Fehim TAŞTEKİN
Süveyde olayları pek çok tarafın pozisyonunu güncellemesine yol açtı. Bir milat değil ama hasım güçler ve üçüncü tarafların yol haritalarındaki tıkanıklıklara ve denklemdeki yeni girdilere işaret ediyor.
- Her şeyden önce mezhebi katliam ve kötülükler, Dürzileri koruma bahanesiyle İsrail’in güney Suriye’de hedeflediği tampon bölgeyi dayatma şansını artırdı. Dahası İsrail’e Suriye’ye gelecek biçen masalarda yer açtı. Süveyde’de ateşkes, Amerikalıların arabuluculuğunda Amman’da İsrail ile Suriyeli heyetler arasındaki gizli görüşmelerle sağlandı. Ardından 24 Temmuz’da Paris’te Amerikan-Fransız girişimiyle Suriye ile İsrail heyetleri masaya oturdu. Henüz teyit edilmese de bu görüşmelerden çıkan sonuçlar İsrail’in önceliklerinin yedirildiği bir çatışmasızlık rejiminin yüklenmekte olduğunu gösteriyor.
- Çatışmalar ABD’yi, çatışma, barıştırma, himaye etme ve garantörlük süreçlerinde tayin edici konuma getirdi. Trump yönetimi Süveyde dönemecindeki yol kazasına rağmen Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) yönetimine yüklediği misyonun arkasında duruyor.
- İnşa sürecindeki HTŞ rejimi içerde aşiret milislerini paralel güçler olarak ‘asi’ bölgelere karşı devreye sokma kapasitesini ortaya koydu. HTŞ aynı zamanda askeri yöntemlerin sınırlarını, çözümsüzlüğünü ve bu tür kalkışmaların yabancı müdahalelerin önünü açtığını gördü.
- Süveyde’yi ‘devletin kontrolü’ altına alma hamlesinin ters tepmesi Türkiye’nin hesaplarını zora soktu. HTŞ’nin Süveyde’den çekilmesi ve İsrail’in dayatmalarda bulunacak konuma gelmesiyle Türkiye’nin eli zayıfladı. Ankara, Süveyde’den Fırat’ın batısına emsal teşkil edecek bir özerkliğin doğmaması için, Amerikan-Fransız müdahalelerinin İsrail’i sınırlandırarak Suriye’nin birliği, bütünlüğü ve (HTŞ’nin) siyasal egemenliğine hizmet edecek sonuçlar üretmesini umuyor.
Öte yandan Türkiye, Tel Aviv ile Şam arasındaki görüşmeleri teşvik ederek, müzakere marifetiyle gerilimi soğutmayı ve sunulacak teminatlarla İsrail’i 1974’teki mütareke çizgisine döndürmeyi umuyor. Ve Ankara, Colani’yi ‘dik durması’ yönünde cesaretlendiriyor. Bütün bunların sonuç vermemesi ihtimali karşısında doğrudan askeri müdahale tehdidini yeniden masaya sürüyor.
Şam’dan gelen ‘organize edilmiş’ bir talep üzerine, Suriye’nin yeni güvenlik güçlerinin eğitilmesi ve donatılması konusunda Türkiye’nin devreye girme niyeti, Süveyde ile bozulan dengeyi tekrar kurma amacı güdüyor. Fakat karmaşanın büyüklüğü hesapların altını oyuyor.
- Süveyde’deki çatışmalar, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile HTŞ arasındaki entegrasyon sürecini yeni bir belirsizliğe soktu. Süveyde’nin etkileri SDG açısından iki yönlü:
Bir yanıyla özerk yönetimin elini güçlendirdi. Herkesi kuşatan bir anayasa olmadan, haklar teminat altına alınmadan silahları bırakmanın intihar olacağı söylemi güç kazandı. Ama aşiret güçlerinin Süveyde’de kullanılması da tehlikeli bir örnek oldu. Fırat’ın doğusunda aşiret kartının devreye sokulması potansiyel olarak SDG’deki Kürt-Arap birliğini ve Deyr el Zor, Rakka ve Haseke’de istikrarı bozabilir; Türkiye’nin dahli ve ABD’nin eylemsizliği bir çöküş senaryosunu tetikleyebilir. Şu anda aşiretler SDG’ye desteği teyit etse de çatışma dinamikleri her şeyi alt üst edebilir.
Dürziler yarı özerk bir statüye kavuşursa Kürtler de Fırat’ın doğusunda özerkliği yeni anayasaya yedirmek için çıtayı yükseğe sabitleyebilir. Fakat Süveyde’de etkisini gösteren dış baskı açısından burada ters bağlantı var. Denklemde Dürziler lehine İsrail’in koyduğu ağırlık, SDG’nin aleyhine Türkiye’nin koyduğu ağırlıkla yer değiştiriyor. İsrail’in Dürziler için çizdiği kırmızı çizginin Fırat’ın doğusunda da kendini göstereceğine dair sağlam bir işaret ya da somut bir güvence yok. İsrail’in Kürtler için Türkiye ile ilişkileri yakabileceğine dair öngörüler zayıf. İsrail’in müdahalesi güney Suriye’de kendi güvenlik çıkarlarının buyruklarına göre şekilleniyor.
- 13-18 Temmuz’da yaşanan çatışmaların oluşturduğu yeni denklem, bir yanıyla Şam’ın ademi merkeziyetçi çözümü sonsuza kadar reddetmesini zorlaştırıyor.
***
Bu çıkarımları yapmamızı kolaylaştıran Paris’teki toplantılara biraz yakından bakmak gerekiyor.
24 Temmuz’da ABD-İsrail-Suriye görüşmesinin ardından Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) taraflar arasında bir mutabakattan söz etti.
SOHR’un iddiasına göre;
- Süveyde’de güvenlik dosyası, ABD’ye devredilecek.
- Süveyde dışında konuşlanmış HTŞ ve aşiret güçleri çekilecek. Dürzi gruplar bu çekilmeyi teyit için tüm köyleri denetleyecek.
- Yerel halktan meclisler oluşturulacak. Bu meclisler idari sorumlulukları üstlenecek.
- İhlallerin raporlanması için bir izleme komitesi oluşturulacak. Komite raporlarını Amerikalılara sunacak.
- Dera’da silahlı grupların yerini yerel güvenlik komiteleri alacak. Bu komitelerde görev alanlar sadece hafif silah taşıyabilecek. (Süveyde, Kuneytra ve Dera’dan oluşan güney Suriye’nin asker ve ağır silahlardan arındırılması hedefiyle uyumlu bir madde.)
- Süveyde’de HTŞ'ye bağlı hiçbir kurum ve kuruluş faaliyet göstermeyecek. Sadece BM’ye bağlı örgütlere erişim izni verilecek.
SOHR’un iddiası önce büyük bir sessizlikle karşılandı. Ne teyit edildi ne de inkâr. Bir gün sonra bir HTŞ yetkilisi isim vermeden El-İhbariye kanalına konuştu; görüşmelerin nihai bir anlaşmayla sonuçlanmadığını, gerilimi azaltmaya yönelik istişarelerin süreceğini söyledi. Ayrıca devlete paralel yapılar kurulamayacağını vurguladı. Bu açıklama SOHR’ın haberine gölge düşürdü. Fakat İsrail de tehditkâr bir yaklaşımla güney Suriye’deki hedeflerinde ısrar ediyor.
25 Temmuz’da Fransa, ABD ve Suriye arasındaki üçlü görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada da Suriye'nin birliği, istikrarı, egemenliği ve toprak bütünlüğüne destek tekrarlandı. Güvenlik tehditlerine karşı devlet kurumlarının kapasitesini artırma ve kuzeydoğu Suriye ile Süveyde’de ulusal uzlaşı odaklı siyasi geçiş sürecine destek taahhüdü öne çıktı. SDG-HTŞ görüşmelerinin bir sonraki turunun Paris’te yapılması da kararlaştırıldı. Bu toplantı normalde 25 Temmuz’da olacaktı ama ertelendi. Erteleme tarafların pozisyonlarındaki uçurum ve katılımın seviyesiyle ilgili uzlaşmazlıktan kaynaklandı. Suriye Dışişleri’nin Amerika masası müdürü Kuteybe İdlibi, planlanan Paris toplantısının tam entegrasyon için yürütülen müzakerelerin bir parçası olduğunu, ABD ve Fransa’nın Suriye'nin birliğini sağlayacak adımlara önem verdiğini ve Paris’in SDG üzerinde baskı kurma sözü verdiğini savundu.
26 Temmuz’da da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, HTŞ’nin Cumhurbaşkanı ilan ettiği Ebu Muhammed el Colani’yi aradı. Görüşmede Colani devlet kurumlarının bölgede yeniden aktif hale getirileceğini ve ayrılıkçı ajandalara geçit verilemeyeceğini vurguladı.
Bu trafik ve verilen mesajlar, Colani yönetiminin kıskaca alındığını ama Batılı desteğin sürdüğünü teyit ediyor. Cihatçı örgütleri Suriye’nin düzenli askeri ve güvenlik güçlerine dönüştürme konusundaki çabalara hala umut bağlanıyor. Bu konuda Türkiye’ye rol düşüyor. ABD’nin HTŞ’nin kontrolündeki güçlerle El Bab’ta, IŞİD’e karşı ortak operasyon yapması da Suriye’yi yeniden kodlama sürecinin Süveyde türbülansını atlattığını gösteriyor.
HTŞ’li kaynak “Nihai anlaşma yok” dese de merkezin kontrolün olmadığı fiili durumu koruyan örtülü bir mutabakat ihtimali yadsınamaz. ABD Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın “Toplantının amacı gerginliği azaltmaktı, bunu başardık” sözünü haklı çıkaracak bir şeyler olmalı.
Bu minvalde Süveyde Askeri Konseyi’nin arkasındaki Dürzi ruhani lideri Hikmet el Hicrî 26 Temmuz’da idari hizmetler, ihlallerin tespiti, hukukî davaların takibi, insani yardımın dağıtılması, adli-tıbbi destek ve kayıplar konusunda komitelerin kurulduğunu ilan etti. Bu da bir tarafın reddiyesine karşın öteki tarafın federalizme giriş dersine girdiğini gösteriyor.
Cebel el-Arab (Süveyde) bölgesi için özerk yönetimin ilan edildiğine dair 21 Temmuz 2025 tarihli bir bildiri de sosyal medyada dolaşıma sokuldu ama henüz sahiplenen çıkmadı. Süveyde, HTŞ’ye desteği kesintiye uğratmasa da ABD’nin söyleminde bir ayarlamaya neden oldu. “Federalizm Suriye’ye uymaz” diyen, “Tek Suriye, tek hükümet, tek ordu” şiarıyla tam entegrasyon isteyen ve SDG’ye Şam’dan başka yol olmadığını söyleyen Barack, federal bir Suriye olup olmayacağı konusunda kararı Suriyelilerin vereceğini belirtti.
Bu ton değişikliği sahadaki yeni duruma bağlanabilir ama bu Amerikan politikası açısından kesin ya da belirleyici bir tutum olmayabilir. Çünkü Başkan Donald Trump’ın Colani’yle el sıkışırken sepete koyduğu faktörler yerli yerinde duruyor. ABD’nin yaptırımları kaldırmasına paralel olarak Suudilerin 120 kişilik bir temsilci heyetiyle Şam’a çıkarma yapıp 6.4 milyar dolar değerinde 47 anlaşma imza atması HTŞ ile yola devam konusundaki Suudi-Amerikan oydaşmasının altını çiziyor.
Yeni bir denklem oluştu ama coğrafyanın likit hali bunun ‘nihai’ olmayacağını söylüyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.12.2025
15.12.2025
8.12.2025
26.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025