Gökhan BACIK
Hemen her yıl yapılan bir İslami endeks, dünyada en İslami ülkelerin Yeni Zelanda, İsviçre ve Norveç gibi ülkeler olduğunu iddia ediyor.
Endeksin temel çalışma yöntemi, ülkeleri insan hakları, siyasi haklar, hukuksal ve idari konular, uluslararası ilişkiler gibi başlıklar altında Kur’an’ın önerdiği ahlaki ölçülere göre değerlendirmek.
Doğal olarak her yıl Batı’nın hatta insanlığın en gelişmiş memleketlerinin en İslami ülkeler olduğu şeklinde ilan edilmesi Müslümanlar arasında büyük ilgi görüyor.
Halbuki bu çalışma son derece sorunlu bir yönteme dayanıyor dahası benim kanaatim bu çalışmaya yapanların niyetinin tam aksi yönde bir amaca hizmet ediyor: Bu tür çalışmalar, Müslümanların hali hazır zihinsel tembelliğine katkıda bulunuyor.
Şimdi bazı açılardan bu çalışmayı tartışalım.
Kur’an’da geçen doğruluk, adalet, çalışkanlık, ahde vefa gibi ilkeleri İslami olmak şeklinde tanımlayıp Norveç gibi bir ülkeyi İslami değerlere sahip olarak tanımlamak bir kere ne kadar doğru?
Bu ilkeler Budizm, Sosyalizm, Hristiyanlık gibi diğer sistemler tarafından da savunulmaktadır. Yani, doğruluk, temizlik, ahde vefa ilkesi gibi kavramlar üzerinden her toplum “en sosyalist”, “en Budist” ülke olarak nitelendirilebilir. Bir Taoist çıkıp “Adalet, Taoizm’deki temel değerlerden birisidir, o nedenle en Taoist toplum Yeni Zelanda’dır” diyebilir.
Dolayısı ile değerleri ontolojik olarak İslami olarak nitelemek temel bir yanlıştır. Doğruluk kavramını İslam icat etmemiştir, Hristiyanlık da icat etmemiştir, sosyalizm de icat etmemiştir. Yani, doğruluk, çalışkanlık gibi değerleri salt İslam’ı yahut başka bir paradigmayı niteler olarak görmek her açıdan yanlıştır.
Nitekim, İslami Değerler Endeksi’nin her yıl en İslami diye ilan ettiği Yeni Zelanda, İsviçre gibi ülkeler zaten Beşeri Gelişme Endeksi dahil her alanda en üst sıradalar. Sokak hayvanlarına en iyi davranılan ülkeler endeksi yapılsa yine bu ülkeler en üstte çıkacaktır.
İkinci nokta, çalışma Kur’an’ı seçici okumaktadır. Örneğin politik ve insan hakları konusunda kadın ve erkek eşitliği, şer’i ceza hükümleri, din değiştirme hürriyeti gibi pek çok konuda karmaşık meseleler dikkate alınmamaktadır.
Örneğin Norveç’te Hz. İsa’nın fevkalade kötü bir yönetici olduğunu iddia eden bir kitap yazabilirsiniz. Halbuki, İslam’da böyle bir düşünce özgürlüğü yoktur.
Mesela, endeksin en İslami ülke ilan ettiği Yeni Zelanda Başbakanı J. Ardern evlenmeden yaşadığı partnerinden bir çocuk doğurmuş ve sonra evlenme kararı almıştır. Bütün bunlara en ılımlı İslami normatif çerçevede izin vermek imkanı yoktur.
Yeni Zelanda’da yerleşik insan hakları anlayışı bir kadının bir erkekle nikahsız yaşama hakkının olduğunu ve onunla çocuk yapabilme hakkı olduğunu ve bu halde iken ülkenin lideri olabilme hakkı olduğunu kabul eder. Bunların her hangi birini sorgulamak bile mümkün değildir.
Dünya üzerine her hangi bir İslami yorumun bir kadına evlenmeden bir erkekle cinsel ilişkiye girme hakkı tanıdığını sanmıyorum dahası dünya üzerinde her hangi bir İslami yorumun nikahsız halde bir erkek ile çocuk yapan bir kadının o ülkenin lider olabileceğine cevaz verdiğini de sanmıyorum.
Açıkça yazarsak bunlar, bugün bize anlatılan İslam’a göre hak değildir. İnsanların böyle hakları yoktur.
Dolayısı ile söz konusu endeks, yöntem konusunda seçici okumaya dayanmaktadır. Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor: İnsan aklının yorumlaması/müdahalesi olmaksızın Kur’an metninden bugünkü Yeni Zelanda, İsviçre gibi ülkelerde gördüğümüz şekliyle bir insan hakları yahut politik haklar çıkarmak teorik olarak imkansızdır.
Dolayısı ile İslami endeksin bize açıklaması lazım gelen şey şudur: Aynı cinsten kişilerin evlenmesinin yahut din değiştirme hakkının bir insan hakkı olarak görüldüğü İsviçre gibi ülkeler nasıl İslami olarak kalabiliyor?
Öte yandan, çalışmanın dışında Müslümanların verdiği tepki açısından da bu olay büyük bir çelişkiyi bize göstermektedir.
Bu çalışma, şöyle yahut böyle ama değerler üzerinden İslami olmayı tanımlıyor. Halbuki, Müslümanlar için bugün İslami olmayı tanımlayan esas unsurlar ritüellerdir yani tapınmadır.
Bir Norveçliye dürüst olduğu için “bak sen süper İslamisin” demekten çekinmeyen Müslümanlar kendi içlerinde dindarlığı salt ritüelliğe göre tanımlarlar.
Müslüman aydınların bazılarının mutlulukla karşıladığı bu endeks, “en İslami” olmayı namaz, oruç gibi ritüellere göre değil bazı değerlere göre tanımlar. Halbuki, hiçbir Müslüman ülkede namaz kılmayan ama adil yahut dürüst birine dindar denmez. Yani, bu ankete verilen tepki de gerçekçi bir tepki değil sadece “bakın Batılılar da İslam’ı doğruluyor” şeklinde bir aşağılık kompleksinden ibarettir.
Gerçekte bugünkü İslam’da dindarlık ritüellere boğulmuştur. İslam, değerler düzeni olmaktan çıkmış bir namaz dini olmuştur. Hatta namaz fetişizmi neredeyse İslam’ı yavaş yavaş mahvetmektedir.
Temel direği adalet, özgürlük, emek ve eşitlik olarak tanımlanmak yerine namaz olarak tanımlanmış bir İslam yorumu ile karşı karşıyayız. Hal böyle olunca bugünkü İslamiyet bir tapınma teorisine dönüştürülmüştür.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024