Cafer Solgun
Hukuka dair en temel kavramlar dahi muğlaklaştı. Sokaktan kimi çevirip sorsanız savcının ‘iddia makamı’ olduğunu bilir. Savcılar delillerini ortaya koyarak ‘iddia’ ve ‘talep’ eder.
Avukatlık ‘savunma’ makamıdır. Savcının konu her ne ise yasaları çiğnediğini iddia ettiği müvekkilini kendi delilleri, kanıtlarıyla savunur. Ve mahkeme de ‘hüküm’ verir.
Beraat ya da ceza. Verilen karara itiraz imkânları vardır. Hüküm kesinleştiğinde infaz süreci başlar.
Bir savcının yazısını ‘gerekçe’ göstererek Digiturk’ün Saray ve AKP nezdinde ‘muhalif’ kabul edilen 7 televizyon kanalının ekranlarını karartması, o yazıyı yazan savcılık, o yazıyı ‘talimat’ kabul edip uygulayan (‘infaz’) kurum bakımından da açıkça yasadışıdır.
Anayasa ihlalidir. TV kanallarıyla ilgili yegâne ‘yetkili’ kurum RTÜK’ün de yok sayılmasıdır.
Bu durum, hukukla birlikte demokrasiye dair en temel normların da muğlaklaştırılması oluyor. Sözümona “Basın hürdür, sansür edilemez” diyen bir anayasamız var. Bir bu anayasa maddesine bir de medya üzerindeki baskıların vardığı düzeye bakın. Özgür, eleştirebilen, sorgulayabilen, araştırabilen medya, bir ülkede demokrasi iddiasının turnusol kâğıdıydı, değil mi?
Demokrasi ve hukuk normlarını keyfinize, siyasi çıkarlarınıza, ‘faydalı-zararlı’ hesabına göre anlar ve uygulamaya kalkarsanız bunun adı dünyanın bütün dillerinde zorbalıktır.
‘Gazeteci’ kılıklı bazı kişiler ise memnun ama “Yetmez! Tamamen karartalım” diyorlar. En iyisi muhalefeti olduğu gibi kapatalım, karartalım, yasaklayalım. Aslında seçimi de yapmayalım. Parlamento üyelerini Saray belirlesin. Gönüllerinden geçen bu.
Silahlar sussun
Aylardır gücümüz, nefesimiz yettiğince ‘silahlar sussun’ diyoruz. Dün kadar yakın bir geçmişte Çözüm Süreci’ne dair alkış çalmaktan gayrı her türlü tutumu “artık cenaze kaldırmamamızdan rahatsız mı oldunuz?” diyerek bastırmaya çalışanlar, şimdilerde ‘terörle mücadele’ uzmanı kesildiler. Reis’e ayarlı oldukları için hızla hazır kıta savaş düzenine geçtiler.
1 Eylül Barış Günü, Kurban Bayramı gibi vesileler oldu ama çatışmalar, operasyonlar, ölümler durmadı. Şimdi 1 Kasım seçimlerine gün sayıyoruz ve nihayet PKK’den tek yanlı ‘ateşkes’ sinyalleri geliyor. Sadece 1 Kasım için değil, sonrası için de silahlar sussun. Bunun için uğraş vermek ve sorunun çözümünün zorlukları, sıkıntıları olsa da demokratik, sivil siyaset mecrasında aranması gerektiğini savunmak zorundayız.
Ama derin dondurucudaki çözüm sürecinin koordinatörü Yalçın Akdoğan “Karnımız tok” diyor. Akdoğan’a göre önümüz kış olduğu için örgüt taktik yapıyor. Muhtemelen yandaş korosu da aynı yönde yayın yapacak: “örgüt taktik yapıyor, hücuma devam, ölmeye, öldürmeye devam, son terörist öldürülünceye kadar.”
Velev ki ‘taktik’! Meselemiz sadece seçimlerin daha güvenli bir ortamda yapılması da değil, kalıcı olarak silahı, şiddeti bir ‘çözüm’ yöntemi olarak mâhkum etmek ve sahici bir barışı inşa etmek ise bunu bir ‘şans’ olarak değerlendirmek gerekmez mi?
Demokrasi, hukuk, adalet gibi barışa dair kavramları da tanınmaz hale getirdiler. Türkiye, dünyayı Saray etrafında dönüyor sanan bu dejenere siyasi anlayış ile olabilecek en kötü noktaya sürüklendi. Var mı daha ötesi?
‘Başkan’ mı dediniz? Hay Allah, siz hâlâ orada mısınız?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Stalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi?
19.09.2025 - “Em hemû Tirk in!”
14.09.2025 - ‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’
5.09.2025 - Barışın kaçınılmazlığı…
29.08.2025 - Barışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam…
22.08.2025 - Aslolan yoldur, yürümektir
17.08.2025 - Özlemek ne uzun bir mesafe, Dersim…
10.08.2025 - Suyun akışı ya da meramı barış olmak
1.08.2025 - Vazgeçmeyeceğiz!
25.07.2025 - “Geri zekalıya anlatır gibi”
19.07.2025
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
Bu ulkede oksijen odalari cok kucuk, Sayin yazar. Sahra colunde birkac kucuk vaha dusunun; akli selimle ve durustlukle tuhafliklari gorup de tarafsiz bir gozle bakabilenlerin toplam nufusa orani, nesli tukenmekte olan gayrimuslum vatandaslarin nufusa oranindan daha bile az. 75 milyonluk ulkede belki 30, belki 50 bin insan ne yapabilir? Akillilarin deli, haklilarin haksiz, suclularin guclu, tuhafliklarin normal sanildigi bir boyutta yasiyoruz. Kucuk oksijen odalari, colde bir-iki vaha barinamaz, yok olur burda.