Gökhan BACIK
Doğası itibari ile yapısal bir buhrana dönüşmekte olan ekonomik bir krizin içinden geçiyoruz. Türkiye’de yaşanan artık bir kriz olmaktan öteye geçti, bizler ekonominin fiilen nasıl durduğunu izliyoruz.
Ancak daha önemli olan bugünkü hali ile ekonomik kriz artık politik bir kimlik kazanmıştır. O nedenle, içinden geçtiğimiz ekonomik krizin politik analizini de yapmak gerekiyor.
Krizin bundan sonra hangi aşamalara geçeceği gibi kritik konuların doğru ele alınması için Türkiye’de ekonomik sorunların politik analizi ayrı önem taşımaktadır.
Ülkemizdeki ekonomik krizin politik analizinde bazı noktalar öne çıkıyor.
Birinci olarak, Türkiye’de politik rasyonalite artık tamamen belirleyici olandır. Normal şartlarda ekonomik faaliyetler ve kararlar, elbette politik hesaplamalar da bir ölçüde olmakla etkili olmakla birlikte, öncelikli olarak ekonomik bir rasyonaliteye göre yapılır.
Ancak günümüzde Türkiye’de ekonomi başat olarak politik hesaplamalar ve kararlar ile belirlenmektedir ve bu durum giderek daha da ileri aşamalara gidecektir.
Ekonomi ile ilgili kararlar politik gerekçelere göre verilecektir. Politik durumlar gerektirirse ekonomik olarak yanlış kararlar alınmaktan çekinilmeyecektir.
İkinci olarak, Türkiye’ye bazı istisnalar dışında üretim odaklı yabancı sermaye gelmeyecektir. Türkiye’ye ilgi duyanlar faiz getirisi gibi alanlara ilgi duyan türde yabancı sermayedir. Doğal olarak Türkiye artık yatırımcılardan çok spekülatörlerin ilgi duyduğu bir pazardır.
Hükümet bunun farkındadır ve spekülatörlerle bir manipülatör olarak ilişki kuracaktır. Onlara sürekli istediklerini söyleyecek ama yapmayacaktır. Hükümet, spekülatörlerin sığ politik algıları ve kısa dönem kar kazanma hazzının oluşturduğu reflekslere oynayacaktır.
Onlara duymak istedikleri söylenecek. Atılan bir tweet ile Türkiye’nin tekrar AB ile uzlaşmak istediği söylenecektir. Bir başka gün IMF iması yapılacak diğer gün filan seküler ismin ekonomiden sorumlu bakan olarak atanacağı söylenecektir.
Sanılanın aksine bu türdeki manipülatif taktikleri, spekülatörler sanıldığından daha fazla dikkate alır.
Spekülatör, kısa dönemde para kazanmaya bakar. O nedenle bazen işine gelmese bile bir ülkede aşağı ve yukarı iniş çıkışlar çok sıklıkla gerçekleşiyorsa bu durum aslında onun lehinedir.
Yine bu bağlamda üretim gibi reel ekonomik alanlarda başarı sağlama imkanı kalmayan hükümet, türev piyasalarda her yolu deneyecektir. Sığ marketlerde dolar satmak, TL bozdurma maliyetini yükseltmek, stopaj oranlarını değiştirmek...
Bütün bu tür adımlar kısa vadelidir dahası bunların hiç biri reel ekonomik faaliyet değildir. Ancak krizin büyüklüğü nedeni ile Türkiye’de ekonomi yönetimi artık kısa vadeli olmaya mahkumdur.
Ama bu kısa vadeli “cambazlıklar” maliyetsiz değildir. Ülkenin hem zamanı hem parası harcanmaktadır. Her ülke kısa vadeli mecburiyetler söz konusu olunca böyle şeyler yapar. Ancak bu tip “cambazlıklar” ekonomiyi yönetenlerin alışkanlığı haline gelince ülkenin zamanı ve parası günü kurtarmak için harcanmaktadır.
Üçüncü olarak, içinden geçilen ekonomik kriz Türkiye’de devletin iktisadi alanda etkisini büyütecektir. Kriz derinleştikçe ve uzadıkça, Türkiye ekonomisi daha devletçi hale gelmektedir.
Ancak şunu da unutmamak gerekiyor: Uzunca bir süredir ekonomik krizin dışında iki nedenden dolayı zaten Türkiye’de devletin ekonomik alanda varlığı genişlemektedir.
Bunlardan birincisi İslamcı ideolojidir. İslamcı ideoloji son tahlilde ekonomide de devlet merkezli bir planlamaya doğru evrilir ve AKP için de bu geçerlidir. 2000li yılların başında hem uluslararası destek kazanmak hem de içerideki Kemalist statüko ile mücadele etmek için geliştirilen liberalizm ile pragmatik ilişki artık geride kalmıştır.
İkinci neden otoriterleşmedir. Türkiye’nin içine girdiği otoriterleşme sarmalının artık ekonomik aktörlere özgür alanlar vermesi imkanı kalmamıştır.
Otoriterleşme sonuçları sadece gazeteci ve akademisyenleri hedef alan bir süreç değildir. Otoriterleşmenin acı sonuçlarını tüccarlar ve sanayiciler de öder. Bağımsız medyanın olmadığı yerde ekonomik aktörlerin bağımsız alanlar bulacağını beklemek üçüncü dünya saflığıdır.
Bütün bu dinamiklere ekonomik kriz de eklenince devletin iktisadi etkisi daha da artacaktır. Dolaylı olarak bugün medyada gördüğümüz devletçiliğin benzeri olarak ekonomide de türlü biçimlerde devlet asıl oyunca haline gelecektir.
Dördüncü olarak, ekonomik konularda Türkiye stratejik muğlaklığı artıracaktır. Rakamlar, istatistikler, haberler sürekli gri tonda ifade edilecektir.
Enflasyonun oranı, işsizlik oranı gibi verilerden daha başka makro verilere kadar her alanda stratejik muğlaklık siyasetinin gereği gri alanlar oluşacaktır.
Nihayet son olarak, artık ekonomi bir güvenlik konusu haline gelmiştir. Bugün itibari ile şu kadar gazetecinin tutuklanması ilgi çekici bir haber bile değildir. Bugünün Türkiye’sinde mevcut iktidarın en kırılgan olduğu alan artık ekonomi haberleridir.
Bu nedenle ekonomik analiz yapanlar, ekonomi konulu köşe yazanlar devlet için bir güvenlik konusunu haline gelmiştir. Devletin en hazzetmediği kişiler artık ülkede ekonomik işlerin iyi gitmediğini dile getiren ekonomistlerdir. Ekonomi konusunda durumu eleştirenler yahut kötü gidişatı dile getirenler karşılarında devleti bulacaktır.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024