Mehmet ALTAN
Birçok suç ve “cezasızlık” fikri takibin ölümüyle gerçekleşiyor. Toplum unutuyor ve hesap soramıyor.
17-31 Mayıs tarihleri dünyada “Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası” idi. Türkiye’de 90’lardan bu yana 1.338 kişi kaybedilmiş. Kaybedilenlerin korkunç hikâyeleri var…
Kimi kayıp vakaları hakkında soruşturma dahi açılmazken, yargıya intikal edenler ise çoğunlukla cezasızlıkla sonuçlandı.
Kaybedilenler, dört kişi tarafından sivil bir araca bindirilen, bir daha hiç haber alınamayan ve araca binerken “Ben İsmail Bahçeci, beni kaybetmeye çalışıyorlar” diye bağıran Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu Başkanı İsmail Bahçeci gibi kan donduran örneklerle sınırlı değil…
15 yıldır yakından izlediğim ve defalarca hakkında yazılar yazdığım İsmail Bahçeci olayındaki gibi toplumun gözüne baka baka kaybedilme süreçlerini baştan sona yaşayarak bildiğimiz başkaları da var…
***
Kaybedilen insanların olduğu bir toplumda hukuk elbette her açıdan yaralanıyor. Özellikle suç işleyenlerin “ceza almadan” kurtulmaları ve buna güvenerek yeni suçlar işleyenlerin artması en ciddi sorunlar arasında.
Bu hafta, gözlerimizin önünde yaşanan iki “cezasızlık" hikâyesiyle ilgili yeni gelişmelerden haberdar oldum. Bir tanesi Nijeryalı Festus Okey’in Beyoğlu Polis Merkezi’nde 20 Ağustos 2007 tarihinde bir polis tarafından öldürülmesiydi. Diğeri de 31 Ocak 2008 tarihinde Davutpaşa’da maytap atölyesinde 21 kişinin yaşamını yitirdiği, 115 kişinin de yaralandığı patlamaydı.
Birinin üzerinden 15, diğerinin üzerinden 14 yıl geçti…
***
Davutpaşa’daki patlamanın ardından başlatılan soruşturmada; binanın yapı izin belgesi ile itfaiye onay belgesinin bulunmadığı belirlendi. Aralarında bazı kamu görevlilerinin de bulunduğu 10 sanık hakkında dava açıldı.
Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama 14 Temmuz 2014’te karara bağlandı. Mahkeme dönemin Zeytinburnu Belediye Başkanı’nın da aralarında bulunduğu üç sanık için beraat, bina sahibi olan iki sanık için ise ayrı ayrı 5 yıl 6 ay hapis cezasına hükmetti. Belediye çalışanı beş sanık hakkında da “görevi kötüye kullanmak” suçundan 10 ila 1 yıl 2 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.
Ancak bu cezalar ertelendi.
***
Kararın Yargıtay tarafından onanmasının ardından patlamada yakınlarını kaybeden aileler, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. “Cezalar caydırıcı olmadı, acımız dinmedi” dediler. Yüksek Mahkeme; kamu görevlisi sanıklara sembolik cezalar verilmesini “yaşam hakkı”nın ihlali saydı.
Sorumluların fiilleriyle orantılı ceza almadığının vurgulandığı kararda; “Bu durumun cezasızlık sonucu doğurduğu anlaşılmıştır. Bu sonuç bu tür durumlara hoşgörü ile yaklaşıldığı izlenimini uyandırır ve bireylerin bu kapsamda devlete ve adalet mekanizmalarına olan güvenlerini de zedeler” dendi.
AYM, başvuruculara 1 milyon 200 bin TL tazminat ödenmesini de kararlaştırdı.
***
“Cezasızlık” Türkiye’nin kod adı…
Nijeryalı Festus Okey’in Beyoğlu Polis Merkezi’nde 15 yıl önce bir polis tarafından öldürülmesine ilişkin dava sonucu da farklı değil. Yargıtay’ın üçüncü kez bozma kararı ardından yeniden görülen davada mahkeme, 4. kez verdiği kararda sanık polis Cengiz Yıldız'ı “Taksirle öldürme” suçundan 4 yıl hapis cezasına çarptırırken, sanığın geleceği üzerindeki olası etkilerini dikkate alarak, cezasının 3 yıl 4 aya indirilmesine hükmetti.
Halbuki nasıl öldürüldüğü o zaman kamuoyuna tüm detaylarıyla mal olmuştu…
***
Davutpaşa katliamının hemen ertesinde 1 Şubat 2008’de yazdığım “Ruhsatsız ölüm” başlıklı yazı şöyle başlıyordu:
“Televizyonu açtığımda 11 ölü vardı...
Salona tekrar döndüğümde ölü sayısı 18’e yükselmişti.
Yazıyı yazmaya başladığımda ise ölü sayısı 20’ye ulaşmıştı.
Davutpaşa’daki bu cinayetin anatomisi nedir? Bir, kaçak inşaat... İki, kayıtsız işyeri... Üç, kuralsız çalıştırma… Dört, yetersiz ve etkisiz denetim...
Sonuç: Yoksul işçilerin Perşembe katliamı...”
Ve şöyle bitiyordu:
“Var gibi görünen ama aslında var olmayan resmî kurumlar... Görüntü ile öz arasındaki bu çelişkiyi veya uçurumu kim giderecek? Türkiye, türbandan ziyada esas bu sorunun cevabını arıyor.
Ve galiba ve maalesef şu an görüntü ile öz arasındaki taammüden cinayetlere yol açan uçurumu kapatmaya niyetli pek kimse de yok... Türkiye, yoksul işçi çocuklarının topluca katledildiği bir ülke olmaya ne yazık ki devam ediyor...”
***
Şimdi Türkiye kamuoyuna dönüp sorsak:
-Davutpaşa Cinayeti…
-Festus Okey cinayeti…
Bunlar hakkında ne hatırlıyorsunuz?
Doyurucu bir cevap alabilmemiz çok zor…
Çünkü en önce fikri takip öldü…
Halbuki…
“Fikri takip, olayların tek başlarına taşıdıkları ile bir bütünün parçasına dönüştüklerinde ifade ettikleri anlamların farkına varılmasını ve haberleri bir bütün içinde değerlendirmenin önemine dair bir farkındalık yaratmayı amaçlar.”
Ve gazeteciliğin özüdür…
Hafızaları taze ve demokratik isyanı yüksek tutacak olan medyanın fikri takibidir. Hukuksuzlukları ve cezasızlıkları unutturmamasıdır. Toplumsal denetim ve yaptırımı her an diri tutmasıdır. Belki de fikri takip bundan öldürüldü…
***
Basın tarihinin en hazin ölümlerinden biri de fikri takip… Aslında birçok suç ve “cezasızlık” fikri takibin ölümüyle gerçekleşiyor.
Toplum unutuyor ve hesap soramıyor.
Bu da suç işlemek isteyenlere geniş bir alan açıyor. Basını da ister istemez bir suç ortağı durumuna getiriyor.
1998 yılını mercek altına almaya tabii ki haftaya devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025