Abdurrahman Dilipak
Erdoğan’ın İstanbul’da Birlik Vakfı iftarındaki konuşması önemli. Şimdi bu söylemin eyleme geçmesi gerek. Beklentiler boşa çıkar, söz sadece sözde kalır, kuvveden fiile çıkmazsa bedeli daha ağır olur. Bu tek başına Erdoğan’ın söylemesi ile olmayacak. Partisinin yönetici kadrolarının, bakanların, grubunun, yerel yönetimlerin, bürokrasinin ve birlikte hareket eden STK ve iş adamlarının da bu söylemin eyleme dönüşmesi konusunda bir adım atması gerek. Ve bu alanda yenilenme kaçınılmaz. Bu alanda bir değişiklik olmazsa, seçim sonuçlarından kimse emin olmasın.
Binali Yıldırım’ın bir videosu dolaşıyor sosyal medyada. Eğer montaj değilse, Yıldırım diyor ki “Seçim kampanyalarında söylenenle, sorumluluk omuzlarınıza yüklenince söylemleriniz hiçbir zaman aynı olmaz. Hiçbir ülkede de aynı olmaz. Bu siyasetin gereğidir. Siyasetle hakikat her zaman birbiri ile örtüşmez”. Dilerim bu gerçek değildir. Bu söz söylenmişse, önünde sonunda inşallah zem edilmiştir. Allah “söz verdiğinizde sözünüzde durun” der. Siyaseti cinayete dönüştüren bu anlayıştır. Evet, piyasa böyle. Ama bu görüşü olumlayamayız. “Özü sözü bir olmak” bunu gerektirir. Bu söz söylenti mi bakalım. Yapıldı ise özür dilemek gerek. Akif’in deyişi ile “Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek: Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.” “O zaman kazanamayız” diyorsanız, ahiretinizi kaybederek kazandınız dünya metaı sırtınızda cehenneminize taşıdığınız odun olacaktır. Ben de şu mesajı attım bu videoya karşı: “Bize özü sözü evveli ahiri bir olan söz verdiğinde sözünde duran politikacılar. Hakikat uğruna can feda diyenler gerek ama reel politik böyleymiş. Ben o zaman bu oyunda yokum. Özümüz sözümüz bir olunca kazanacağız”. Hakk’ın hatırı halkın hatırından her zaman âlidir! Sözü diler doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkarız. O sözü söyleyen babamız da olsa. Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet, Resulullah buyurdu ki: “Münafığın belirtisi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyanet eder.” (Buhari) Hz. Âişe buyurdu ki: «Eshâb-ı Kirâm indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü yalanla îmânın bir arada bulunmadığını bilirlerdi.” Peygamberimiz de buyurdu ki: Îmân sâhibi, her hatâya düşebilir. Fakat hâinlik yapamaz ve yalan söyleyemez.
Erdoğan, “biz de beşeriz” diyordu. “Biz de hata yapabiliriz”. İşte doğru söz bu! Şimdi hatadan dönme zamanıdır. Halk buna inanırsa reyini ona göre verecektir.
Reisin yakınındakiler reisi kötü şekilde harcadı. Menfaatleri olan bir işi kendi aralarında hallettiler, menfaatleri olmayan sıradan bir işi bile Beştepe’ye havale ettiler. Beştepe’yi dost görünerek boğmaya çalıştılar. Sonuç bu. Aslında halkın hepsi de dürüst değil. Bazısı, “başkaları yapıyor da, hani bana” der gibi eleştiriyor. Onlar daha da tehlikeli. Fırsatını bulduğunda daha fazlasını da yapar. Daha aç, daha ihtiraslı, öfkeli ve kıskanç. Hani derler ya, “Dostunun ya da danışmanının kim olduğunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim”. Şu çevremizdeki biat toplayan ve dereyi görmeden paçayı sıvayıp, ihale dağıtmaya kalkan, kaşığı belinde dolaşan aşağılık din ve siyaset bezirgânlarından yakamızı kurtaramaz isek halimiz yaman. “Beni bana bırakma Rabbim” diye dua eden siyaset erbabından, eleştirenin ağzını kapatmaya çalışan siyaset bezirgânlarının eline nasıl düştük bir bakalım. Şimdikiler “biad” topluyor. “Bana güven gerisini merak etme sen, günahı varsa boynuma” diyor. Cemaat, STK, sermaye, sözde âlim geçinen birileri nasıl bu işe böylesine alet oldular.
Erdoğan’ın Birlik Vakfı konuşması “öze dönüş” için önemli. Bakın affetmeyenler affedilmeyecek. Hepimiz birçok yanlış yaptık ve birilerimiz hâlâ yapmaya devam ediyoruz. Bundan dönmemiz gerek. Allah’ın bizim hakkımızdaki hükmü, bizim kendi hakkımızdaki hükmümüze bağlıdır. Asıl değişmesi gereken, sandık sonuçlarından önce biziz biz! Yoksa tencere yuvarlanacak kapağını bulacak.
Erdoğan’ın birçok eski dostu ona ulaşamamaktan şikâyetçi. Erdoğan’ın yakın çevresinin ise onu yanılttığı görüşü hakim bu eski dostlarda. Mesela, o aday belirlemede kullanılan temayül yoklamaları ve kamuoyu araştırmalarında sonuçların değiştirildiği yaygın bir kanaat. O zaman, o hilekârlardan hesap sorulması ve onların destekledikleri adayların yakın takibe alınması gerek. “Bizi aldatan bizden değildir”. Onlar bizdense ben o “bizden” değilim! İnsanımız böyle diyor! “O zaman sizin ötekilerinden farkınız ne” diyor. “Ben onlara karşı 28 Şubatta direndim, ama size karşı direnmeme de bizimkiler izin vermiyor” diyor. ABD’nin Komünizmle korkutup ülkeleri kendi kucağına almasından ne farkı var CHP korkutması ile siyaset yapmanın. CHP bizi Laikleştiremedi, ama AK Parti döneminde aile, gençlik, eğitim yolu ile sekülerleştirildik endişesi hakim toplumda.
“Şunu yaptık bunu yaptık” demeyin artık. Bunlar başa kakma gibi anlaşılıyor. Çoklukla övünmeyin, veren Allah alır da. “Artırarak ve azaltarak” imtihan edecek Allah. Bir de “Tekasür” suresini okuyun bakalım. “Allah bizi bu hizmetlere vesile kıldı” deyin. Sonunda halkın parası ile halkın ihtiyacını gideriyorsunuz. Onu dürüst yapıyor musunuz, bir de ona bakmak gerek tabi. 3 liralık işi 5 liraya yapıyorsanız, bunun hayrı olmaz. Şimdi de ödemeleri durdurunuz, seçime gidiyorsunuz. Mal ve hizmet veren kişi, kuruluş parasını alamıyor. Faiz kârını götürüyor. Kârından vazgeçti, kredi de bulamıyor batmamak için tefecinin eline düşüyor. Çalışanına parasını ödeyemiyor, piyasaya borcunu ödeyemiyor. İşi durdursa, sonra başına iş açılacak. Kestiği faturanın vergisini ödeyemediği için başka bir ihale açılsa giremeyecek. Bu insanlar iftar sohbetlerinde bunu konuşuyor. Bu şekilde seçim mi kazanılır Allah aşkına! Ailede sıkıntı büyük. Gençlik konusunda da. Yargıya ilişkin çok sayıda şikâyet var. Hangi birini sayayım ki. Dış borç, döviz, kamu borç ödemeleri, Tarım, sağlık.. Medyanın hali malum. STK’ların da. Bu konuda seçimden sonra değil, hemen bir iyileştirme gerek.
İstanbul seçimi ile ilgili olarak, Binali Yıldırım tek kişi olarak değil, en azından herkesin dürüstlüğünden emin olduğu bir genel sekreter, İştirakler Daire Başkanı ve İmar Komisyonu Başkanı olarak görev yapacak isimlerin de telaffuz edilmesi gerek. “Tek Adam”lık insanları korkutuyor artık. Kamu kaynaklarının hoyratça harcanması endişesi can sıkıcı boyutta. Torpil ve rüşvet belasına karşı, tarikat, hemşehri ve akraba, eş-dost dedikodularına bir son verilmesi gerek. Bankamatik personel, eş-dosta otomobil saltanatına son vermek gerek.
Seçim sürecinde sahaya sürdüğünüz kişileri iyi seçim. Bunları görünce insanlar oy verecekse de vermez.. Bunlar ne kadar çok çalışırsa o kadar az oy alırsınız. Şaibeli isimleri çekin meydandan.
Bugün bir misafirim geldi. Eczacı. “Tayyib bey belediye başkanı olduğunda, kuyrukların yavaş yavaş azalmaya başladığı günlerde yazın limonata yapıp, soğuk ayran yapıp evde, kuyruklarda bekleyen insanlara dağıttık, ‘sabır, biz geldik düzelteceğiz’ diye iki çift laf edelim diye diyor. Kışın sıcak süt dağıttık” diyor. “Ne günlerdi” diyor. “Partiyi 02’de kapatıyorduk, yarın kim, hangi mahallede ne yapacak diye gelen gönüllü gençlerle iş bölümü yapmak için” diyor. Ben de biliyorum o günleri. Erdoğan geldiğinde her taraf çöptü. Ben de hanımımla birlikte “Müslümanların yüzü kara çıkmasın, başaramadılar demesinler” diye kendi sokağımızdaki çöpleri toplamıştık. Neydi o günler.. Mesela bugün, İBB’de ciddi, kapsamlı bir FETÖ operasyonu yapılmadı. Bunun bir açıklaması var mı! “Topbaş gitti, bitti” mi? İnsanları değişime inandırmamız şart!. Dürüst olacağız. Açık sözlü olacağız. Bakın, “Bir musibet, bin nasihatten iyidir”. Ha bu bize ders olsun. Bize şer gibi gelen bu olayı bir hayıra dönüştürebiliriz. Yoksa bakın bu seçimin sonucundan emin olmayın. Haydi, kazandınız diyelim, bir sonraki seçim için hiçbir şansınız yok, böyle giderseniz. Hatta o güne de ulaşamayabilirsiniz. O zaman da dün FETÖ’cülerin başına gelen, yarın sizin başınıza gelir.
Dost bazen acı söyler. Bu acı ilacı yutmadan sağlık hayal. Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal..
Biz kendimizi değiştirirsek, bize şer gibi gelen bu şey, yeni bir hayrın vesilesi olabilir.
Değişim şart! Karar sizin.. Geciken çözüm çözüm değildir. Bade harabul Basra! Yarın çok geç olabilir. Ne yapılacaksa, hemen şimdi! Haksızlıklar karşısında susmayın, zalimlere kapı aralamayın, sonra ateş bize de dokunur. Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022