Halil BERKTAY
Hangisi daha korkunç? 9 Ekim 1978’deki Bahçelievler cinayetinin, o dönemin sıcak sağ-sol çatışmaları içinde vurup vurulmaktan çok farklı, soğukkanlı bir gaddarlık ve hunharlığı temsil eden (avukatlarının “kahramanlarım” dediği) katillerinin tahliyesi için son anda yargı paketine özel bir AKP-MHP (yani Taraf ’ın çok haklı olarak altını çizdiği gibi düpedüz bir “Milliyetçi Cephe”) maddesinin eklenmesi mi ? Bu manevranın belki pratik sonuçlarından çok, yansıttığı yüzsüzlük ve utanmazlık düzeyi mi ?
Yoksa hükümetin önce kürtaj konusuyla girdiği, şimdi Alevilik ve cemevleriyle devam ettirdiği, çeşitli konularda politika belirler ve savunurken Diyanete başvurma mecrası mı ?
Ha doğrudan fetva almış, ha web sitesine bakmış; ne fark eder ? İş “İslâmın icabı nedir” veya “İslâmiyete ne kadar yaslanabilirim”e gelip dayanıyor mu, dayanmıyor mu? Bir kere bu, hukukî bir suç isnadı değil, salt siyasal bir saptama olarak söylüyorum; laikliğin (ve öyle maksimalist de değil, minimalist bir laikliğin) açıkça ve düpedüz ihlâli değil mi? Herhangi bir hükümet, yapacağı ve yapmayacağı işlerde İslâmiyete (veya başka herhangi bir inanç sistemine) uygunluk ölçütünü esas almaya başlarsa, bu, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ya da insanlar arasındaki ilişkilerin dinî kurallara göre düzenlenmemesi ilkesinin terki demek olur mu, olmaz mı?
Kürtaj olmamalı, deniyor, çünkü İslâma aykırı. İnançlı Müslüman kadınlar (veya bir bölümü) bunu gönüllü olarak kabullenebilir, diyelim. Peki ya Hıristiyan veya Budist veya dinsiz kadınlar ne yapsın? Kendi akide veya akidesizlikleri açısından gönüllü olmayacakları bir uygulamayı onlara “İslâmın icabı” diye zorla dayatır veya dayatabilmeyi savunur; hükümet olarak böyle bir düşünce ortamını hazırlamaya başlarsanız, bu, sivil toplumun dinî açıdan yeniden düzenlenmesi anlamını taşır mı, taşımaz mı ?
Aynı şekilde, “Aleviler de (Müslümandır ve dolayısıyla) ibadetlerini camide yapmalıdır” demek, aşikâr ki inançlı Sünnî Müslümanlara doğru geliyor ama gene aşikâr ki Alevilerin kendilerine doğru gelmiyorsa, kural budur, buna uyacaksınız noktasında ısrar etmek, şu veya bu mezhep ya da dine mensup insanların ibadet yer ve tarzını, genel demokrasi ve özgürlük kurallarına göre değil, başka bir dinin kurallarına göre belirlemek isteyen bir zihniyet ve yönelimi yansıtır mı, yansıtmaz mı ?
Cemil Çiçek ve Bülent Arınç’ın demeçlerine bakıyorum; özetle, “biz Müslümanız, dinimiz böyle diyor, öyleyse böyle olacak” diyorlar. Bu tavır ister istemez, kişisel hayat tercihlerini herkese dayatmakta herhangi bir problem ve sakınca görmediklerini de açığa vuruyor.
Bir noktayı netleştireyim: Ben istisnasız bütün dindarların, inançlarının şahsen, birey olarak kendilerine ne emredip emretmediği konusunda papaya, papaza, hahama, imama, müftüye veya Diyanet İşleri Başkanlığı denen bu garip kuruma danışabilmesinden yanayım. Ama bir, bunu hükümet ve siyaset adamları, toplumu düzenlemek adına yapamaz. İki, din adamları ve/ya kurumlarının açıklamaları da, başka mezhep ve inançlar için neyin doğru, neyin yanlış olduğunu kapsayamaz. Birincisi AKP’yi, ikincisi Diyaneti ilgilendirir. Ve ben işin kendi payına düşen kısmında Diyanet’in tavrını da utanç verici buluyorum.
Çağdaş demokrasi ve hoşgörü kadar tarih ve din öğretimine sağlıklı bir yaklaşımın da icabı, olmazsa olmazı çok-perspektifliliktir; kendini başkalarının yerine, kendi doğrularını başkalarının doğrularının yerine koymamaktır. Oysa Diyanet her zaman, sırf Sünnî İslâmın içinden konuşuyor; başka din ve mezheplere ilişkin hükümleri de bu açıdan veriyor; ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, bu darlık ve bağnazlıkta hiçbir değişiklik olmuyor.
Taraf çıktığında ben Harvard’daydım; 15 Kasım 2007’den itibaren, oradan yazmaya başladım. 23 Nisan 2008’de, o zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu gelip bir konuşma yaptı; tartışmalar sırasında ben de söz alıp bazı eleştirilerde bulundum; sonra da düşüncelerimi bu köşeye taşıdım (10 Mayıs 2008; o hafta Taraf 20,700 satıyormuş).
Şöyle demişim, örneğin: “Bardakoğlu, Diyanet’in görevini ‘kendi dinimizi doğru öğrenmemizi sağlamak’ diye tanımladı.
Konuşmanın her zerresine sinmiş bu ‘doğru din’ vurgusu, ‘bilimsel bir doğruluk’tan söz etmesine; hattâ bir yerde, sonradan düzeltse de, doğa bilimlerine özgü scientific sözcüğünü kullanmasına kadar vardı. Bu israr problemli, çünkü bütün din ve mezheplerin farklı yorumları var. Bu, bir bilim alanı değil bir iman alanı. Tanım icabı sübjektif. Bu yorumların herhangi birini ‘doğru’ saymak, sadece kişinin öznel tavrını yansıtır. Örneğin Atatürkçülüğün ‘bâtıl [?] inançlardan arınmış bir İslâmiyet’ söylemi, belirli bir tercihin ‘bilim’ diye takdimi demek.” Devam etmişim: “Belirli bir iman-yorumun güçlü, aşırı epistemolojik özgüveni, çeşitli inanışlar alanına tek yanlı olarak uygulanırsa, problemlerin çığ gibi büyümesi kaçınılmazdır.”
O günlerde Bardakoğlu, cemevlerinin ibadet yeri sayılmasına Aleviliğin ayrı bir din olşduğunu kabullenmek anlamına geleceği gerekçesiyle karşı çıkmış; ayrıca, zorunlu din derslerini savunmayı da sürdürmüştü. Dört yıl önce de sormuşum: “Bunları söylediği anda, kendi Sünni Müslümanlık yorumunun ‘doğru’larını başka inanç sahiplerine de dayatmış; kendi öznelliğini onların öznelliği yerine geçirmiş olmuyor muydu?” İtirazlar karşısında, demişim, Bardakoğlu “bir türlü kendi iç çelişkisini algılamadı.”
10 Mayıs 2008; 15 Temmuz 2012. Aynı yerde duruyoruz diye de avunamayacağım. Durumun daha kötüye gittiği kanısındayım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024