Halil BERKTAY
Gene bir yan pist, gene Murat’la ikincil bir anlaşmazlık. Gerçi bunlar siyasî pratikte hiçbir farklılığa yol açmaz. Faraza geniş sol bir parti oluşsa ve ikimiz de böyle bir partide yer alsak, tabii her konuda yüzde yüz anlaşırız diye bir şey de söylenemez ama, bu anlaşmazlıklar hiç sosyalizmin tarihsel olarak bitip bitmediği, ya da kendimizi sosyalist veya sosyalist değil diye tanımlamak üzerinden oluşmaz.
Çünkü Murat için sosyalistlik, kişiliğine içsel, özel bir etik ahid gibi. Oysa tartışmada yer alan diğer bazı kişiler için pek böyle değil (şimdi aralarına, 23 Aralık’taki “dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” sloganıyla Hüseyin Ergun da katıldı). Bu havadakiler sosyalistliği ve/ya komünistliği bir etik üstünlükiddiası olarak sürdürüyor. Dolayısıyla “başkaları”yla ilişkiler alanına teşmil ederek genişletiyor. Her türlü ortak pratikte, her zaman sosyalistlik üzerinden mazarrat çıkartabilirler. Bu nedenle, partili bir demokratik sol politikada meselâ ben onlara sosyalistliği tahakküm aracı yapıp yapmama noktasında güvenemeyeceğimi düşünüyorum. Belki üç dört hafta sonra, bu tartışmada son sözlerimi söylerken, bu hususa tekrar dönerim.
Fakat önemsiz bile olsa, bir soruna daha değinmek zorundayım ki aradan çıksın ve bize ayak bağı olmasın. Bilim ve ideoloji’de Murat şöyle yazıyor : “Bundan birkaç yıl önce birlikte konuşurken ...‘İyi bir tarihçi Marksist olmak zorundadır,’ demişti Halil Berktay. ‘Öyle olduğunun bilincinde olabilir ya da olmayabilir. Bilincinde olmak önemli değil. Ama Marksist olmak zorundadır.’” Biraz aşağıda, “sanırım Halil o özgül konuda bugün de aynı şeyleri söyler” diye devam ediyor (23 Aralık 2011).
Yazının bütününden anlaşılıyor ki bu da Murat açısından Marksizmin hakkını vermenin bir parçası. Nitekim bir yerinde, “bu yalnız tarihyazımı gibi bir alanla sınırlı bir şey de değil. Dünyadaki kapitalist sistemin kendisi, sosyalist muhalefetin getirdiklerini de entegre ederek gelmedi mi bugüne ?” diye soruyor. En sonda, “benim formasyon denecek bir şeyim varsa, orada en ciddi belirlenimler, Marx’tan ve Marksizmden gelenlerdir” diye bitiriyor.
Son iki tesbit benim açımdan da aynen geçerli. Gerek “muhalefet Marksizmi” gerekse (Sovyetler Birliği ve “halk demokrasileri” dâhil) “iktidar Marksizmi”nin tarihî demarşı, meydan okuyuşu ve rekabeti olmasaydı, kapitalizm de evrildiği kadar evrilmezdi. Ve tabii ben de kendimi, soran olursa, (sol demokrat bir aydın ve) Marksist bir kültür kıtası içinden çıkagelen bir tarihçi diye ifade etmeye çalışıyorum.
Ama dikkat : sosyalistim demediğim gibi, (kendim için dahi) Marksist bir tarihçiyim de demiyorum. Ayrıca, bunu sadece şimdi değil, galiba epey zamandır demiyorum. Murat’ın aktardığı gibi bir ifadeyi, gençliğimde, militan Marksizm günlerimde söylerdim. Ama ciddî, profesyonel tarihçiliğin içine gireli beri öyle düşünmüyorum ve söylemem de. Nasıl böyle diyebilirim –Historiyografi derslerimde bunun (bu şekliyle) yanlışlığını; daha genel olarak, tarihçinin herhangi bir “izm”i olamayacağını anlatırken ?
Bu sohbeti hatırlamıyorum ama, ne olmuş olabilir ? Ya, beraber geçen bir akşamın yol açtığı, kolayca tahmin edilebilecek nedenlerle ben doğru dürüst konuşamıyordum ! Ya da Murat hafif yanlış hatırlıyor veya (Althusser’in “bilim adamlarının kendiliğinden felsefesi,” ister istemez materyalist olmaları hakkında söyledikleriyle de birleştirip) az buçuk yanlış özetliyor. Biraz da bir üslûp meselesidir belki; Murat benden daha geniş ve rahat yazıyor (ya da ben sözcük seçiminde daha huysuzum): onun için benmateryalist dediysem, o bunu kafasında Marksiste eşitlemiş olabilir (ki ikisi aynı şey değil). Veya hepsinin bir karışımı.
Her neyse. Önemli olan hafıza hatâsı değil, benim gerçek pozisyonum, şimdi (ve yirmi yıldır) ne düşündüğüm. Hayır, “o özgül konuda bugün de aynı şeyleri” söyleyemem. Evet, bir vakıa olarak benim de en önemli zenginleşme kaynağım Marksizm oldu. Ama Marksist tarih teorisinin de (a) öyle sakatlıkları vardı ki; (b) metod ve içerik bakımından öyle noktalarda aşıldı ki; bu süreçte (c) Marksist tarihçilik ile Marksist olmayan tarihçilik arasındaki sınırlar da öyle silindi ki... Bugün ben kendimi de Marksist bir tarihçi diye özetleyemem; hele iyi bir tarihçi Marksist olmak zorundadır gibi bir şeyi, hiç ama hiç telâffuz edemem.
Edersem, sosyalizmi bilmem ama, her şeyden önce meslek ahlâkıma ihanet etmiş olurum. O takdirde bütün tarihçi arkadaş ve meslekdaşlarım ile, herhalde en fazla, bu tartışmayı da okuyacak olan öğrencilerimden özür dilemem gerekir. Nasıl olur da onlara, mutlaka Marksist olmalısınız gibi bir mesaj vermeye kalkabilirim ?
Burada başka meseleler de var kuşkusuz. Bir, tarihçilikte ne oldu ki böyle bir durum doğdu ? İki, Marksizm ile sosyalizm aynı şey mi ? Veya, Marksizmin geçmişteki düşünsel katkılarından, sosyalizmin tarihsel olarak bitmediği sonucu çıkabilir mi ? Tersine, üç, o özgün, özgül katkı zenginliğinin de kalmamış olması, sosyalizmin varoluş hakkı ve nedeni hakkında olumlu değil olumsuz bir şeye işaret etmiyor mu ?
Marksizm ve tarih parentezine üç dört yazı daha bunlarla devam edecek; sonra bir yolunu bulup tartışmanın ana mecrasına döneceğim.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024