Mehmet ALTAN
Basın Tarihi treni kendi istasyonunda harekete hazırlanırken Çanakkale Valiliği’nin Web sitesinde “19 Mayıs Gece Taarruzu” başlığına rastlamasam muhtemelen konu daha farklı olacaktı.
Söz konusu 19 Mayıs, 19 Mayıs 1915’miş.
Valilik, 42 Bin kişilik Türk Birliğinin 13 Bin kişilik Anzak Gücü karşısında “bir başarı” elde edemediğini, hatta 3.369 askerimizin şehit düştüğünü, 5.967 insanımızın yaralandığını belirtiyordu. Bu ağır yıkım karşısında taarruz Genel Karargâh tarafından durdurulmuştu.
Olayın tarihsel anlatımı içinde “Alt rütbedeki komutanların uyarılarını dinlemeyerek ne olursa olsun taarruz fikrinde ısrar eden 5. Ordu Komutanlığı” vurgusunu da okudum.
Pek sözü edilmeyen bir tarihsel bilgi ile karşı karşıya kalmıştım.
***
Basın Tarihi, hat değiştirip 19 Mayıs 1915’in peşine düştü.
Derinlemesine bir araştırma peşinde dolanırken, Toplumsal Tarih Dergisi’nin Nisan 2025 sayısında, Prof. Dr. Ayhan Aktar’ın “Çanakkale’de 19 Mayıs 1915 taarruzunu anlamak/açıklamak” yazısında durdu.
Uzun akademik makale 19 Mayıs 1915 faciasının bilançosunu da veriyordu:
“19 Mayıs 1915 hücumunda, Osmanlı ordusu yaklaşık 42,000 askerle ile 3,5 kilometrelik dar bir cepheyi tutan Anzaklara hücum eder. Cepheyi 13,000 Anzak askeri korumaktadır. Ellerinde 16 makineli tüfek ve 43 top vardır.
19 Mayıs hücumunda Osmanlı ordusu 10,000’e yakın zayiat vermiştir: 3,420 asker şehit olmuş, 6,064 asker yaralanmış ve 486 asker de kayıp/esir olarak kayıtlara geçmiştir. Anzaklar bu hücumu durdurmak için 948,000 tüfek ve mitralyöz mermisi harcamışlardır. Kısacası, 19 Mayıs 1915 sabahı yapılan hücumda Osmanlı askerleri Anzak mitralyözleri tarafından biçilmişlerdir.”
***
Valilik sitesindeki “üst rütbeli-alt rütbeli” subay ayrımı da Aktar’ın makalesinde belgelere dayalı olarak aydınlatılıyordu:
Taarruzu Enver Paşa istemektedir…
Mustafa Kemal ve kimi başka kurmaylar da Enver Paşa’yı desteklemektedir:
“Görüldüğü gibi, Mustafa Kemal Bey, önce Enver Paşa’yı cepheye davet etmiş, sonra da onun kurmay subayları arasında ‘hücum emri’ fikrini yaygınlaştırmak için çaba göstermiştir. Aslında Enver Paşa, bu raporu almadan çok önce hücum konusunda zaten çoktan ikna olmuş durumdadır.”
Taarruzu istemeyenler ise Enver Paşa’yı kararından caydırmak için gayret içindedirler:
“Bu telgrafı alan Liman Paşa, kendi Kurmay Başkanı Albay Kâzım (İnanç) Bey’i ikna ederek Enver Paşa’ya aynı gün özel bir mektup yazdırır.
Kâzım Bey, Enver Paşa’nın sınıf arkadaşıdır:
‘Başkomutan Vekili Enver Paşa Hazretlerine,
Bu gece her zamanki gibi Seddülbahir’e bir hücum yapıldı, bu bölgenin düşmandan tamamı ile temizlenmesi yine mümkün olamadı. Rica ederim, dokuz günden beri arka arkaya yapılan hücumlara artık bir son verilsin. Düşmanın bugün filo desteğinde asker çıkaracağı tabiidir. Çünkü, filoya karşı koyacak kuvvetimiz, yalnız, övmeye değer niteliklerine güvendiğimiz askerimizdir ki o da günden güne eriyor. Şehit ve yaralı sayısı 15.000’i aşmıştır…
Düşman, ilk çıkarmada elde ettiği küçük arazi parçalarından şimdiye kadar fazla ilerleyememiştir. Mahdut [sınırlı] hedefli olarak yaptığı taarruzlar daima büyük zayiat ile geriye püskürtülmüştür. Düşman, daha çok bizi taarruza zorlayarak zayıf düşürmek istiyor… Ordunun, bu aldatmaya artık kapılmaması zamanı gelmiş ve geçmiştir. O bize taarruz etsin ve zayıf düşsün… Hakkındaki yüksek güvenlerine dayanarak ordunun bir süre için savunmada kalmasını ve bu surette bulacağı fırsatlar içerisinde dinlenmesini … emir buyurmanızın uygun olacağını arz etmek istiyorum. Emir ve irade yine efendimizindir.’
Enver Paşa, bu hazin mektubu yazmak zorunda kalan Albay Kâzım Bey’i muhatap kabul etmez. V. Ordu Komutanı Liman Paşa’ya doğrudan yazarak “Size taze ve kuvvetli ve talimi terbiyesi yerinde bir fırka (2. Tümen) veriyorum. Düşmana taarruz ediniz ve denize dökünüz” emrini verir.
29 2. Tümen de 16 Mayıs’ta Gelibolu yarımadasına ulaşır. V. Ordu Komutanı Liman Paşa da 17 Mayıs tarihinde Esat Paşa’ya taarruz emrini verir.”
***
“Enver Paşa’nın 4 Mayıs 1915 tarihinde V. Ordu Komutanlığı’na yolladığı telgraftaki ilk cümle şöyledir: ‘Askeri ve siyasi sebeplerle Gelibolu yarımadasında kesin sonucun bir an önce elde edilmesini olağanüstü bir önemde görüyorum.’”
Enver Paşa’nın altını çizdiği “siyasi sebepleri” merak eden Prof. Ayhan Aktar, ağır topçu subaylarından Yüzbaşı Eyüp (Durukan) Bey’in 12 Mayıs 1915’de günlüğüne yazdığı satırlardan hareketle bir darbe girişiminden söz ederek ve şu yorumu yapıyor:
“Kafkas cephesinde Enver Paşa’nın şahsen yönettiği bir harekât sonucunda Osmanlı ordusunun 100,000’den fazla askerini kaybetmiş olması, anlaşılan bazı İttihatçılar ve hatta Enver Paşa’nın kendi arkadaşları arasında rahatsızlığa neden olmuştur.
19 Mayıs hücumundan yaklaşık altı ay önce Sarıkamış’ta yaratmış olduğu felaket sonucunda ‘Askeri kırdıran Enver Paşa’ olarak anılan ve bunun getirdiği siyasal meşruiyet krizini çözmeye çalışan Harbiye Nazırı, eğer Anzakları denize dökebilmeyi başarırsa kendi itibarını kurtaracak bir zafer kazanacak ve tekrar dokunulmazlık zırhına bürünebilecektir.
Kısacası 19 Mayıs hücumunu esas olarak, Enver Paşa’nın ‘siyasi geleceğini kurtarmak’ amacıyla yapılmış bir askerî harekât olarak görebiliriz.”
***
Makale Mustafa Kemal’in neden Enver Paşa’yı desteklediğine de açıklık getiriyor:
“Yukarıda Enver Paşa’nın neden hücum emri verdiğini tartıştık. Ama bir şeyi de eksik bıraktık: Neden Mustafa Kemal Bey gibi subaylar ‘hücum edilsin, düşmanı denize dökelim’ yaklaşımına bu kadar yatkındılar?
Osmanlı ordusunun Balkan Savaşlarında yaşadığı hezimetin üzerinden iki yıl geçtikten sonra Çanakkale’de görev yapan özellikle Rumeli kökenli subaylar açısından bu muharebeden galip çıkmak tam anlamıyla bir onur meselesidir. Balkan yenilgisinin acısı ve utancı bu subayların zihnini meşgul etmekte, eğer müttefik orduları Çanakkale’yi geçip İstanbul’u işgal ederlerse artık ‘gidecek başka yerlerinin olmadığı’ konusunda kesin inanç sahibidirler.”
***
Ancak Sakarya Savaşı sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın karargâhında bulunan Halide Edib Adıvar,Türk’ün Ateşle İmtihanı: İstiklal Savaşı Hatıraları’nda “o günlerde sınırlı kaynaklarla sürdürülen Sakarya Savaşı’nın komuta kadrosunun Çanakkale savaşlarını nasıl hatırladığını” anlatmaktadır:
“Mustafa Kemal Paşa, topçu kuvvetlerini, mühimmatı ve asker azlığını düşünüyordu.
Biz Yunanlılara karşı ancak üçte bir kuvvetteydik.
Mustafa Kemal Paşa, Çanakkale’de on bir bin kişiyi bir hücumda nasıl yok etmiş olduğunu düşünerek o günlere hasret çekiyordu.
Mustafa Kemal Paşa yemeklerden sonra, muhtelif konular üzerinde konuşurdu.
Miralay Arif daima bu memlekette hayatın kıymetli olmadığını, ölüme gönderecek sayıda insan bulunduğunu söylerdi.”
***
19 Mayıs 1915’teki pek bilmediğimiz hazin durum…
Ve gururla andığımız 19 Mayıs 1919…
Ayhan Aktar’ın resmi kaynakları tarayarak üzerinde geniş bir çalışma yaptığı ilkini fazla bilmiyor ve konuşmuyoruz.
Neden?
Anlaşılan o ki Türkiye her şeyi siyasallaştırıyor, tarih bilimini de…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025