Gökhan BACIK
Trump yönetimi ve transatlantik ayrışma
Trump yönetiminin ticaret tarifeleri ile Çin ve Ukrayna gibi konularda “stratejisinin” belirginleşmesiyle Avrupa ve ABD arasında iyice gün yüzüne çıkan ayrışma, şu sıralar uluslararası sistem açısından en önemli konuların başında geliyor.
Burada önce bir noktanın altını çizmek isterim:
Trump yönetimi öngörülemezdir. O nedenle, altı ay sonra Trump, bu sefer Avrupa’yla yakınlıktan bahsedebilir. Yahut, bir buçuk yıl sonra ara seçimlerde Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi’ni kaybedebilir; başka dengeler ortaya çıkabilir. Dolayısıyla, burada benim savunacağım görüş bugün olup bitenlerden bağımsızdır.
Avrupa ve ABD ilişkilerinde dönüşüm
Bu şerhi düştükten sonra kanaatim şudur: Avrupa ve ABD arasındaki ayrışma hayırlıdır ve Avrupa bunu iyi yönetebilirse uzun vadede buradan kazanarak çıkabilir. Ben elbette, Avrupa ve ABD kavga etsin demiyorum. Sadece, bu ikisi arasında Soğuk Savaş döneminde kurgulanan modelden artık çıkılması gerektiğini savunuyorum.
Sekiz yıl önce Avrupa’da yaşamaya başladığımdan beri bu konunun Avrupa’da entelektüellerin, akademisyenlerin, stratejistlerin ve nihayet siyasetçilerin sürekli gündemi olduğunu gördüm. Temel konu şudur: Avrupa ve ABD arasında elbette kültürel ve siyasi ortaklıklar vardır, ancak bu ikisini Soğuk Savaş düzeninde olduğu gibi bir arada tutacak bir türdeşlik artık mümkün değildir ve gereksizdir.
Avrupa güvenlik kültürü: Tembellikten dirilişe
ABD, Avrupa’da güvenlik kültürünü paradoksal olarak zayıflatmıştır. Hayatın kuralı basittir: Bir ürünü parasız yahut çok ucuza alırsanız, o ürünün doğasıyla ilgili bir tembellik kazanırsınız. ABD’nin, Avrupa’ya sağladığı güvenlik şemsiyesi, kıtada hem halklar hem politik elitler nezdinde güvenlik kültürünü zayıflatmaktadır. Avrupa güvenlik kimliğinin yeniden dirilmesi büyük ölçüde Ukrayna savaşıyla gerçekleşmiştir. Ancak buna karşı bir direnç vardır. “Savaşmaya ne gerek var?” şeklinde özetlenecek bu görüş, hatırı sayılır bir Avrupalı tarafından benimseniyor. Kendi ölçülerim içinde Ukrayna savaşından önce katıldığım bazı açık ve kapalı toplantılarda, Avrupalı siyasi ve akademik elitlerin güvenlik kültürü olarak nasıl bodurlaştığını pek çok defa bizzat gözlemledim.
Burada daha ilginç olan şudur: 1990’ların göreceli istikrarlı ortamının içinde yeniden kurulmuş bazı Avrupa ülkelerinde herhangi bir güvenlik kültürü – hem kurumsal hem toplumsal olarak – oluşmamıştır. Bu ülkeler, 90’ların ve erken 2000’lerin içinde uluslararası alanda “sosyalleştikleri” için bir güvenlik mekanizmasına ihtiyaç duymamışlardır. Eğer buna ihtiyaç hasıl olursa, “Nasıl olsa NATO var, nasıl olsa ABD var,” biçiminde tembelleştirici bir düşünce tarzını benimsemişlerdir. Doğal olarak, yeni bir Avrupa güvenlik kültürü kurmak istenirse bu alışkanlıklar, direniş olarak ortaya çıkacaktır.
Buna şöyle bir örnek vereyim: Macaristan ekonomisinin bütün iç bileşenleri hesaba katıldığında AB’yle olan ortaklığı yüzde 80 civarındadır. Benzer şeyler Slovakya için de geçerlidir. Hâlbuki, AB’nin – burada başta Almanya– güvenlik kültürü tembelliği bir caydırıcılık sorunu doğurmaktadır. Macaristan ve Slovakya, “Nasıl olsa AB nezdinde bir sorun yaratmaz,” diyerek Rusya’yla aralarındaki çok daha küçük ekonomik ilişkileri hatırına Moskova lehine pozisyonlar alabilmektedir. Bu, esasen uluslararası ilişkiler açısından bir trajikomik durumdur. Bu, birinin, “Ahmet, nasıl olsa bana her ay bin lira veriyor; o yüzden ben Mehmet’in verdiği beş lira için Mehmet’i kırmayayım,” demesi gibi bir duruma yol açmaktadır. Benzer sorunların kökünde, Avrupa içinde zayıflayan güvenlik-temelli veya stratejik düşünce sorunu yatmaktadır.

Batı ittifakı içindeki farklı Batı tahayyülleri
Yalnız Avrupa ve ABD arasında bir ayrışmadan bahsediyorsak bütün hesapları etkileyecek ana dinamiği not etmek gerekiyor: Avrupa ve ABD kendi içinde kabaca “sosyal demokratlar + liberaller + ılımlı muhafazakârlar” ve “dinciler + aşırı milliyetçiler/muhafazakârlar” şeklinde ikiye bölünmüştür. Bu bölünme, Avrupa ve ABD ayrımının ötesindedir. Yani, derinde “Batı nedir?” sorusuna iki türlü cevap veren bir A ve B bloğu vardır ve bu iki blok hem Amerika’da hem çeşitli Avrupa ülkelerinde temsil edilmektedir. Bir diğer deyişle, bizler aynı zamanda iki farklı Batı tahayyülü arasında bir tartışma izliyoruz. Bu büyük ayrım, sınırları da anlamsız hale getiriyor. “Aynı tip düşünen Almanlar ve Amerikanlar” yahut “benzer düşünen Slovaklar ve Amerikalılar” gibi yeni bir analiz düzeyi ile karşı karşıyayız.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024