Hasan CEMAL
Erdoğan’ın Gül’e yönelik olumsuz tutumu bana 1990’ları da anımsatıyor. Bir Özal’ın, bir Demirel’in Çankaya’ya çıktıktan sonra partilerinin kontrolünü kaybedip başbakanları Akbulut’la, Yılmaz’la, Çiller’le kavgaları aklıma geldi; o istikrarsızlık dönemi bir filmşeridi gibi gözümün önünden akıp gitti. 2014 sonrası da böyle olur mu?
Geçen yaz bir yazımın girişi şöyleydi: “Tayyip Erdoğan, maşallah, Zaloğlu Rüstem gibi. Elinde koca bir pala, ya Allah bismillah deyu, durmadan her yana sallıyor kelle almak için...”
Bugünlerde de öyle.
Başbakan Erdoğan, Zaloğlu Rüstem’leşmeyi seviyor. Belki siyaseten prim yaptığı için bu rolü seviyor, belki de bir siyasetçi olarak bundan besleniyor.
Olabilir.
Ama bu rolüyle Türkiye’yi fena halde geriyor, siyaset sahnesini gitgide kutuplaştırıyor.
Açlık grevi konusunda sergilemekte olduğu duyarsızlık içler acısı...
Alternatif Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında benimsediği ve inatla sürdürdüğü yasakçı anlayış, demokrasi karnesindeki kırıkları çoğaltıyor.
Son olarak bu konuda Cumhurbaşkanı Gül’le de çatıştı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın sağduyuyu, eski deyişle, aklı selimi yansıtan tavrını da eleştirdi.
Üslubu fazlasıyla sertti.
Bununla da yetinmedi.
Başkanlık sistemi konusunda da Cumhurbaşkanı Gül’e yüklendi.
Erdoğan’ın Gül’e yönelik bu son tutumuyla birlikte bir nokta artık saklanamaz hale geldi.
Bundan böyle Tayyip Erdoğan’ın ‘yol haritası’nda Abdullah Gül yok. Diplomatik ya da politik kılıflarla bunun tersini iddia etmenin artık inandırıcı olabileceğini sanmıyorum.
Bu durum yeni de değil.
En çarpıcı örneklere gelince...
Tayyip Erdoğan partisinin son büyük kongresinde iki buçuk saat boyunca konuşmuş, Ak Partitarihini de anlatmıştı.
Hatırlayın.
Erdoğan o uzun konuşmasında Abdullah Gül adını bir defa bile geçirmedi. Ak Parti tarihinde sanki Abdullah Gül diye bir isim yoktu.
Politika kulisinde bu tavır, “Erdoğan ileriye dönük olarak Gül’ün üstüne çarpı işareti koydu” ya da “koymuş” diye yorumlandı.
Arkasından Cumhurbaşkanı Gül’ün TBMM’yi açış konuşması geldi. Türkiye için başkanlık ve yarı-başkanlık sisteminin iyi düşünülüp taşınılması gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı’nı Tayyip Erdoğan anında yanıtladı:
“Kendisiyle aynı düşünmüyoruz.”
Demin belirttiğim gibi, Erdoğan’la Gül son olarak da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında karşı karşıya geldiler.
Erdoğan’ın yol açtığı bu kopuşun iki sonucu olabilecek.
Biri, ‘istikrar’la ilgili.
Diğeri de, 2014’le.
Cumhurbaşkanı Gül bunca yıl siyasal ortamı perde arkasında yumuşatıcı bir rol, Erdoğan’a karşı fren rolü oynadı. Şimdi anlaşılan o ki, bu fren de ortadan kalkıyor.
Bir başka deyişle:
Erdoğan köprüleri atıyor; Türkiye’yi germeyi, siyaseti kutuplaştırmayı tercih ediyor.
Erdoğan bu yolda yürümeye devam ederse, siyasal istikrarın bundan olumsuz etkileneceğini söylemek falcılık değildir.
Bu açıdan ikinci bir noktayı daha belirtmekte yarar var.
Cumhurbaşkanı seçimleri 2014’te.
Daha iki yıl var.
Gül-Erdoğan ilişkileri eğer böyle giderse, devletin zirvesinde yaşanabilecek kopukluk ve çekişmeler de istikrara değil, istikrarsızlığa neden olabilir.
Üçüncü bir nokta daha var.
Bu da 2014 sonrasına ilişkin.
Yerel seçim tarihinde de görüldüğü gibi, Erdoğan’ın bugünkü Meclis aritmetiğiyle anayasa değişikliği yapması çok güç. Yani başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi yakın ihtimal değildir.
Bu durumda Erdoğan Çankaya’ya ancak mevcut cumhurbaşkanı yetkileriyle çıkabilir.
Bu da, Türkiye’de 2014 sonrasına dönük istikrarsızlık tohumlarının atılması demektir.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Bu sistem devam ederse, Cumhurbaşkanı ile Başbakan daha çok çatışır” derken haklıdır.
Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Gül’e yönelik olumsuz tutumu bana 1990’ları anımsattı.
Bir Özal’ın, bir Demirel’in Çankaya Köşkü’ne çıktıktan bir süre sonra eski partilerinin kontrolünü kaybedip, başbakanları Yıldırım Akbulut’la, Mesut Yılmaz’la, Tansu Çiller’le kavgaları aklıma geldi, o istikrarsızlık dönemi bir film şeridi gibi gözümün önünden akıp gitti.
2014 sonrası böyle olur mu?
Tarih tekerrür etmez ama yine de şöyle bir hatırlamakta fayda var.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024