Gökhan BACIK
Avrupa siyasetinde ortaya çıkan dinamikler doğal olarak dikkat çekmekte. Ancak burada önemli bir sorun, bu dinamiklerin aynı kategoriler altında açıklanmaya çalışılmasıdır. Nitekim, popülizm Avrupa siyasetinde sanki aynı tür ideolojik dinamikler ve seçmen tercihleri ile ortaya çıkıyor gibi aktarılmaktadır. Bu konuyu biraz açarsak:
İlk olarak, popülizm rutin bir ideolojik tanıma işaret etmemektedir. Söz gelimi popülist siyasetin tipik temsilcisi olan Slovakya’da hükümetin büyük ortağı SMER sosyal demokrat bir partidir. Dolayısı ile bildiğimiz sol ve sağ kavramları Avrupa siyasetindeki yeni politik pozisyonları açıklamakta artık yeterli değildir. Yine örneğin Almanya’da aşırı sağcı AfD’nin oylarının artışındaki temel bir neden bu partiye yönelen ciddi sayıda merkez (yani liberal-sağ ve sosyal demokrat) seçmendir. Marburg Üniversitesi’nden sosyolog Martin Shröder’e göre bu partinin seçmenlerini fakir, zengin, eğitimli ve eğitimsiz olarak bir stereotiple eşleştirmek imkansızdır. Nitekim, bu partinin oyları artarken Hristiyan Demokrat Partinin oyları da artmakta ancak Sosyal Demokrat ve Yeşiller partilerinin oyları azalmaktadır. Yine başka bir örnek verirsek popülist olarak görülen Çek ANO, eskiden sosyal demokrat parti mensupları olanların kurduğu bir partidir. ANO bugün halen Senato’da Sosyal Demokrat Parti ile aynı grup içindedir. Benzer biçimde, popülist ve yeni sağın karşı bloğu da homojen değildir. Örneğin, yeni sağın ve/veya popülizmin yükselişinden rahatsız olan partiler arasında Alman Sosyal Demokrat Partisi olduğu gibi Çek liberal partisi ODS de bulunmaktadır.
Bu karmaşık dinamiklerin en garip tarafı sık sık aşırı sağ ile komünistlerin pek çok konuda aynı şeyleri söylemesidir. Yaşadığım ülke olan Çek Cumhuriyeti’nden bir örnekle bunu açıklarsak yapılan son bir ankete göre insanlara “Trump’a mı Harris’e mi oy verirdiniz?” şeklinde sorulduğu zaman Trump’a en az destek Hıristiyan Demokrat Partisi seçmenlerinden gelirken en yüksek destek Komünist Partisi seçmenlerinden gelmiştir. Dolayısı ile Avrupa’da bir aşırı sağ sorunu olduğu gibi aşırı sol sorunu da vardır.
Bu bağlamda önemli bir sorun ise neyin sağ neyin sol siyaset olduğudur. Örneğin bütün Avrupa’da ciddi bir emekli seçmen sorunu vardır. Tahmin edileceği üzere popülist partiler, emeklilere büyük vaatlerde bulunmakta buna karşın yerleşik partiler ise bütçe açığı gibi nedenlerle daha sıkı bir politika izlemektedir. Peki, emeklilere yüksek maaş sol bir siyaset midir yoksa sağ bir siyaset midir? Örneğin, lideri başbakan olamasa bile Hollanda’da aşırı sağ parti olarak tanımlanan PVV liderliğinde ve bağımsız bir kişinin liderliğinde kurulan hükümet, ülke tarihinin en kapsamlı sosyal konut projesini başlatmıştır. Bu hükümet, önümüzdeki sekiz yılda 900.000 sosyal konut inşa edeceğini ilan etmiştir. Sosyal konut projesi sağ bir siyaset midir yoksa sol bir siyaset midir? Benzer soru başka alanlar için de geçerlidir. Örneğin Ukrayna konusunda barış mı yapılmalı mı savaşa devam edilmeli mi konusu da bir ideolojik tanıma göre ifade edilemez. Savaşa devam diyen sağcılar (örneğin İtalya’da Meloni) olduğu gibi barış yapılmalı diyen popülist-solcular (örneğin Slovak sosyal demokrat partisi) vardır. Elbette bu pozisyonları salt ideolojik sonuçlar olarak da düşünmemek gerekiyor. Ukrayna’nın kendi topraklarından Slovakya’ya Rus gazı sevkiyatını durdurduğunu ve bunun Bratislava’daki hükümeti ciddi bir enflasyon riski ile baş başa bıraktığını hemen not etmek gerekiyor.
Bu bağlamda kişisel kanaatim, en önemli nokta olarak Avrupa siyasetinde temel bölünmenin eski ve yeni bir elitler arası farklılaşma olarak görülmesi gerektiğidir. Eski elitlerin (bunların tipik örneği Alman Sosyal Demokrat Partisi lideri ve halihazır Başbakan Olaf Scholz olarak düşünülebilir) temel sorunu şudur: Bu kişiler, mevcut sorunlara yönelik hızlı ve ikna edici çareler ortaya koyamamaktadır. Bu elitler, 2000’lerin başındaki gibi ayrıntılı ve uzun düşünmekte, teknokratların uzmanlığını kullanmakta başka bir ifade ile o zamanın Avrupa’sının muteber kamu yönetimi ilkeleri ile yol almaya çalışmaktadır. Halbuki dünyada siyaset artık daha hızlı akmaktadır. Her yerde olduğu gibi Avrupa’da da yeni insan tipi ortaya çıkmıştır. Bu insan tipi daha doğrudan ve hızlı karar alan (yani eskisi gibi kurum ve kurulları çok dikkate almayan) liderleri tercih etmektedir. Dolayısı ile bir zaman sonra bu eski elitler (ki pek çoğu sosyal demokrat ve liberal kişilerden oluşmakta) halkta bezginlik meydana getirmektedir. İnsanlara “sorunun farkındayız ve hemen harekete geçeceğiz” denilmediğinde onlar da önce homurdanmakta sonra ise başka siyasi kapıya yönelmektedir. İşte burada yeni siyasi liderler için fırsat doğmaktadır. Popülist veya yeni sağ denen grubun temsilcileri ise hızla ve pratik önerilerle ortaya çıkmaktadır. Bu önerilerin pek çoğu saçma ve yanlış bile olsa topluma bir perspektif vermektedir. Kısacası, çeşitli (hepsinde değil!) Avrupa ülkelerinde eski siyasi elitler yeni dünyanın hızına yetişememektedir. Siyasetin artık çoğu ülkede analiz birimi 24 saattir. Bu kısa sürede tepki vermeyen siyasiler gündemi oluşturamamaktadır. Burada temel sorun yerleşik partilerin dinamizmini kaybetmiş olmasıdır. Yoksa insanlar sabah faşist olarak uyanmamaktadır.
Seçmen davranışına etkisi bakımından Avrupa’nın bugün sorunlarını üç başlık altında toplayabiliriz: (i) Koronavirüs ve Ukrayna Savaşı sonrası oluşan ekonomik sorunlar; (ii) göçmen sorunu ve bu iki sorundan etkilenerek şekil alan (iii) kimlik sorunu. AB bölgesinde enflasyon, koronavirüs/Ukrayna savaşı öncesi döneme indirilmiştir. Ancak reel ücretler pek çok yerde henüz bu süreçte oluşan enflasyon farkına göre yenilenmemiştir ve bu sabit gelirlilerde bir refah kaybı olarak tepki yaratmaktadır. Kimlik sorunu kimi ülkede “aynı cinsel kimlikte insanlar evlenecek mi?” kimi ülkede “cami inşaatına izin verecek miyiz?” gibi tartışmalarla ortaya çıkmakta. Göçmen sorununda ise Avrupa’da büyük bir zihinsel dönüşüm yaşanmaktadır ve bir süre sonra merkezi elitler de eskiden aşırı sağın savunduğu noktaya benzer bir yere savrulmak zorunda kalacaktır. Kimlik konusunun burada altını çizmek gerekiyor: Maaşların yükseldiği, GSMH’nin Japonya’yı geçerek bütün dünyada 3. en büyük ekonomi haline geldiği Almanya’da bile seçmen davranışını ciddi ölçüde kimlik tartışmaları belirliyor. Bu açıdan Avrupa’da popülizm sorunun üreten temel dinamiğin özünde ekonomik konularla bezenmiş bir kimlik tartışması olduğunu düşünmek yerindedir.
Burada yaptığım tartışmada Avrupa’da popülizm ve yeni sağ sorununun karmaşık faktörlere bakarak ele almak gerektiğinin altını çizmeye çalışıyorum. Avrupa’da temel sorun yerleşik elitlerin mevcut sorunlara çare oldukları yönünde kamuoyunu ikna sorunu yaşamalarıdır. Halkın türlü sorunları varken “bize oy verin popülistler gelmesin” demek bir zaman işe yaramakta ama daha sonra insanlar günlük hayatta tanımladıkları sorunlara göre politik tercih yapmaktadır. Avrupa’da Soğuk Savaş sonrası kurulan siyasal ve sosyal düzen fiilen sona ermiştir ve Avrupa yeni bir düzen arayışı içine girmiştir. Bu geçiş, son derece karmaşıktır ve ezberimizde alıştığımız tanım ve ikilemlerle kolayca açıklanamaz. Eğer yerleşik elitler bu geçişte başarısız olursa toplumun yeni adresler araması kaçınılmazdır.
https://medyascope.tv/2024/11/03/gokhan-bacik-yazdi-avrupada-populizm-kim-sagci-kim-solcu/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024
7.03.2022