Cem SANCAR
Nisan ortasında yağmur, dolu falan derken, ne küt kafa kafatasçılar ne Stalinci ayrılıkçıların ne de AVM tapıcısı örtülü-örtüsüz 'Jalelerin' anlayamayacağı bir ışık indi Eminönü çarşılarına.
Asıl Şehir dostluk koktu, ıslak bir 'Sıtambûl' koktu.
Enginarcının şekeri sonunda düşmüştü, neşeliydi. Aktar Emin, kuru fasulye ısmarladı zula bir yerde. 10 numaraydı!
Kahve dünyasında Can Yayınları stant kurmuştu. Vanilyalı kahve çektirirken E. Temelkuran'la karşılaşmak canımı sıktı biraz, caz yaptım.
"Abi sen de ver romanını, el altından en öne koyalım" deyince elemanlar, güldüm de geçtim.
Kuzu paça alırken, filozof ciğerciye çorba tarifi verdim, tarif aldım. "Tamam" dedi sonunda adam, "Nasıl biliyorsan öyle yap!"
"Nohutlu yapacağım" dedim, "Balkan usulü! Paçayı sevmeyen nesle aşina değiliz" diye ekledim. Sonra ona ülkem gibi 1. Dünya Savaşı'nda bütün servetini kaybetmiş, muhacir çıkmış Osmanlı vatandaşı dedemi anlattım. O ise, beyaz sakalını titretti, "büyük acılar çekildi, insanlık özür dilemeli birbirinden" diye çay ısmarladı. Demliydi.
Zatımı sinema yönetmeni sanmıştı nedense kasadaki bağa gözlüklü patron! "Abi bana bir rol versene gözüm arkada gitmesin" diye laf atınca, hiç bozmadım, "En kısa zamanda" dedim.
Sirkeci'de yürürken, kamerayı nereye koyacağımı düşünürken yakalayınca kendimi, güldüm kendi kendime. Ne çabuk havalara giriyordu insanoğlu...
Eski Cumhuriyet'in 23 Nisan balolarından arta kalmış şapkasıyla yaşlıca bir bayan ona güldüm sandı, gülümsedi. Ben de gülümsedim. Deniz ve şehir huzurlu bir günündeydi... Sonra akşam, İstanbul'un kendini yitirmemiş bir semtine siyah beyaz indi. Cankurtaran'a...
Elimde torbalarım salaş bir kahveye oturmuştum. Bir yerlerden Sadri Alışık çıkacak gibiydi. Erol Taş'ın Kahvesi'nde beyaz gömlek, siyah takım, sivri burun, bilekte tespih, ağır bir delikanlı çay içiyordu. Tövbekâr bir oturuşu vardı.
Garson gayrimeşruyu yeni bırakmış gibi yampiri yürüyordu. Yan meyhanenin bulaşıkçı zencisi herkese Arapça posta koydu.
Eski tren yolunun surlarına lale dikmişlerdi. Güneş, iskambil kağıdından evlere doğru çilek gibi kızarıyordu.
Tonton ahşapların çoğu yan yatmıştı. Birbirine yaslanan, belki de derde mihnete böyle karşı koyan, sırf bu yüzden ayakta kalan eski dostlara benziyorlardı.
Cankurtaran'daki kahvehane, saç sobası ve tahta sedirleriyle, önünden akan eğri büğrü sokaklarıyla mühim bir hatırayı, bir film şeridini andırıyordu. Türk sinemasını kuran oyuncuların siyah beyaz fotoğrafları duvardaydı. Sardunyalı bir pencerede, elma yanaklı, minicik, nur yüzlü bir dede görür gibi oldum. Nubar Terziyan, tül perdeyi aralamış gülümsüyordu!
Ne ayıp şeyler olmuştu eski zamanlarda. Büyük star Ayhan Işık'ın "Baba" dediği Terziyan, oğlu gibi sevdiği sanatçıyı erken yaşta kaybedince çok üzülmüş, Hürriyet gazetesine verdiği ölüm ilanında, "Oğlum Ayhan. Dünya fanidir ölüm herkese nasip ama sen ölmedin zira geride bıraktığın bizlerin ve milyonların kalbinde yaşıyorsun. Ne mutlu sana... Amcan, Nubar Terziyan" diye yazmıştı.
Ayhan Işık'ın eşi Gülşen Işık tepki gösterdi buna. Neden, Işık'ın gerçek soyadının "Işıyan" olması ve bunu saklamasıydı. Herkes soyadından dolayı Ermeni sanacak diye korkulmuştu!
Ertesi gün aynı gazetede:
"Önemli bir düzeltme. 'Amcan Nubar Terziyan' imzasıyla çıkan ilanla sevgili varlığımız Ayhan Işık'ın hiçbir ilişkisi yoktur. Görülen lüzum üzerine üzüntüyle duyururuz. Ailesi" diye bir ilan çıktı. Terziyan, kendi ilanını yeni bir ilan daha yayınlatarak tekzip etti...
Akla ziyan durumlar evet, yaşanmıştı!Arkamızda nefsin kara gölgeleri vardı. Olgunlaşmak meşakkatli işti. Önümüze çıkan filmler, resimler, hatıralar. Hep bizi bize anlatıyorlardı.
Türk sinemasının dev karakterlerinden biri olan Kenan Pars'ın asıl adı Kirkor Cezveciyan'dı. Vahi Öz, Sami Hazinses, Turgut Özatay, Adile Naşit Ermeni'ydi. Milletin sevgilisi Cem Karaca'nın annesi Toto Karaca aksanıyla ele verirdi kendini...
Ben bunları düşünürken, nereden çıktıkları bilinmeyen üç Fellini tipi kadın, uçuşan giysileriyle Cankurtaran Meydanı'nı dalgalandırıp ön masaya oturduklarında; bir de üstüne saçlarını duble hareketlerle savurduklarında.
Pes dedim artık bu İstanbul'a!
Pes dedim bu çok renkli, çok şekilli endama, o minaresi de mihrabı da yerindeki "ortak hayata."
Bir selam çaktım içimden. Bir selam, börekçinin üstündeki ahşap hanede bir Nubar Terziyan, başında namaz takkesi, karşı pencerede.
Bir bildiğim vardı unuttum / iyiyim böyle...
***
Şiir: Cem Mehmet Eren
Yazarlar
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019