Gökhan BACIK
Polisçe basılan evinde küçük bir servet bulunan Malezya eski Başbakanı Necip Razak, bu yazıda benim Pasifik İslamcılık olarak tanımlayacağım ideolojinin, tipik temsilcilerindendir.
Başbakanlığı süresince İslami hareketin neredeyse bütün sivil dinamiklerini yok eden ve İslam’ı kendi yönettiği bürokrasinin inisiyatifinde tepeden inme biçimde bir siyasi projeye dönüştüren Razak örneği, İslamcılığın genel gidişatı hakkında ipuçları sunuyor.
Dahası Pasifik İslamcılığı tartışmaları içinde bulunduğu kriz açısından Türkiye İslamcılığını anlamak için de önemli bir konu.
Bazı kavramlara yakından bakalım.
Klasik İslamcılık, Ortadoğu’da doğmuştur. Oluşumunda değişik ülkelerden kimi düşünürler rol oynasa da bir Ortadoğu ideolojisidir.
Bugünkü popüler İslamcılık ise büyük ölçüde Seyyid Kutup, Mevdudi, Hasan el-Benna gibi aktörlerin imzasını taşır. İslamcılık, Türkiye’ye de onların yorumu üzerinden gelmiştir.
Klasik İslamcılığın üç özelliğin altını burada çizmek gerekiyor: Birincisi, klasik İslamcılık teorik olarak demokrasi ile bir tür ilişkiyi onaylamış ancak bu daima İslam’ın gözetiminde bir demokrasi önerisi olmuştur.
İslamcı demokrasi de nihai otorite otonom akıl değil İslam’dır. O nedenle İslamcılığın vaat ettiği demokrasi bir İslami demokrasidir. Bu yüzden radikal biçimde kök teorisiyle hesaplaşılmadığı sürece klasik İslamcılık kuramından bildiğimiz anlamda bir demokrasi beklemek anlamsızdır.
İkincisi, İslamcılık – neredeyse tıpkı Marksizm gibi – evrenselcidir ancak bu evrenselcilik düşüncesinin sonunda bütün dünyanın kendi evrensel düzeni altında mutlu olacağı iddiasındadır. Bir bakıma İslamcılık tekil bir evrenselliği önermektedir ve oyunun sonunda başka bir evrensellik iddiasında bulunan düşüncenin gerekli olmayacağını iddia eden otoriter bir evrenselciliktir.
Son olarak, klasik İslamcılık ezilen sınıfların sözcüsüdür. Düzeni eleştirir ve bu söyleminde ciddi biçimde anti-emperyalisttir. Sosyolojik olarak kasabalı yahut şehre yeni taşınmış kitlenin ideolojisiydi.
Ancak, 1980lerde iyice belirginleşen ve bazı konularda Klasik İslamcılıktan ayrışan yeni bir tür olarak Pasifik İslamcılık ortaya çıktı. Özellikle Malezya örneğinde büyük ilgi uyandıran bu İslamcılık Türkiye, Balkanlar kısmen Körfez Ülkelerinde benimsendi.
Şehirli yeni kuşak Türk İslamcıları da Pasifik İslamcılığına büyük ilgi gösterdiler. Pek çok akademisyen, öğrenci Malezya’da eğitim gördü ve Pasifik İslamcılığının temel kavramlarını Türkiye’ye taşıdı.
2000lerin başında Malezya Başbakanı olan Ahmed Bedevi’nin ortaya attığı İslam hadari ile Pasifik İslamcılık bir siyasi ajanda halini alarak toplumu ve devleti İslamileştirmenin somut halini aldı.
İslam hadari kavramını Türkçe’ye medeni İslam yani şehirli, bir medeniyet düzeyinde temsil edilen İslam olarak çevirmek mümkün.
Yukarıdaki üç noktadan bakarsak Pasifik İslamcılığı şöyle tartışmak mümkündür: Birincisi, Pasifik İslamcılık da demokrasiye ilgi göstermektedir ama bu ilişkinin kapsamlı olmasını talep etmektedir. Buna göre İslam bütün unsurları ile hayatı kucaklayarak topluma entegre olacaktır.
İslam’ın siyasal anlamının ne olacağı sorunu Pasifik İslamcılıkta cevabı ertelenmiş bir sorudur. Bu ketum strateji Pasifik İslamcılığının çağdaş demokrasi ile başlangıçta daha uyumlu bir teoriye sahip olmasına yol açmıştır.
İkinci noktada Pasifik İslamcılık, Klasik İslamcılıktan farklılaşarak kendi tarihini kutsayan milliyetçi bir çizgiye kaymıştır. Klasik İslamcılığın anahtar kavramları ümmet, vahdet gibi kelimeler iken Pasifik İslamcılık medeniyet, şehir gibi kavramları öne çıkarmıştır.
Zamanla Pasifik İslamcılık milliyetçi bir dini yoruma dönüşmüş ve bu çizgideki İslamcılar devleti siyasi yorumlarının merkezine koymuştur.
Türkiye’den bir örnek verirsek Pasifik İslamcılığın tipik temsilcisi olarak akla Ahmet Davutoğlu gelir. Davutoğlu’nun söyleminde medeniyet ve şehir öne çıkmaktadır. Ancak bu aslında sürekli kendi tarihinden ve milletinden bahseden milliyetçi bir jargondur.
Ayrışmayı bir örnek üzerinden ele alalım: Klasik İslamcılar için Kürtçe eğitim bir haktır. Çünkü İslam evrenselliği içinde buna karşı çıkmak mümkün değildir. Ancak Pasifik İslamcılığın milliyetçi kodlarını benimsemiş Türk İslamcıları, Kürt sorununda devletçi bir yöntem benimsemiştir.
Nitekim, Klasik İslamcılığın etkisinde olan Saadet Partisi’nin Kürtçe eğitimi doğal bir hak olarak gördüğünü hatırlamak gerekiyor.
Halbuki, muhtemelen bütün Cumhuriyet tarihinde Kürt sorununa karşı neredeyse en acımasız siyasetin mimarlarından birisi Ahmet Davutoğlu’dur.
Üçüncüsü, Pasifik İslamcılık artık ezilenlerin söylemi değildir. Aksine küresel düzenden pay almak için türlü yöntemler geliştiren şehirli İslamcıların ideolojisidir.
O nedenle kapitalist piyasa uygulamalarını İslamileştirmekte kullanılan şufa, sukuk, müdaraba, selem, tekafül gibi uygulamalara büyük ilgi gösterilmiştir.
Klasik İslamcılık, sert bir ideolojiydi ve demokrasi gibi bazı konularda gerektiği zaman uzlaşmamayı açıkça tercih edebilmekteydi. Başka bir ifade ile Klasik İslamcılık tutarlıydı.
Pasifik İslamcılık ise pek çok konuda kaypak bir noktaya savruldu. Hem karşı çıkmayı hem kendi usulünce İslami bir yöntemle karşı çıktığı şeyi uygulamayı tercih etmekten çekinmedi. Böylece kapitalizmden, Batıyla ilişkilere kadar pek çok konuda içinde gelgitleri olan pragmatist bir ideoloji haline dönüştü.
Klasik İslamcılık Seyyid Kutup’tan Mısır Eski Cumhurbaşkanı Mursi’ye kadar aynı ideolojik bakışı benimsedi. Bu bakışa göre İslamcılık bir siyasi ve sosyal nizam talebiydi. En ılımlı yorumunda bile İslam’ın gözetiminde bir düzen talep etmekteydi ve bildiğimiz anlamda demokrasiye çekincelerini devam ettirdi.
Kökünde demokrasiye daha yakın kurgulandığı halde Pasifik İslamcılık ise milliyetçi ve devletçi bir söyleme teslim oldu. Piyasa ile girdiği ikircikli ve tutarsız ilişki ise onun kanserini üretti: Yolsuzluk.
Pragmatist karakteri gereği ne Batılı ne İslami olabilmekteydi ve bu durum büyük bir ahlak krizine yol açtı.
İçine düştüğü çukurdan kurtulmak için milliyetçi söylemi ve devletin imkanlarını kendini koruması için seferber etti ve böylece feci bir otoriterleşme girdabına kapıldı.
Klasik İslamcılar, dini yorumlarını empoze etmek için otoriterleşmeyi göze almaktan çekinmemişlerdi. Pasifik İslamcılığın etkisindeki aktörler ise siyaseten hayatta kalmak için otoriterleşmeyi tercih ettiler.
Otoriterleşerek ayakta kalınamayacağını ispatlayan Necip Razak’ın başına gelenler bu nedenle Türkiye İslamcılarına da güçlü mesajlar gönderiyor.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024