Gökhan BACIK
Modern Ortadoğu tarihinin en büyük yanlışlarından birisi Suriye'de “bu şekliyle bir rejim değişikliğine” girişmekti. “Elbirliği ile” bir tür cehenneme dönen Suriye'de insanlar felaketten kaçmak için büyük bir göç hareketi başlattılar.
“Cehenneme dönen” Suriye'de 8 milyon insan bir şekilde yer değiştirdi. Türkiye'ye gelenlerin sayısı 2 milyonu aşmış durumda. Ürdün'deki sayı bir milyon civarında. Lübnan'daki Suriyeli sayısı da 1 milyonun üstünde. Irak ve Mısır gibi ülkelerde bile yüz binlerce Suriyeli bulunuyor. Antik Dönem tarihini çalışan önde gelen tarihçilerden Tim Holland, 2001 yılında yazdığı bir makalede Akdeniz için “Büyük Deniz” ifadesini kullanmıştı. “Büyük Deniz” binlerce yıldır medeniyetleri, ticareti, şehirleri birleştirmişti. Ancak bugün Akdeniz sahillerine her gün onlarca cesedin vurduğu bir “ölüm denizi.”
Türkiye de dahil bütün dünyada mülteciler ile ilgili iki büyük yaklaşım türü var. Bu iki yaklaşım her toplumda aynı anda gerçekleşiyor. Birinci yaklaşım “ahlaki” olanı. Bu yaklaşım mültecilerin ne kadar büyük sıkıntılar çektiğini hatırlatıyor. Evsiz kalan insanların sorunlarını öne çıkarıyor. Görüntüye bakacak olursak Türkiye'den Portekiz'e bütün Avrupa'da aydınlar, toplum “mülteciler konusunda insani” konuları dile getiriyor, üzülüyor. Ancak bütün toplumlarda aynı anda bir de “ahlaksız” bir mülteci siyaseti var. Bu ahlaksız bakış, mülteciyi “etinden sütünden yararlanılan bir meta” olarak görüyor.
Bu nedenle her toplum için mülteci sorununa hem ahlaki hem ahlaki olmayan boyutlarda bakmak lazım. Elbette bir ülkenin “kaç mültecinin karnını doyurduğu” önemlidir ancak “bir toplumda kaç esnafın sırf ucuz ve sigortasız olur diye Suriyeli mülteci istihdam ettiği” de gözden uzak tutulmamalıdır. Mülteci sorununu anlamada ve uzun vadeli etkilerini çözümlemede bu “ahlaki olmayan” paradigmanın rolünün çok etkili olacağını hesaba katmak gerekiyor. Daha doğrusu toplumlar kendi kendini kandırmayı bırakmalı! Her toplumun içinde mültecilere yönelik türlü ahlaki olmayan durumların farkına varmak gerekiyor. Mülteci olayını “ne kadar çok mülteciye yardım ediyoruz yahu” şeklinde bir övünme ile salt ele almak, bu sorunun içinde toplumun ne kadar kanserli hücre ürettiğini görmemize engel olur.
O nedenle “Kaç kaçak mülteci istihdam ediliyor?”, “Kaç kaçak Suriyeli kız cinsel istismara açık ilişkilerin içinde?” gibi konuları da bütün açıklığı ile ele almak ve toplumla paylaşmak gerekiyor.
Soruna daha geniş bakarsak şunu çok açık görürüz: Suriye mülteci krizi “Avrupa değerlerinden”, “İslam kardeşliğine” kadar uzanan büyük felsefi söylentilerin pratikte ne kadar büyük boşluklar içerdiğini gösterdi. Avrupa, bir zamanlar Alman filozof Kant'ın “dünya vatandaşlığı” felsefesinden esinlenmekteydi. Şimdi ise “üç beş mülteciyi” durdurmak için her türlü pazarlık yapmaya hazır Alman stratejisi, bütün Avrupa siyasetine yön veriyor! Avrupa Parlamentosu'na çeşitli düzeylerde raportörlük yapan Ignazio Corrao'ya göre mülteci olayındaki siyasetiyle Avrupa Birliği “kendi değerlerine sırt dönmüştür.” Benzer şekilde Suudi Arabistan gibi bazı “Müslüman” ülkelerin ortaya koyduğu performans da “İslam kardeşliği” iddiasının pratik gerçekliğini ortaya koyuyor. Daha kötüsü şudur: Müslümanlar tarafından zulme uğrayan milyonlarca Müslüman Batı'ya (yani Hıristiyan Batı'ya!) sığınmaya çalışıyor.
Suriye krizi ile Ortadoğu ve Batı Avrupa yakın tarihinin hiç görmediği kadar büyük bir insan göçü ile karşı karşıya kaldı. Yeryüzü şekilleri sürekli değişir. Depremler, yanardağlar gibi doğa olayları bazı insani kötü sonuçları olsa bile doğaldırlar ve yeryüzünün yaşamını devam ettirdiği için faydalıdırlar. Bazı sonuçları kötü olsa bile göçler, beşeri tarihin “doğal olaylarıdır”. Dolayısıyla Suriye krizini “mülteci” gibi teknik bir tabir ile açıklamak imkanı artık yok. Toplumumuz yeniden büyük bir “kavimler göçü” ile karşı karşıyadır ve bütün önceki göçler gibi bu göç de bizi dönüştürecektir...
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024