Gökhan BACIK
Clausewitz, “savaş, siyasetin başka araçlarla devam etmesidir” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da siyaseti başka araçlarla yani savaşla devam ettirmek istiyor.
Bunun nedenini herkes biliyor ancak yine özetleyelim: Erdoğan, ekonomik refah, adil yönetim, özgür toplum gibi siyasetin hiç bir ikna unsurunu sağlayamıyor.
Ancak yine de Erdoğan, alternatif bir ikna yöntemini bir süre başarıyla kullandı: Para dağıtmak.
Sosyal yardımlar, ucuz krediler, hükümetin arkasında olduğu popülist yatırımlar, fiilen hükümet ofisine dönmüş müteahhit firmaları... Bunlar elbette pek çok kişiyi “ikna” etti.
Ne var ki, para bitti. Paranın bitince Erdoğan’ın ortaya koyduğu ekonomik cerbezeler de fayda etmedi ve rejim, Ankara ve İstanbul’da yerel seçimlerde darbe yedi.
Türk toplumu elbette ülkedeki insan hakları ihlallerine uzaktan acıyarak bakıyordur ama bunların Erdoğan aleyhine oluşan hava ile ilgisi yok denecek kadar az. Türkiye’de siyasi havanın Erdoğan aleyhine doğru oluşmaya başlamasının nedeni paranın bitmiş olması.
Türk siyasi tarihi okuyanlar bilir ki bundan sonra olması gereken Erdoğan’ın gelecekteki bir seçimde tasfiye olmasıdır.
Ancak, Erdoğan sıradan bir siyasi lider değil bir rejim kurucu rolü oynadığı için “madem normal yollarla ayakta duramam anormal yolları denerim” demektedir.
Nitekim, Erdoğan bugüne dek bir kaç anormal yöntem ile iktidarını devam ettirmeyi başardı. Ancak ülkenin reel sorunları derinleştiği için yapısal olarak bir değişim mümkün olmadı. Erdoğan zaman kazandı ama rüzgarı lehine olacak biçimde hiç bir zaman düzeltemedi.
Olağandışı yollarla iktidarda kalmanın iki temel ilkesi vardır: Birincisi, bu yöntemler sorun çözmez sadece zaman kazandırır. İkincisi, bu arada sorunlar daha derinleştiği için her zaman daha yüksek dozajda bir olağandışılık ihtiyacı ortaya çıkar.
Nitekim, bugün Erdoğan rejiminin ayakta kalması için çok yüksek dozda bir anormalliğe ihtiyacı vardır. İşaretlere bakacak olursak iktidar da tam olarak Suriye’den böyle bir sonuç almak istiyor.
Elbette, Suriye sorunu, Türkiye açısından stratejik ve güvenlik bağlamında da önemli. Ancak hem Suriye sorunu hem Kürt meselesi bir süredir Erdoğan için kendi iktidarının devam etmesi ile de yakından ilgili stratejik konular haline geldi.
Öte yandan Suriye’de savaş kaosu içine boca edilecek Kürt sorunu ile AKP-karşıtı koalisyon büyük bir stres testine sokulabilecektir.
Erdoğan, yaklaşık 15 yıl İslam ve laiklik geriliminin ekmeğini yedi. Erdoğan, benzer bir siyasal fırsat alanının Türk-Kürt geriliminden doğacağını biliyor.
Geçmişte, Türkiye’de siyasal kavga İslam ve laiklik gerilimi üzerinden verilmiştir. Kürt meselesi her zaman temel bir konudur ama bir yan unsur olarak siyasete müdahil etmiştir.
Dolayısıyla, modası geçmekte olan İslam ve laiklik kavgasının yerine Türk-Kürt sorununu yeni ana fay hattı olarak siyasetin merkezine koymak, dengeleri değiştirecek potansiyele sahiptir.
Ancak bütün bu anormallik arayışlarının daha önemli bir boyutu var: Siyaseti, savaş ve başka türlü gerilimli araçlarla devam ettirme alışkanlığı Erdoğan’ı Türkiye rejiminin sınırına getirmiş bulunuyor.
Bugün Türkiye’de melez bir rejim bulunmaktadır. Bu rejim, eski Türkiye’nin anayasal müktesebatı ile Erdoğanizm olarak tanımlanabilecek fiili bir rejim arasında bir yerdedir. Ancak, her olağanüstü gelişme ile ortaya çıkan siyasal enerji mevcut rejimi Erdoğanizm’e daha çok dönüştürmektedir.
Önce Suriye üzerinden daha sonra pek muhtemel içeride Kürt meselesi bağlamında ortaya çıkacak yeni gelişmelerin halkı Erdoğan’ın istediği biçimde etkileyeceği güçlü biçimde olasıdır.
Devlet Türkiye’de 1990ların sonuna kadar “dağdan inip siyaset yapsınlar” sloganı ile özetlenebilecek bir yaklaşımı topluma sunmuştu. Buna göre vasat vatandaşın Kürtlere bakışı PKK ile sert bir ayrım içermekteydi.
Son yıllarda ise dağdaki ile siyaset yapan arasında bir fark gözetilmeyen yeni bir yaklaşım ile karşı karşıyayız. Bunun toplumsal yansıması ise “Kürtler ve PKK arasında fark yoktur” şeklinde bir algının ortalama vatandaş nezdinde yerleşmesi oluyor.
Belli ki devlet, Kürt sorunun nihai çözümünden ümidini kesmiş durumda. Bunun pratik sonucu sürdürülebilir çatışma ortamıdır. Sürdürülebilir çatışma yönteminde, devlet bedeli ne olursa olsun Kürt siyasetini 15 veya 20 yıl önceki durumuna geri götürmek için şiddet kullanır.
Metaforik olarak bu, devletin arzu etmediği ağacı sürekli olarak budaması gibidir. Ancak budanan ağaç bir süre sonra yeniden dal vermeye başlayacaktır.
Devlet işte bu süre içinde zaman kazanıp Kürt sorununu kalıcı çözmeye yönelik bazı planları hayata geçireceğini düşünür. Nitekim, 19. Yüzyıl’dan beri Türkiye’nin Kürt siyaseti üç aşağı beş yukarı böyle devam edegelmiştir. Bu açıdan Türkiye’nin Kürt sorunu tarihsel bir kısır döngüdür.
Bugün yaşanılan olaylar o nedenle yeni şeyler değil tarihsel kısır döngünün devamıdır. Burada yeni olan ise Erdoğan’ın Kürt sorunu üzerinden kendi yönetimini inşa etmeye devam edeceğidir.
Cemaat ile kavga Erdoğan’a en kritik kurumları dönüştürmek için imkan sağladı. Kürt sorunu ise Erdoğan’a kurduğu yeni devleti istediği iç ve dış ideolojik meşruiyete göre çalışır hale getirme fırsatı veriyor.
İçinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük kuramcılarından biri kabul edilen Charles Tilly’i burada hatırlayalım: “Savaşı devlet yapar, devleti savaş yapar.”
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024