. Kılıçdaroğlu’nun Yeni Zelanda açıklaması, Netanyahu’nun sözleri, AP’nin Türkiye ile müzakerelerin dondurulması kararı, Yeni Zelanda saldırısı, CHP’nin PKK ve İyi Parti ile kurduğu ittifak, her şey AK Partinin lehineydi. Ekonomide ciddi bir dalgalanma olmadı. Pazarda da fiyatlar bir şekilde dengelendi. Peki, ne oldu da, sonuç böyle oldu. Onu seçime giderken ve seçim sonrası yazdım. Kimseye derdimi anlatamadım. Dostları kızdırma, gücendirme pahasına yazdım. Başka ne yapabilirdim.
Seçimin bütün yükü, her zaman olduğu gibi yine Erdoğan’ın üzerindeydi. Erdoğan’ın sahne performansına eklediği ekrandan VTR dedikleri Video sunumu önemli idi. Ama yetmedi. Hatta AK Parti elindeki en büyük sermayesini tüketmeye başladı.
Seçime doğru giderken, hep yapılanlar ve yapılacak olanlardan söz edildi ama halkın kafasındaki “suali mukadderler”e net bir cevap verilmedi. Aday profili düşüktü. Beklentilerin çok altındaydı. Bunlar milletin kalbine değil, sinirine dokundular. Bütün bunları yazdık ama gidişat değişmedi.
Birçok teşkilatta, samimi bir şekilde işe sarılmadı. “Eli ayağı boş değil, tuttuğu iş değil” bir şekilde, dostlar alışverişte görsün kabilinden bir kampanya yürütüldü. Söylenti kargaşanın ikiz kardeşidir. Sosyal medyada dolaşan söylentilerin derin bir tahrip gücü var. Ve seçimden sonra da bu söylentiler artarak devam ediyor. Bu seçimde STK’lar, cemaat yapıları, kanaat önderleri ve medya buharlaştı. Etkin bir rol üslenemediler ve inanılır, ciddi bir danışma ve rehberlik yapmaktan uzaktılar.
Bu süreç de “Muhafazakâr / Başörtülü Feministler” ve “Muhafazakâr / Başörtülü Kemalistler” ciddi bir rahatsızlık konusu idi. Solcular bizi laikleştiremedi ama AK Parti içindeki AKP’liler Sekülerleşme / Sekülerleştirme konusunda solculardan çok daha başarılı idiler.
AK Parti’nin bir muhalefetsizlik sorunu var. Birileri bu vahim durumu daha da derinleştirmek istercesine, özeleştiriyi bile engelleme gayretine girdi sanki. Bunları tek tek defalarca yazdım. Evet, toplumun her kesiminde FETÖ davalarının savsaklandığı, masum kişilerin suçlanıp, gerçek suçluların korundukları, serbest bırakıldıkları ya da bazı kişilerin üzerine hiç gidilmediği gibi bir izlenimleri var.
Şimdi bir kere daha “milletimizin verdiği mesajı aldık” deme zamanı. Milletle inatlaşılmaz. Sonuçta siyaset vekâlet müessesesidir. Siyaset varlık ve meşruiyetini milletin iradesinden alır. Eğer mesaj alındı ise, parti teşkilatının da, bürokrasinin de bakanların da önemli ölçüde yenilenmesi gerek. Eğer gereken ders alınmazsa bir sonrası sandıkta daha vahim sonuçlar kaçınılmaz olur. Bugünkü sonuçta CHP ve Kılıçdaroğlu’na öfkenin bu kadar yüksek olmasına rağmen bu seviyede gerçekleştiğini bir kenara not etmek gerek.
Yine bir takım şaibeli isimler seçildiler. AK Parti kendi için bir sonraki seçimin (Beka sorunu değil) “Hayat-Memat sorunu” haline gelmesini istemiyorsa, bu adamların elini tutması gerek. AK Partililer de gözlerini bu adamların üzerinden eksik etmemesi gerek. Yoksa yerler ve bu işin faturası partinin önüne konur. Bu iş sadece Binali ve Özhaseki konusu değil. Seçilen il ve ilçelerin riskli başkanlarının yakın takibe alınması gerek. Bunların başkan yardımcıları, özel kalemleri ve genel sekreterleri, daire başkanları ve genel müdürlerinin daha güvenilir kişilerden seçilmesi gerek. Yoksa memlekete de yazık olur, AK Parti’ye de. Bu iş sonuna kadar Erdoğan’ın karizması ile götürülemez. O da harcanır.
Erdoğan kararlı bir şekilde bakanlıklarda, bürokraside, teşkilatlarda bir temizlik harekatı başlatmalıdır. Yoksa gelecek günler geçen günleri aratır, onu söyleyeyim.
Bakın şimdi ne olacak. Yeni siyasi oluşumlar konusu yeniden gündeme gelecek. İyi Parti dağılabilir. Zaten şimdiden dökülmeye başladılar. Bunlar MHP’ye dönecek olurlarsa, AK Parti ile MHP arasındaki örtülü koalisyonun şartları da değişir. Baksanıza bu sonuçlardan sonra Perinçek’in de görüşleri değişti. Eğer kriz derinleşecek olursa AK Partiden de gidenler olacaktır.. AK Parti ve CHP tabanından milletvekillerinin katılımını hedefleyen yeni siyasi oluşumlar yeniden gündeme gelecektir. Olmaz olmaz demeyin, olmaz olmaz. Kaos planlayıcıları boş durmayacaklar.
İktidara yakın merkezden ve yerel yönetimlerden iş alan, kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen bir takım “tuzu kuru” işadamları yavaş yavaş ortalıktan kaybolmaya başlayacaklardır. Bu işler hep böyledir: Ayaktaysan elini öperler ya da alkışlarlar. Oturdun mu, ya da sarsıldın mı saldırıya uğrarsın, düştün mü vururlar. Tabi bunlar kara gün dostu değilse. Kara gün dostları acı söylüyor diye uzaklaştırılmış, dışlanmışsa, o zaman yapacak fazla bir şey yok.
Ebû Müslim Abdurrahman bin Müslim El-Horasanî, İranlı Müslüman bir devlet adamıdır.. Emevî Devleti’nin yıkılışı ve Abbasî Devleti’nin kuruluşu sırasında önemli roller üstlenmiştir. O Emevi devletinin yıkılışı ile ilgili önemli bir tesbitte bulunur ve der ki “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve onları kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dostlarını düşman ettiler. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.” Cahil, zalim, müfsid, paraya, kadına, makama düşkün, kumarbaz kişilerden uzak durmak gerek. Onları, Allah’ın yardımının ulaşmasının önündeki en büyük engellerdendir. Şimdi yeniden karar verme zamanıdır. “La galibe illallah” deme zamanıdır. Hayır da şer de Allah’ın iradesi içindedir. Şimdi Allah’ın rızasına yönelme zamanıdır. Hem değil mi ki, “Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelenlerde Allah hayır murat etmiş olabilir”. Adalet herkes için, her zaman ve her yerde. Adalet mülkün temelidir. Hak nerede tecelli ederse orada duralım. Bir kişi ya da topluluğa olan öfkemiz bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022