Abdurrahman Dilipak
CHP’liler düne kadar “Din-devlet” ilişkisi diye kendilerine göre bir “sorun” icat etmişlerdi. Aslında Laikliğin objesi Din-Devlet değil, Katolik inanışında, egemen bir devlet olan “Kilise Devleti / Vatikan” ile “siyasi devlet” arasındaki paylaşım, çatışmama işbölümünü ifade ediyordu. Biri yercil egemenliği, ötekisi Tanrısal egemenliği temsil ediyor. Bu ilişki ruh ile beden arasındaki ilişkiye benzetiliyordu. CHP ruh ile beden, akılla vicdan arasındaki çatışma üzerine bir ütopya üretmişti. Bunun adını da “çağdaşlık” koymuştu.
Biz cumhuriyetin başından beri bu işi çözemedik. Laiklik adına, Kemalizm’i dinleştirdiler. “Türk’ün dini Kemalizm” olacaktı. Bir Amentü bile yazdılar. Meddahları “Anıtkabir Kâbe’miz” diye şiirler yazıyorlardı. “Kâbe Arabın olsun, Çankaya bize yeter” diyordu bazıları da! Türbeleri kapattılar ama yerine Anıtkabir yaptılar.
Sadece devletin dinle/dindarla ilişkisi sorunlu değil. Devletin STK ile de, medya ile de başı dertte. Hatta siyasi örgütlerle de başı dertte. Fırsatını buldukça demokrasiye balans ayarı çektiler. Şartlarını oluşturunca da darbe yaptılar. Her darbeden sonra partiler, meclis bile kapatıldı ama kapatılmayan tek kurum Mason locaları oldu ve ilk kurulan ara rejim hükümetlerinde hep Masonik CHP’liler bakan oldular.
Farkettiniz mi, FETÖ İslam’la Yahudilik, Hristiyanlıkla Müslümanlığı melezleştirmeye çalışıyordu. “Dinlerarası diyalog” böyle bir projeydi. Bugün sağ, sol, liberal uzlaşması bunun başka bir versiyonu. Melezleştirme politikası kılık değiştirerek devam ediyor. Artık sağ sağ değil, sol da sol. Liberal da liberal değil. “Cinsiyetsiz toplum” tam gaz devam ediyor. “Ne sağcı, ne solcu, futbolcu” bir kalabalık geliyor.
CHP’den sağlıksız bir eğitim, sağlıksız bir parti ve siyaset, sağlıksız bir yasa, sağlıksız bir yargı, sağlıksız bir ordu, sağlıksız bir STK ve sağlıksız bir medya devraldı Türkiye. Zaten “tek parti” vardı. Kötü bir örnek. Seçim desen açık oy gizli tasnif, adayları tek adam belirliyor. Yasa desen, gerekçesiz olarak meclise getirilip, müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul ediliyor yasalar icabında. Büyük bir kısmı ise zaten tercüme. Yargı desen, aynı şekilde savcısız, hakimsiz, temyizi olmayan, kanuna göre karar veren değil, verdiği karar kanun sayılan istiklal mahkemelerinin gölgesi altında hukuk devleti değil, kanun devleti bile değilsiniz. Ordu deseniz, darbeci, rejimin bekçisi, her şeye hakim.
STK, güya “Non Government Organisation”, ama siyasetin arka bahçesi. Halkevleri, Türkocağı, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, Tayyare Cemiyeti, 3. Himaye-i Etfal, Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, İdman Cemiyetleri İttifakı, Maarif Cemiyeti gibi cemiyetler dışında kalan bütün dernekler CHP çatısı altında toplandı. Hatta Mason Locaları “Aynı gayeye hizmet edecek iki ayrı cemiyete gerek yoktu”. Onun için Mason locasını kapattı ve Mason locasının meşrik-ı azamı’nı kendine danışman yaptı. Oysa Osmanlıdan devralınan dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, mesleki, Şimendiferciler Cemiyeti; Üsküdar Musiki Cemiyeti; Etibba Muhadenet Cemiyeti; İmarât ve Hayrat Cemiyeti; Fıkaraperver Cemiyeti; Şark Musiki Cemiyeti; Amele Teali Cemiyeti; Himaye-i Etfal Cemiyeti; Mühendis Mektebi Talebe Cemiyeti gibi yüzlerce dernek vardı.
Sol dernekler, sol partilerin arka bahçesi olarak görüldü. Zaten “sivil” değillerdi. Devleti ele geçirmek için “Devrim” yapacaklardı. Bu miras sağa da geçti. Bugün AK Parti de aynı durumla karşı karşıya. Ya dernek, vakıf, oda, sendikalar yöneticilerin siyasete uzanmak için sıçrama tahtası, ya da siyasetin arka bahçesi durumuna geldi. Hatta dini vakıflar da öyle. Bu tip STK’lar zaman içinde sivil reflekslerini kaybederek siyasal refleksler vermeye başlıyorlar. Bu yapılar, sadece siyasete geçiş değil, bürokratik istihdam ve iş ilişkilerinde de kilit rol oynuyorlar ve alamet-i farikalarını, yani ayırt edici özelliklerini kaybediyorlar.
“Eğitim” deseniz zaten aynı “tek tip” anlayışı ile “on yılda 15 milyon genç yaratma” iddiasındaki “insan harası” idi. Düşünmeden ezberletilen sloganları tekrarlayarak “aydınlanacaklar”dı.
Basın deseniz, zaten tek partiden başlayarak başından itibaren, çok partili döneme kadar, “sahibinin sesi” idi. Sansür vardı. Zaman içinde bu konuda çok fazla bir değişiklik olmadı. Medya Hakk’ın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmayacak, siyasetin borazanı, hatta tetikçisi olacaktı. “Ulus” gazetesi CHP’de tam da bu görevi yapıyordu. Kavgacı, tehditkâr ve hırçın bir dil kullanıyordu.
CHP’nin neden böyle “iflah olmaz bir parti” olduğunu anlamak isteyenler, onun din, STK ve medya ile ilişkisine baksın.. “Öfke baldan tatlıdır” CHP’nin öfke politikasını DP de denedi, sonuç ortada. Bugün de AK Parti içinde birileri, partilerini aynı bataklığa doğru sürüklemeye çalışıyor. Bu bir CHP hastalığıdır. CHP bu bataklıktan çıkmaya çalışırken, birilerinin o bataklığa doğru yürümesi dikkat çekici.
CHP’nin bundan sonraki rotasını merak ediyorum. Söz konusu olan rejimse, Kemalizm’se, ya övgüler dizmemizi istiyorlar, ya “Takriri Sükûn”u savunuyorlar, ya da konuşmaya başlayınca, o kadar çok gürültü çıkartıyorlar ki kim ne diyor anlaşılmıyor. İfratla tefrit arasına sıkışmış vaziyetteler.. Bir kez en yüksek perdeden konuşmaya başlayınca, sesin ya da öfkenin şiddetini azaltmak geri adım atıyormuş gibi bir anlama gelir korkusu ile kimse sesini kısmaya yanaşmıyor. Sıkılmış yumruklar, kilitlenmiş çeneler ya da öfke kusan bir sesle özgürlük şarkıları söylenmez.
STK ve basın üzerinde hesap yapanlar, bunları silah ya da sıçrama tahtası olarak kullanmak isteyenler, bu silahların geri tepeceğini bilmeleri gerekir.. Taş yerinde ağırdır. Bunları yerinden oynatırsanız dengeyi kaybedersiniz. Hele bu işin içine bir de sırtını siyasete dayayan sermaye müdahil olacak olursa, bu ilişkilerin sonunun nereye varacağını kestirmek zor değil.
7-8 Hasan Paşa mantığını hatırlayın. CHP’nin yaptığını yaparsanız, onun vardığı yere varırsınız. CHP’ye rekabet edenlerin özellikle medya ve STK konusunda, sermaye ilişkilerinde CHP’nin geçmişteki ayak izlerinden yürümeye meyletmeleri, yarın kopacak fırtınanın ilk işaretleri olarak görülebilir. Sermaye, STK ve medya ile ahbap-çavuş ilişkileri kısa zamanda baş döndürücü kazanımlara sebep olsa da, orta ve uzun vadede bu yola sapanların ciddi anlamda başını ağrıtır. Bunun böyle olduğunu gördüklerinde, anladıklarında iş işten geçmiş olabilir. CHP’lileşme temayülünden uzak duralım. Benden söylemesi. Selam ve dua ile..
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022