Gökhan BACIK
Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre “akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı sözlere hurafe denir”. Kısa ve son derece güzel bir tanım! Ancak hurafeler ilk olarak dine karıştılar.
Yakın zaman önce ölenin mezarı nurla dolsun diye bir mevlitte kibrit kutusu dağıtıldığını duymuştum. Bu hurafeye göre kibriti alanlar bunu ilk defa kullandığı zaman yaktıkları her kibrit ile ölünün mezarı aydınlanmaktaydı. Hurafeler her toplumda var. Son tahlilde eğer demokratik ise insanların hurafelere itibar etmesini de saygıyla karşılamak zorundayız.
Ortadoğu toplumlarında hurafe, dinden sonra tarih disiplinini istila etti. “Popüler tarih” gibi görünen hurafeler, zamanla “akla ve gerçeğe aykırı düşüncelerle örülü” bir tarih yazdı. Zamanla gerçek ve hurafe o kadar birbirine karıştı ki toplumların büyük bir kesiminin tarihsel olayları sağlıklı ele alma imkanı kalmadı. Gücünü popüler olmaktan alan hurafe, uzmanlığı dövdü, mahalleden kovdu.
şaşılacak olan ise son dönemde Ortadoğu'da –içine Türkiye'yi de alacak biçimde- hurafelerin uluslararası ilişkiler çalışmalarına da yayılmasıdır. Aslına bakacak olursak uluslararası ilişkiler köken itibarı ile seküler bir bilimdir. Ne var ki, popüler tarih gibi popüler uluslararası ilişkiler de aynı sonucu verdi. Bir anda mesela bütün Türkiye bir uluslararası ilişkiler sınıfına döndü. Televizyon stüdyolarından “bölge uzmanı” olarak ilan edilen kişiler “popüler uluslararası ilişkilerin” kusursuz kurgusunu tamamladılar. Tıpkı tarih biliminde olduğu gibi popüler aktörler yalnız kalan uzmanları ve bilgisini zamanla “mahalleden kovdular”.
Uluslararası ilişkiler, Ortadoğu insanının ağız tadına uygun pek çok hurafe üretmek yeteneğine sahiptir. Bir kere kaybeden kaybettiği ile yüzleşmiyorsa bir sürü hurafeye inanmak zorundadır. Ortadoğu ise kaybeden ulusların tarihidir. 1948'de İsrail'e kaybeden Araplar “kaybettiğimizi alırız geri” diyerek savaşmış ancak 1967'de daha çok kaybetmişlerdir. Nasır başta Arap liderleri “neden kaybettik?” sorusunu hurafelerle cevaplamıştır. En popüler hurafe “içimizdeki düşmanlardır”. “Ah şu içimizdeki düşmanlar olmasa dünyanın süper gücüydük”. Bunu Saddam da söylemiştir, Kaddafi de. Gerçekle yüzleşmeyen ya susacaktır ya hurafeye sığınacaktır.
Hurafe virüsüne her toplumda rastlamak mümkündür. Ancak sorun bunun tahammül edilemez boyuta ulaşmasıdır. Dış politikanın her konusunda geliştirilen hurafelerden artık bir tür sistematik düşünce kurulmak üzeredir. Ve böyle giderse artık gerçeğe göre değil bu hurafe sistemine göre düşünen insanlar Ortadoğu'da karşımıza çıkabilir!
Mesela Türkiye ve Rusya gergin bir dönemden geçiyor. Bu krizin pek çok boyutu var. Örneğin bu krizde kim haklıdır sorusu son derece önemlidir. Ancak bunun kadar önemli olan krizin nasıl yönetildiğidir. Örneğin Rusya, Türkiye'yi IŞİD'e yardım etmekle suçlamıştır. Mesela yine Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu Rusya'yı Suriye'de “etnik temizlik” yapmakla suçlamıştır. Bunlar dış politikada sık görülmeyen ve en üst düzeyde suçlamalardır. Güç dengesi krizin başka bir boyutudur. Rusya'nın askeri gücünün hesaba katılmadığı hiçbir yaklaşım yeterli olmayacaktır. İki ülke arasındaki ekonomik bağımlılık aynı düzeyde önemlidir.
Lakin temel sıkıntı şudur ki hurafelerle bezenmiş bir dil Türk-Rus krizini öyle bir noktaya taşımaktadır ki insanın elinden ancak şaşırmak geliyor. Burada önemli nokta şudur: İslamcı olsun seküler olsan ortalama her uzman yukarıda benim saydığım somut faktörleri bilir, dikkate alır. Ancak tehlikeli olan bu gerçeklikten kopmuş ve türlü hurafelerle bezenmiş popüler uluslararası ilişkilerin vatandaşları bir hayal balonunun içine hapsetmekte olduğudur.
Bir toplumun dünyayı sağlıklı algılaması hayati derecede önemdedir ve çok önemli uzun vadeli sonuçları vardır. Bütün ülkelerden nefret edenler tatmin edici ihracat yapamaz. Asgari düzeyde başka milletlere yönelik olumlu algı geliştiremeyenler yabancı dil öğrenemezler. Türkiye'de ciddi bir yabancı dil öğrenme sorunu var. Hurafelerle bezenmiş dünya algısının buram buram sokakları, mahalleleri istila ettiği bir ülkede kimse kolay kolay yabancı dil öğrenemez.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024