Abdurrahman Dilipak
Yeni moda kavramlarımız var artık. Nice zamandır “Din dersi” “Din ve ahlak kültürü” olmuştur. Çünkü artık bunlar “ulusal kültür”ün birer parçası!. Ve tabii her şey gibi “Evrensel Normlar”a uygun olacaktı. Ama artık o da geçerli değil.. “Yeni normal” döneme geçerken o normlar da değişecek. Yani bir kültür olarak din algınız da yeni normale göre dönüştürülecek. Ahlak bir yandan “etik ve moral” değerler olarak ele alınıp, İlahi kökünden koparılıp, “insani” “insan merkezli”, yani “Humanist” bir zemine çekilirken “değerler eğitimi” adı ile sekülerleştiriliyordu.
Ama artık o “Ulusal kimlik ve kültür”ün bir parçası haline getirilmeye çalışılan din kültürü için de tarihin sonu. Şimdi bir de “Siber Vatan” çıktı. Hani diyorduk ya 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapıları değişecek diye, bu işin 22’si filan kalmadı, hepisu, hepisu!.. “Vatan” “Ulusun toprağı” idi, değil mi? Osmanlı da ulus kimliği olmadığı için vatan kavramı yoktu. Memleket, yurt, ülke vardı. Şimdi bizimkiler “Tek vatan” ülküsünden yola çıkarak, “Siber Vatan” diye bir sanal gerçeklik üretmeye çalışıyorlar. “Siber” ve “Vatan” global köyde sanal bir vatanınız olur mu bilmem ama, eski kavramlarla yeni dünyayı açıklayamazsınız.
Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? “Devlet-Millet el ele”! Üzgünüm, “içi boş” bir şey bu. “Niyetiniz iyi” biliyorum ama, şuuraltınızda “Milletinden ayrılan, onun değerleri ile savaş ona yabancı bir devlet”, “devletine hainlik eden bir millet” anlayışı var. Bilinç yaralanması! Terör ve darbeler “toplumsal hafıza”yı mahvetmiş. “Tek devlet”,” tek millet”, “tek vatan”, “tek bayrak” derken de aslında sanki milleti, ülkesi, bayrağı olmayan ya da onlar olmadan bir devlet olabilir gibi bir anlayışın şuuraltı sözkonusu.. Bunu “Bizim rabiamız” diye politik bir slogana dönüştürebiliyoruz ve kimse bunun farkında varmıyor. Tıpkı “Hayatta en hakiki mürşid…” der gibi. Bir insanın hayatında en mühim bilgi, Yaratanın yaratılış gayesini açıkladığı temel kitaptaki hakikatin bilgisidir, Vehbi bilgidir, 5 duyu ile elde edilen ve kesbi olan gerçeğin bilgisi dinin dünyaya uygulanması için ihtiyaç duyulan bilgidir. Onun için detaya girmeye gerek yok ama mesela “En hakiki” olmaz. Nasıl “en sonsuz” olmazsa, “en hakiki” de olmaz. Hakikat “Hakka ait olan” ve bir şeyin doğru, mükemmel şeklini ifade eder, onun için de başına “en” eklenmez. Mürşid zaten bir şeyin hakikatine vakıf olup onu irşad yolu ile başkalarına aktaran ve onların rüşte ermesini, raşid olmasını, kemale ermesini sağlayan kişi’yi ifade eder. İşte böyle biz bazı şeylere kendimize göre bir anlam yüklüyor, onu sloganlaştırıp, tekrarlayıp duruyoruz. Hatta kutsuyoruz, ikonalaştırıyoruz. O sözlerin sahiplerini ise idolleştiriyor/putlaştırıyoruz. Bu cümle üzerinde daha fazla konuşmayalım, zülfi yâr’e dokunur. Yoksa her kelimesi üzerinde bir şeyler söylemek mümkün. Eğer “Devlet - Millet kaynaşması” gibi bir şeyden söz ediyorsanız, siz ne devleti biliyorsunuz, ne de milleti demektir. Sahi niye Devlet-Ulus kaynaşması” demiyorsunuz da, “Devlet-Millet” diyorsunuz! “Millet” dediğiniz şey “Nation” olan “Ulus” mu, yoksa “Millet-i İbrahima” daki “Millet” mi! “Devlet” derken “yönetim”i mi kasdediyorsunuz. Yoksa “kutsal bir devlet”ten mi söz ediyoruz. Ya da “Milletin kurduğu” bir yapıdan mı söz ediyoruz. Yani, şu “Yasama, Yürütme, Yargı”dan oluşan bir yapıdan mı söz ediyoruz.
Mesela Erdoğan “devlet” başkanı mı, “Cumhur” başkanı mı? “Cumhur” Arapça bir kelime. “Çoğunluk” demek. Birilerinin sandığı gibi “Cumhur=Halk” değil. Onun için 6 Ok’tan biri Cumhuriyetçilik, Öteki Halkçılıktır! Cumhuriyet çoğunlukçuluk demektir. Cumhurbaşkanı derseniz çoğunluğun başkanı demektir. Ya da şöyle diyelim, çoğunluğun seçtiği başkan. Devlet Başkanı diyorsanız, bana devleti tanımlayın.. Mesela “Devlet” dediğiniz şey “Government” mi? O zaman hükümet eden, yöneten, hüküm sahibi demektir. Bizde “hükümet başkanı” demek, “Başbakan” demekti! Eskiden Bakanlar Kurulu karar alıyordu, şimdi Başkan karar veriyor, bakanlar uyguluyor. Hatta bakanlıkların müsteşarı yok ama üstünde bir “Politika kurulu” olacaktı, onu da işletemedik.
Ben Başkanlığı savundum ama, bu başkanlık başka türlü bir başkanlığa döndü. Maliye Bakanı Başbakan gibi oldu. Parayı veren her şeye karar verebilir hale gelmeye başladı. Politika kurulu da Politika belirlemek yerine, müşavirler kurulu gibi oldu.
Demokraside, çoğunluk, azınlıkların temel hakları ve özgürlükleri konusunda sınırsız yetkiye sahip olamayacaktı. Onun için düşünce, ifade, örgütlenme ve basın özgürlüğü olacaktı. Ama hep başında beri bunlar siyasilerin elinde oyuncak oldu. Üniversiteler, Tevhidi tedrisat kıskacındaki bütün eğitim, iktidarların elinde oldu. Tek parti dönemi zaten fecaatti. Ardından darbeler dönemi. Kuvvetler ayrılığı filan hak getire, Dernekler kapatıldı, basına sansür uygulandı. Koalisyon döneminde oligarşik bir yapı oluştu, tek parti dönemi jakobenleşti ya da Osmanlıdan gelen İttihatçıların Meşruti Monarşi kafası ve Cumhuriyetin “Tek adamcı” anlayışının gölgesinde Otokratik bir hale dönüştü. Biraz Laiklik, biraz İslamcılık, biraz batıcılık derken işte bugünlere geldik.. Aklı karışık bir topluma dönüştük. Solcumuz solcu değil, Milliyetçimiz tarihten habersiz, Batıcımız batıdan. Dindarımız dini bilmiyor.
Şuuraltımız isyan ediyor. “Devlet-Millet el ele” derken aslında bir arayışın, bir hasretin, bir umudun çığlığını duyar gibi oluyorum. Aslında bu kendi içimizdeki yaralayıcı dile, inatlaşmalara, karşılıklı meydan okumalara, hakaretlere, trollerin hezeyanlarına karşı bir öfke, bir tepki de bu ifadenin altında.
Deprem olmuş da, insanlar yardıma koşmuş da, devlet felakete uğrayanların yanındaymış da. Bu niye bizi bu kadar heyecanlandırdı anlayamadım. Zaten bunun böyle olması gerekmez miydi ki! Kaybettiği yavrusunu bulmanın sevinci ile ne dediğiniz bilmez hale gelen bir annenin sözleri gibi, bu yükselen ses. O zaman bu umudu kaybetmeyelim. Selâsm ve dua ile.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022