Fehmi KORU
Gazeteleri elime alarak değil internetteki sitelerinden takip ediyorum. Bu da benim nal büyüklüğünde harflerle yapıldığını düşündüğüm manşetlerden etkilenmememi sağlıyor.
[Yine internetten istediğim takdirde bütün gazetelerin ilk -ve hatta bütün- sayfalarını görebileceğimi biliyorum elbette, ama ben onlara bakmamayı yine de tercih ediyorum.]
İyi ki de öyle davranıyorum.
Nedenini anlatacağım.
Kavgada araya girilmez, davet gelse bile girilmez…
İki gazete hayli zamandır birbirleri hakkında yaralayıcı yayınlar yapıyor. Sadece yaralayıcı değil, yok edici de… Bazı gün gazetelerin neredeyse bütünü karşı gazeteyle ilgili haberlere ayrılmış gibi; aynı gün daha önceki günlerde de okuduğumuz haberler bir-iki yenisiyle birlikte gazetede yerini buluyor.
Gazetelerin köşe yazarları da -hiç değilse önemli bir bölümü- başka konuları bir tarafa bırakmış, diğer gazetenin ve yazarlarının ne kadar kötü olduğunu anlatmak için kalem parçalıyor.
Artık yazılar kalemle yazılmadığı için yukarıdaki cümleyi ‘bilgisayar parçalıyor’ diye bitirmem gerekirdi. Yazıları okurken, yazarın önündeki klavyeyi parmaklarıyla ezdiği sesi bile tahayyül edebiliyorum çünkü.
Küçüklüğümde aldığım öğüde her zaman uymuşumdur, iki kişi kavga ederken araya girmem. Bizim ülkemizde, sokakta dövüşenleri ayırmak isteyenlerden bunu yapayım derken hayatını kaybedenler çoktur. Birbirlerini bırakır, araya girmeye çalışana düşmanlıklarını kusar kavgacılar.
Öyleyse bu yazı ne için?
Şunun için: İki taraf da haklarında haber yaptıkları, yazı yazdıkları gazetenin okurlarını etkileme gayretindeler; oysa birinin okuru diğerinde ne yazıldığını bilmiyor bile. Tek taraflı okumalarla karşı gazete ve yazarları hakkında bileniyor okurlar…
Gazeteler açısından bu kavga varoluşsal öneme sahip. Bunu anlıyorum. Çok daha basit sebeplerle patlak veren kalem dalaşlarında, hatta fikir münakaşalarında bile hep aynı üslup ortama hakim oluyor.
Herkes oklarını karşı tarafa gönderirken, hakkında bir şeyler söylediği veya yazdığı tarafın kendini nasıl savunduğunu kendi etrafına duyurmuyor.
Fikir münakaşalarından gazete ve dergi sayfalarına yansıyanlardan söz ediyorum.
Benim de başıma geldiği oluyor.
Yapılması gereken ne?
Dün akşam bir dostum gönderdiği mesajla bir ekranda açıklanmakta olan görüşleri takip etmem uyarısında bulundu. O sırada meşgul olduğum için mesajlara bakmak aklıma hayli zaman sonra geldi. Televizyonu açtığımda izlemem istenen program çoktan sona ermişti.
Adım gibi bildiğim gerçek şu: Eleştiri oklarından nasibime düşenleri bana doğru savuranlar, yazdıklarımı ekranda okuduktan sonra diyeceklerini demiyor, anladıkları kadarıyla veya çok kez de çarpıtarak bunu yapmayı yeğliyorlar.
Son zamanlarda, dini konularda farklı düşünenleri İslam’dan çıkmakla suçlayanlar ve bu yüzden öldürülmelerini caiz gördüklerini açıklayanlar da çıkmaya başladı. Daha çok sosyal medya kullanılarak yapılıyor ölüm tehditleri. Ölümle tehdit ettikleri kişiler ne yapmış, eğer suçlanan yazıları veya kitapları okumamış iseniz, suçlayıcının söz veya yazısından bunu öğrenmeniz mümkün olmuyor.
Suçlayan yazara güvenip sizin de aynı sonuca varmanız isteniyor. Belki bundan daha ilerisi bile bekleniyor.
Aynı tavrı bazı siyasilerde de görüyorum, onlar da siyasi rakiplerinin sözlerini işlerine geldiğine göre yorumlayıp karşı tarafın aklından bile geçirmediği görüşleri muarızlarına atfederek kavga başlatıp yürütebiliyor. Ama onlar siyasi ve siyaset alanında bu tür şeyler yaşanması çoktandır normal kabul ediliyor.
Biri öyle yapınca karşısındaki de aynı yola başvuruyor ve öyle öyle herkes asılsız suçlamalarına çevresinden destek buluyor.
Kutuplaşma, ötekileştirme deniliyor ya, işte onun sebebi bu.
Doğru olan nedir?
Yazı hayatıma başladığım ilk günden beri, girdiğim hemen bütün kalem münakaşalarında da hep uyguladığım ilkem, hakkında yazı yazdığım kişinin görüşlerini onun ifadeleriyle olduğu gibi aktarmaktır.
Ne anladığımı değil, muhatabımın ne anlattığını okurların onun ifadeleriyle bilmesini istemiş ve mutlaka alıntılarla bunu gerçekleştirmişimdir. Karşı tarafın aynı hassasiyeti göstermeyeceğini bilmeme ve öyle de yaptığını gözlemlememe rağmen…
Böyle yapılmadığı zaman ortalığa saçılan iddialar sadece muhatabı yaralamaz, o tartışmanın sürdürüldüğü alanı ve mecrayı da lekeler.
Nitekim, yapılan bütün araştırmalarda, gazetecilik ve gazetecilerin itibarının yerlerde süründüğü görülüyor. Bizde hayli zamandır böyleydi de, bu eğilim giderek global planda da geçerli hale geliyor.
Varoluşsal bir mücadele olduğu için son medya kavgası kolay biteceğe de benzemiyor.
İşimiz zor yani.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
10.07.2025