Abdurrahman Dilipak
Ekmel-i mahlukat, Eşref-i mahlukat olma kapasitesine sahip bir “hayevan-ı natıka / düşünme ve konuşma kabiliyetine sahip canlı” olarak yaratılan insan, yine nefsi olarak kan dökücü, muhteris, cimri, cahil, cimri bir mahluk olarak “belhum adal / hayvandan daha tehlikeli ve daha aşağı-aşağılık bir mahluk”a da dönüşebilir. İşte tam da bu dibe vurduğunda İlahlık ve Rablik taslamaya başlar. Alçaldıkça yükseldiğini zanneder. Bu beladan kişi ancak okuyarak, düşünerek, nefs muhabesi, nefs terbiyesi ve nasihatla kurtulabilir. Mü’minler akıllarını kiraya vermeyecekler ve birilerini İlah ve Rab edinmeyecek, birbirlerini görüp gözeterek, birbirlerinin velisi olarak, öğüt vererek ve öğüt alarak bu beladan kurtulabilirler.
Kişi hem kendi kendine nefs terbiyesi yapacak, hem öğüt verip öğüt alacak, hem de iki günü birbirine eş olmayacak. Yani dünde kalan şeylerle övünmeyecek. Dün dünde kalmıştır. O bizim için bir ibret dersi ve tecrübeler birikimi olarak kalacaktır.
Kişi doğduğu anne-babanın olduğu kadar toplumun, toprağın ve zamanın çocuğudur. Genetik risk ve avantajları vardır. Varlığını sadece Allah’a borçludur. Sebebler de Allah’ın takdiridir. Bu anlamda nefsini bilip, kendini yaratan Rabbinin iradesi içinde rızasını arayacaktır. Yaşadığı zamana ve mekana şahidlik edecektir. İmtihan dediğimiz de zaten budur: Şahidlik etmek ve sorumluluk üstlenmek.
Başarı her şey demek değil. Bu iş zaman içinde dünya mal ve makamına tamah edenler için “gayeye giden her yol meşrudur” anlayışına götürüyor insanı. Bu Şeytanın bir yalanından başka bir şey değildir. Zaman içinde bu anlayış, “Tanrıyı kıyamete zorlamak” isteyenlerin mantığını tersten kopyalamaya dönüşerek “Tanrıyı iktidara, güce, servete zorlama”ya dönüşebilir. Yeni nesiller hemen hemen tamamen başarıya şartlandırılmış durumda. Aman dikkat edelim, dünya ile ilgili olarak ihtirasla istediğiniz her ne ise, o sizin imtihanınız olur.
İstişare ve şûra ile emrolunduk. Bu da hepimizin nakıs olduğunu gösterir. Bir insan her şeyi bilemez. Aklın, bilginin ve tecrübenin kibri tehlikelidir. Kitap, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu” der. Bir o bilgi hangi bilgi, iki: Ebu Cehil denen kişi zamanının en tanınmış, en bilgili kişilerinden biri idi. “Belam” denen de rivayet edilir ki, Hz. Musa ve Hz. Harun’dan sonra Tevrat’ı en iyi bilen kişi idi. Bu anlamda din ve dünya hakkında birçok şeyi bilseniz bile ne yazar, eğer onu yaşamıyorsanız.
Madem “iki günü birbirine eş olan aldanmıştır”. Bir: geçmişle övünemezsiniz, iki mevcutla yetinemezsiniz. Bunun anlamı şu övünmekle vakit kaybedemezsiniz.
Sakın “Şöyle olmasaydı böyle olmazdı” ya da “şöyle olduğu için böyle olmadı” demeyin. Batılıların “Determinizm” dediği sebeb - sonuç ilişkisi” bizim Kelami düşüncemizde mutlak bir değer değildir.. Allah bir şey murat ettiği zaman “ol” der ve o şey olur. Allah bir şeyi murat ettiğinde esbabını da birlikte halk eder. İnsan aklı o şeyin esbabını oluştan sonra idrak eder ve o şekilde açıklar.
“Övünmek ve övülmek” bizim geleneğimizde hoş karşılanmaz. Övülmek ancak Allah’a hastır. Biz o kadar çok övünüyor ve bizden olanları o kadar çok övüyoruz ki! Övülen kişi bizim geleneğimizde “Estağfurullah” der. Peygamberimizin yanında bir kişiyi övmüşler, o da “o kişi benim işte” der gibi başını yukarıya kaldırınca Peygamberimiz önünden aldığı bir avuç toprağı onun önüne atarak, “unutma ki, topraktan geldin ve toprağa döndürüleceksin” diye buyurmuştur. Peki o meddahlar ne yapıyorlar. Ve onların övgüleri karşısında nasıl davranıyoruz.
Sahi kitabın o “Mütrefin” ve “Müstekbir” dedikleri kimlerdi. Dün soyu-sopu ile övünenler, gün gelip mezardaki ölüleri de saymaya başlamışlardı. Geçmişten gelen soylulukla gelecek için hak iddia ediyorlardı. Aidiyetleri üzerinden hak sahibi oluyorlardı. Bu aidiyet, din, mezhep, ırk, soy, sop, hemşehrilik de olabilir. Bunlar hak ve imtiyaz sebebi olamaz. Üstünlük; soy, sop, güç, çoğunluk ve servette değil Hak’tadır.
Ne kadar kibirliyiz. Sanki küçük dağları biz yarattık. Biz olmasaydık, ya da birileri olmasaydı bazı şeyler olmazdı mı!? Allah’ın gücü yetmezdi değil mi!? Bizim aklımız kuyudaki Yusuf’un Mısır’a sultan olmasını anlayamaz. Ya Davud’un sapan taşı ile Calud’u nasıl yendiğini de anlayamaz.. Başarının şartları bellidir. Deniz yarılmaz. Kuşlar fil ordularını yenemez.
Eğer başkaları üzerine keyfi olarak, onların kimlik ve kişiliklerini, inanç ve fikirlerini hiçe sayarak hüküm koyuyorsanız ve onları kendi çıkar ve planlarınıza göre terbiye ediyorsanız, bu başkaları üzerinde İlahlık ve Rablik taslamak demektir.
Bakın haksız kazanılan servet, makam ve itibar insanlara iki cihanda da saadet sağlamaz. Bunlar insanın sırtında manevi bir yüktür. Eğer bu yükün artık farkında değilseniz ve ondan kurtulmak da istemiyorsanız işiniz zor. Kalbiniz mühürlenmişse eğer artık gözleriniz görmez, kulaklarınız duymaz ve kalpleriniz hissetmez, laf dinlemez ve eleştirilere tahammül edemez, bulunduğunuz yerden geri dönemezsiniz. Vay o zaman size.. Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022