Fehmi KORU
Genellikle gençlerde bugünlerle ilgili bir karamsarlık, gelecekle ilgili de bir umutsuzluk hali var. Konuşmanıza bile gerek kalmadan kişiliklerine sinen bu ruh halini anlıyorsunuz. Karşılarına çıkan sorunlara aşılmaz gözüyle bakıyorlar. Yolunu bulan kapağı sorunsuz iklimlere atmaya çalışıyor; şartları değiştirmek için çabalamak ve gerekirse çatışmayı göze almak yerine…
Ne olursa olsun kazanamayacaklarını düşünüyorlar.
Oysa hepimiz kendi özel tarihimizi bir uzun film gibi yaşasak da hayat hızla akıp gidiyor, daha ne olduğunu anlamadan insanlar yaşlanıveriyor. Buna karşılık her insanın hayat süresi içinde yaşadıkları toplumun tarihinin bir ânı sadece; dünya tarihi açısından ise mikro bir an.
‘Değişmez’ sanılan şeyler, o bize uzun bir film gibi gelen ama aslında bir anlık olan hayatlarımız içerisinde de defalarca değişmiş oluyor.
Umutsuz olmaya gerek yok.
Bir büyük romancıyı kaybettik
Dün dünya edebiyatının en önemli isimlerinden Nobel ödüllü romancı ve deneme yazarı Toni Morrison 88 yaşında vefat etti. Derisinin rengi siyahtı Morrison’un, üstelik kadındı da. Romanlarında hep kendisine benzeyen insanların hayatlarını anlattı.
Morrison’un dünyaya geldiği yıllarda içine doğduğu toplumda artık siyahlar kölelikten kurtulmuştu; ancak özgür olduklarını hissedecekleri bir hayatları da yoktu. Beyazlarla hiçbir bakımdan eşit görülmüyorlardı. Onların gittikleri her yere gidemiyor, bir arada bulunmaları gereken mekanlarda ayrıcalığı derinden duyumsayacakları bir ilkelliğe itiliyorlardı.
Kadınların durumu da erkek egemen bir ortamın şartlarını dayatıyordu aynı toplumda. Her işte çalışamıyor, iş bulduklarında erkek meslektaşlarından daha az ücrete talim ediyor, iş hayatında her türlü tacize maruz kalabiliyor ve içinde yaşadıkları şartlara karşı çıkmaları var olan haklarını da kaybettirebiliyordu.
Derilerinin rengi beyaz olmasına rağmen…
Toni Morrison’un yerine koyun kendinizi: Derinizin rengi siyah ve kadınsınız, 1900’lü yılların ilk yarısında doğmuşsunuz…
Umutsuz ve karamsar olmak için her türlü sebebiniz var.
‘Beloved’ (Sevgili) onun en fazla ses getiren romanıdır. Bazı eyaletlerde hala köle statüsünün bulunduğu yıllarda yaşanmış bir olay üzerine kuruludur roman. Kendi yaşadıklarını yaşamasın diye çocuklarını öldürmeye kalkan zenci bir kadının hikayesidir. Yaşanan, zaman dilimi açısından Morrison’un babaannesinin hikayesi de olabilirdi. Babası, iş-güç sahibi iki siyahinin beyazlar tarafından linç edildiğine şahsen tanıklık etmiştir çünkü.
O kadının (adı Margaret Garner’dır) hikayesini bugünlere taşıyarak Pulitzer ödülü kazandı Morrison.
Nobel edebiyat ödüllü bir yazar olarak ülkesinin en itibarlı eğitim kurumlarından Princeton Üniversitesi’nde hocalık da yaptı.
Kendi eğitim hayatında deri rengi beyaz olmayanların gidemediği okullarda okuyamadığı halde… Siyahiler için açılmış Howard Üniversitesi’ne kaydolmak için geldiği başkent Washington’da, o dönemde, kendisi gibi olanlar hala ayrı restoranlara gitmek, ayrı otobüslerde seyahat etmek zorundaydılar.
Filmler ve gerçekler

Aynı dönemi (1960’lar) farklı bir cepheden yansıtan ‘Green Book – Yeşil Rehber’ filmi geçen yılın birkaç Oscar ödülüne layık görülmüştü. Filmde, olağanüstü bir piyano virtüözünün yaşadıkları anlatılır. Konser için çağrıldığı yerlere kendisini götürmesi için bir şoförle anlaşır piyanist ve seyahate çıkarlar. Piyanist siyahidir, şoförü ise beyaz. Şoför her yerde geceleyebilir, ancak piyanistin kalabileceği sadece siyahilere açık az sayıda otel vardır ve onların hangileri olduğunu öğrenmek için‘Yeşil Rehber’e bakmaları gerekmektedir.
Filmin senaryosu yaşadıklarını piyaniste şoförlük yapan babasından öğrenmiş Nick Vallelonga tarafından yazılmıştır…

Nasıl olmuşsa NASA’da kendisine yer bulmuş siyahi kadın matematik dehası 1918 doğumlu Katherine Coleman Goble Johnson’un hayatını beyaz perdeye yansıtan ‘Hidden Figures – Saklı Rakamlar’ filmini izlemişseniz fark etmişsinizdir: NASA’da siyahilerin de çalışacağı asla düşünülmediği için, onun gidebileceği, ayak işleri yapan renktaşlarının bulunduğu hayli uzak bir binadaki tuvalettir.
Zenciler bunları yaşarken aynı dönemlerde (1950’ler) aykırı düşünce sahibi olarak görülen ‘solcu’ aydınlar da, deri renkleri beyaz olmasına rağmen, toplum tarafından dışlanmakta, hatta cezaevlerinde konuk edilmekteydiler. Joseph McCarthy adlı senatörün takıntıları yüzünden…

Robert de Nero’nun başrolünü üstlendiği 1991 yapımı ‘Guilty by Suspicion – Kuşku Yüzünden Suçlu’ filmi ile daha yakınlarda (2015) çevrilmiş, ‘yasaklı’ olduğu için kendi ismiyle yazamadığı halde Nobel kazanmış senarist Dalton Trumbo’yu Bryan Cranston’un canlandırdığı ‘Trumbo’ filmi onların başına gelenleri anlatır.
Arthur Miller’in 1953’te yazdığı ‘Cadı Avı’ diye çevirebileceğimiz ‘Crucible’ oyunu da, McCarthy tarafından ‘solculara’ ayrımcılık yaşatılan yasakçı ABD’ye, kendi tarihindeki olumsuzlukları örnek olarak sunar.
Buradan oraya baktığımızda bir ‘dünya devi’ olarak gözümüze çarpan ve sanki hep öyleymiş hissini veren ABD’nin fazla uzak olmayan tarihinden söz ediyorum.
1950’lerden, 1960’lardan…
Romancı Toni Morrison’un yetiştiği, piyanist Dr. Don Shirley’in konser vermek üzere dolaştığı, ABD’nin ilk siyahi başkanı Barack Obama’nın doğduğu günlerdeki ABD’den…
Umutsuzluğa yer yok
Karamsarlık ve umutsuzluk o insanların önünü kapatmadı, tam tersine onları biledi.
Kendisiyle beyaz bir kadın muhabirin yaptığı mülakatı izledim; Toni Morrison orada “Romanlarınızda hep siyahiler ön planda, romanlarınızdan birinde ana karakter olarak bir beyazı okuyamayacak mıyız?” sorusuna, “Bu sorunuzu duymamış olayım, ne kadar ırkçı bir soru bu” cevabını veriyordu.
Herhalde o sorunun sorulmasından, soruyu soranı terslemesine yol açtığı için, büyük keyif almıştır Morrison…
Umutsuzluk bulutunu elimizin tersiyle üzerimizden kaldırmaya bakalım.
Yazarlar
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
15.07.2025
13.07.2025
11.07.2025