Cafer Solgun
Hafızanızı yoklayın bir memleketin “normal” bir zamanı var mı yaşadığımız, paylaştığımız?
Dört bir yanı içeriden ve dışarıdan “düşmanlarla” çevrili bir ülke olmaya koşullandırıldık hep. “Rahat” olmak, “huzur” içinde olmak uzak bir hayal olarak bile “tehlikeli” idi. Çünkü bu tür hayaller bizi rehavete sürükleyebilirdi pekâlâ. Oysa sürekli iç ve dış “mihrakların” hedefinde bir ülke olduğumuz için her daim “tetikte” olmalıydık.
Çift kutuplu dünya düzeninde “dış mihrak” deyince, bu “komünizm tehlikesi” olarak anlaşılıyordu, kolaydı. Şimdilerde ise, zaman zaman yine iktidar sözcülerinin dilinde “dış mihraklar” lafını duysak da bu mihrakları eskisi gibi kolayca teşhis edebilmek mümkün değil. Amerika diyecek oluyorsunuz, emperyalizm karşıtlığınız tutuyor ama bir de bakıyorsunuz Amerika’yı işaret ettiğini sandığınız lideriniz, “dost, müttefik, stratejik ortak” filan diyor. Avrupa Birliği mi acaba “dış mihrak”? Bir türlü bizi tam üyeliğe kabul etmediklerine göre. Ama bir gün bakıyorsunuz AB’ye tam üye olmak ülke olarak “temel önceliğimiz” imiş.
Bu “dış mihraklar” mevzuu “iç mihraklara” kıyasla hayli müphem.
Zira “iç mihraklar” deyince adını daha doğrudan koyabileceğiniz kesimler var. Mesela “bölücülük” tehlikesi, “Kürt kökenli” vatandaşların varlığı. Kürt sorunu “yok” ama bir “bölücülük tehdidi” konusu. Siyasilerin dilinde “etle-tırnak” veya “çimento” gibi tabirlerle anılsalar da her Kürt bir potansiyel “terörist”, “bölücü” olmak ihtimalini beraberinde taşıyor. Hak-hukuk filan peşinde koşmadıkları, “TRT Kurdî var işte daha ne olsun?” dedikleri müddetçe ülkede her şey olabilirler; Kürt de olmasınlar, şart mı?
“Kaderine” razı gelmesi gereken bir başka kesim de, Aleviler. Hak, hukuk, adalet, eşit yurttaşlık demeseler, inançlarını uluorta söylemeseler, mümkünse cemevi yerine camiye gitseler sorun yok. Ama kimliklerini, inançlarını özgürce yaşamak isteklerini yüksek sesle dillendirmeleri halinde, misal, “mezhebi bölücülük” gibi bir yafta ile karşılaşmaları ihtimali var.
Mütedeyyin yurttaşların durumu biraz karışık sanırım. Uzun yıllar boyunca “potansiyel irticacı” muamelesi görmekten kurtuldular belki ama bu dönemde de hangi tarikata, cemaate meylettikleri önem kazandı. Bunların bazıları devleti yönetenler nezdinde gayet “makbul” iken bazıları “kuşkulu.” Fethullah cemaatinin durumu malum. “Muteber” ve “muhterem” bir cemaat iken “FETÖ” oldular ve bunun bedelini de siyasiler dışında bunlara selam vermiş herkese ödettiler ve ödetiyorlar.
Solcular, nicedir toplumsal mânâda bir “güç” değiller, gündem tayin edecek bir ağırlıkları yok. Ama ideolojik olarak bütün zamanların “iç mihrakı” olmaktan kolay kolay kurtulamazlar. Emek, sömürü, eşitlik, özgürlük dediğin anda devletin radarlarına takılman işten değil. Solculuk yapacaksan, CHP var, onu beğenmiyorsan Perinçek var. (MHP de var tabii ama meramın “solcu” olmaksa ne işin var orada?)
“Millet” veya “cumhur” nâmına kim kaldıysa geride artık…
“Düşmansız” yaşamak nedir, nasıl bir şeydir bilmiyor, ancak hayal edebiliyoruz.
Memleket meseleleri tartışılırken birisi atılır ya hemen, “Norveç mi burası?” Mesela Norveç gibi olmak nasıl bir şeydir?! Kimsenin kimseye kuşkuyla bakmadığı, her an “tetikte” olmak mecburiyetimiz olmayan, kimlik ve değerlerimizin “sorun” olmadığı, farklılıkların kavga veya “potansiyel tehdit” değil güzellik kabul edildiği, kendimizle ve birbirimizle barışık olduğumuz bir hayat yani…
***
Yeni bir yılın arifesindeyiz ve barışa, demokrasiye, adalete, huzura, “düşmansız” yaşayacağımız zamanlara dair taşıdığımız umudu, duyduğumuz özlemi 2021 yılına devrediyoruz. Huzursuz ve tedirgin hayatlarımız bir de Covid-19 salgınıyla beraber direkt can sağlığı endişesiyle kuşatılmışken üstelik…
Umut dediğimiz, sonuçta bir hayat devam ediyor diyalektiğidir. Kıştan sonra baharın geleceğini bilmek, kalbimize her dokunduğumuzda hissettiğimiz insanlığımızın düşündürdükleri ve nice beton yapılarla çevrilmiş de olsa dünyamız, hâlâ yağmurdan sonra soluduğumuz toprak kokusu…
“İçeride” arkadaşlarınız, tanıdıklarınız vardır sanırım. Onlara mektuplar yazsak ya, hiç değilse yeni yıl vesilesiyle. Nicedir unutmuşuz ama iki satırlık bir mektup veya umut, iyilik, güzellik dilekleri paylaştığımız bir yılbaşı kartı onlar için çok şey demek.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTAlbayrak’ın Gelgitleri.. 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYoksa bu gelen hukuk ve demokrasi mi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolErdoğan ve Trump 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset arenasında birileri hesabını yanlış yapıyor 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci‘Orta Sınıf’ bu kez kazanıyor… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBen Şüheda Sena Öğütalan; masumiyetim tek teminatımdı, kâbusum oldu… 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomideki Gelişmelerin Değerlendirilmesi 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSumud tecrübesi bize neler söylüyor? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEller Bağlı Duruş: Barışın ve Özgürlüğün Ahlâkî Politik Çığlığı... 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanÖzgür Özel sol medyanın gazına gelmedi 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBir fotoğrafın bana düşündürdükleri… 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAYM “vatandaşı koru” dedi… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.09.2025
14.09.2025
5.09.2025
29.08.2025
22.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025