Abdurrahman Dilipak
“Yaşayan ölüler” geliyor. Şair der ya; “Nefes alıp vermekle canlı mı sayılır sanki şerir / Demirci körüğü de hava alır ve verir”. Gidişat iyi değil. Biz ahir zaman Peygamberinin ümmetiyiz. Fitne zamanıdır. İhtirasla istediğimiz, iktidar ve servet başımızın belası oldu. Hz. Ömer’in, İran’ın fethinden sonra ganimetle zenginleşen Müslümanların dönüşümünü görüp hayıflandığı gibi bir durumla karşı karşıyayız. Kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyoruz sanki. Acil işleri sürekli erteleyerek zaman kazandığımızı sanıyoruz. Oysa zaman kaybediyoruz ve giden zaman geri gelmeyecek. Aileyi ve gençlerimizi yani geleceğimizi kaybediyoruz.
CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi ile cinsiyetsizleştirilmeyi kabul ettik. Artık “Şahıs”, “Ferd” ya da “Kişi” değiliz. Bireyiz! Soyut, yalıtılmış ve yalnız. Biyolojik bir “var”lık. O sadece “ID”si ile tanınan bir organizma! “Cinsiyet”i de yok, “Unisex”. Üretilen, eğitilen, donatılan, görevlendirilen bir biyonik robot! Baba gen bankasından alınmış, anne de öyle, taşıyıcı anneden sonra bir yapay rahimde olgunlaştırılmış, kuvözde dünya ile tanışması planlanmış, bir robotun memesinden “endüstriyel, programlanmış, hormon, enzim değerleri ayarlanmış sütle beslenmiş”, sonra kreşte biyolojik olgunluk testinden sonra mental kimlik programına alınarak “üretilmiş bir birey”den söz ediyorum.
Prof. Dr. Hasan Yetim’den bu halimizi anlatan “Aha çözüm bekleyen meselemiz “ başlıklı bir mesaj aldım geçen gün. İNG Bank’ın korona günleri öncesinde çalışanlarının ve müşterilerinin katıldığı bir “Uluslararası Ticaret Semineri”nde konuşan “E.Hermes”in baş ekonomisti “Ludovic Subran” konuşma yapmış. Yetim de onu özetleyip, yeniden düzenleyip göndermiş. Onun Subran’ın konuşmasına yaptığını, ben de Yetimin mesajına yaptım. (Umarım bağışlar). Evet dünya değişiyor. 19.YY sonunda, savaş yıllarında, Kapitalizm, Komünizm ve Faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21. YY’ı açıklayamazsınız, anlayamazsınız. Ekonomi, siyaset, toplum hayatı, her şey değişecek. Değişiyor. Peki bu değişim ne yönde ve nereye kadar ve nasıl olmalı. Bu konuda kim nasıl bir hazırlık içinde? Bu konuda, büyük ölçüde tam anlamıyla bir acziyet ve fikri sefalet içinde dünya! Bir emrivaki ile karşı karşıyayız. 2000 sonrası doğan Z kuşağı anne-babasını anlayamıyor, anne-babası da o kuşağı. Alışılmışın dışında reaksiyonlar veriyorlar. Görünen o ki, onları anlamadan dünyanın seyrini anlamamız zor. Gezi parkı olayı yaşandığında Z kuşağı ilkokul son sınıftaydı! Meydanlara çıkanlar X ve Y kuşağındakilerdi.
Bu gençlerin vasıfları ve zihniyeti nedir? İnternet, sosyal medya, kahve, fastfood ve bilgisayar oyunu gibi “bağımlı”lıkları var. Din, mezhep, tarikat, ideoloji, tarih, gelenek, akrabalık, arkadaşlık gibi aidiyetleri neredeyse yok gibi. Onları “kendi” yapan, başkalarından ayıran “alamet-i farika”ları yok gibi. Marka ürünler ve futbol taraftarlığı, moda akımlar, sanal cemaatlar gibi grublara “takılıyorlar”. Kalabalıklar içinde yalnız yaşıyorlar. İçinde yaşadıkları cemiyetten kopuklar. Yalnızlar, bakışları donuk, sanki her şeyden kaçıyorlar, intihardan ve şiddetden çekinmiyorlar. Dünya vatandaşı olmak ve dünyayı gezmek istiyorlar.. Din ve ideolojinin boşluğunu, ihtiyaç duyduklarında vijdanla doldurmaya çalışıyorlar. Bu tavırlarını hayvan, çevre ve insan haklarına konusunda daha kolay dışa vuruyorlar.. Sözde aktivistler. Algı oluşturan merkezlerin güdülediği bir kollektif davranış refleksi ile hareket ediyorlar. Dikkatleri birkaç dakikayla mahdut, düşünmeden ani kararlar alıyorlar, mesleki kariyerleri dışında algı ve tahlil kabiliyetleri çok zayıf, ilgisiz. Okumak yerine resim ve video izlemeyi tercih ediyorlar ve sosyal mediaya takılıyorlar. Emojilerle iletişim kurmayı “(bilişmeyi, tearüf etmeyi, empati yapmayı değil) tercih ediyorlar.. Hangi partiden olursanız olun, bu durum hepimizi ilgilendiriyor.
Bunların çoğu adrenalin tutkunu. Haz peşinde koşuyorlar. Çileyi akıllarına bile getirmiyorlar. Vijdan dinlerinin yerini almış. Kutsala karşı agnostik takılıyorlar. Geçmiş ve gelecek tasavvurları yok. Mesai olsun istemiyorlar, kapalı yerden sıkılıyorlar. Tik’leri ve alerjileri var. Hobileri, fobileri var. Uzun vadeli iş ve programlardan sıkılıyorlar. Evlenmek istemiyorlar. “Yaşasın birlikte yaşam”!? Kimin ne zaman canı sıkılırsa tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna. Çocuk istemiyorlar. Köpek beslemek daha kolay ve ekonomik. Çabuk boşanıyorlar. Devam evliliklerde mutluluk katsayısı çok düşük
Teknoloji bağımlısıdırlar. İletişimi özgürlük zannediyorlar.. Yeme-içme, eğlence ve seyahate para harcıyorlar. Ama yardım etmek, ev sahibi olmak gibi düşünceleri yok. Uzun vadeli planları yok. Moda trendler, cazib işlerde çalışmak istiyorlar! Bir fırsatını bulup köşe olmak hayalleri vardır. Anı yaşıyorlar. Tasarruf yapmıyorlar, kimseye hesap vermek ya da risk almak istemiyorlar. Bu gibi durumlarda hemen demoralize oluyorlar. Evet, Gezi’dekiler X ve Y kuşağındakilerdi. Şimdi sahneye çıkanlar Z kuşağı dediklerimiz. Konuşmaları, kıyafetleri, davranışları çok farklı bir nesil geliyor. Bunları sadece Amerika’da, Fransa’da, Kore’de, Endonezya’da görmüyorsunuz, İran’da, Türkiye’de ve artık Suudi Arabistan’da da varlar. Kim bunlar dedikleriniz sizin kreş beslemesi, okul yetiştirmesi, din ve ahlak’ı “kültür” diye öğrenen, “değerler eğitimi” verdiğinizi sandığınız, sizin çocuklarınız.
Kim bilir belki de onlar Dr. Yetim’in dediği gibi, “her yerde karşımıza çıkan, seslerini ve ayak seslerini daha çok duymakta olduğumuz ‘isyan’kâr bir nesil. Önce kendileri değişti şimdi bu değişimi gerçekleştirmeye çalışanların ‘gönüllü ordular’ı onlar.. Kendilerini idare edenlerin maksatlarını anlamak gibi bir dertleri yok. Sonunu göremedikleri maceralara hazırlar. Daima daha fazla hak ve özgürlük talep ediyorlar. Bunlar kim mi? Filmlerde görmeye alıştığımız, Zombiler”.
Bu nesil bizim eserimiz. Övünün övünebildiğiniz kadar!
Selâm ve dua ile..
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022