Mehmet ALTAN
2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan ve altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası da bulunan ‘Gülen’i bitirme kararı’nın ortaya çıkması, AKP cenahında şiddetli bir dalgalanmayla birlikte amansız bir savunma çabasına yol açtı.
Uygulanmadıysa neden imzalandığı ya da Gezi olaylarında olduğu gibi kendisinden daha güçsüzleri insafsızca ezerken ‘asla eğilmeyen yiğit’ efsanesiyle propagandası yapılan Başbakan’ın güç karşısında neden dik duramadığı, otoriterleşmenin gönüllü amigoluğunu yapan biatçı iktidar kanadında hiç sorulmadı, yüksek sesle sorgulanmadı.
Aksine, 2010 yılına kadar fiilen uygulandığını ispatlayan belgelere rağmen o kararın ‘yok hükmünde’ olduğu söylendi, dönemin zorluğundan dem vuruldu, bu ilkesizliğin konjonktürle sınırlı olduğu iddia edildi.
Hâlbuki iktidar partisinin sağlam ve güvenilir bir ilkesi yoktu ama ilkesizlikte tam bir tutarlılığı vardı.
Askeri vesayetle işbirliğinin daha önce ve daha sonra yaşanmasının yanı sıra 2008 yılındaki ‘muhteşem koordinasyon’ manşetlere kadar yansımıştı.
‘Nisyan ile malul’ olmaktan büyük çıkar sağlayan biatçıların hafızası anlaşılan o olayı da kayıtlardan silmiş, unutmayı tercih etmişti.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Daha önceleri, 27 Nisan e-muhtırasının da yolunu açan Şemdinli skandalında bombacı askerleri koruyan Büyükanıt’ın arkasında duran Başbakan, 2008 yılında da Aktütün haberleri nedeniyle medyayı tehdit eden Başbuğ’a sahip çıkmıştı.
‘Başbuğ’un üslubundan ve sertliğinden şikâyet edenler, önce dönüp kendilerine baksınlar’ diyen Başbakan’a göre Aktütün’deki olası ihmalleri sorgulayan yayınlar da terör propagandasıydı.
Genelkurmay Başkanı’nın ‘herkes doğru yerde dursun, dikkatli olsun’ tehdidine de destek veren Erdoğan, ‘biz doğru yerdeyiz, gerisini yanlış yerde duranlar düşünsün’ demişti.
Hedefteki Taraf Gazetesi de ağır saldırılara aynı sertlikte cevap vererek sözünü sakınmadan bu işbirliğinin adını koymuş ve ‘Paşasının Başbakanı’ manşetini sadece gazetenin birinci sayfasına değil tarihe de yazmıştı.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
O manşetin atıldığı 17 Ekim 2008 tarihinden de bu yana epey zaman geçti.
2013 yılı itibariyle Başbakan Erdoğan ile askeri otorite ilişkisinde durum nedir, demokratikleştik mi, durum mu idare edildi, yoksa sadece vesayet mi el değiştirdi, bunu sağlıklı ve objektif bir şekilde değerlendirmemize yardım edecek bazı ölçüler var.
Durum tespiti yapmaya hala sır kalan Dolmabahçe görüşmesinin gizemli tarafı olan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bizzat canlı yayında ikrar ettiği 27 Nisan e-muhtırasının akıbetini anımsatmakla başlayabiliriz.
27 Nisan e-muhtırası, parlamentonun çalışmasını askıya alarak erken seçime gidilmesine yol açtı, düpedüz anayasal bir suçtu. Başbakan Erdoğan 27 Nisan’a yargı yolunu kapatmak için büyük çaba sarf etti, etmeye de devam ediyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Muhtıracı paşaya kol kanat geren iktidar partisinin bugün nerede durduğunu açıkça gösterecek olan ölçüyü belirleyen asıl soru ise şudur: AKP’nin 11 yıllık iktidarı sonunda 12 Eylül rejimi bitti mi yoksa yerli yerinde mi duruyor?
Bu sorunun cevabı çok net ve berrak.
Başta Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası olmak üzere 12 Eylül rejimi sapasağlam ayakta duruyor.
Milli Güvenlik Kurulu da yaşıyor, Yüksek Öğrenim Kurumu da...
Genelkurmay, Başbakan’a bağlı bile değil, sadece ona karşı sorumlu.
Siyasal iktidar, kuvvet komutanlarını Genelkurmay Başkanı’nın onayı olmadan atayamıyor… Kıyaslama yapılabilsin diye söyleyeyim, İşveç’de albay rütbesi üzerindeki tüm kademeleri savunma bakanı atıyor.
‘Evinde zor zapt edilen’ yüzde ellilik desteğe, ‘kızlı erkekli evleri’ basma hakkını kendilerine verdiğini söyledikleri sandık başarısına rağmen 12 Eylül rejiminin ana direklerine asla dokunulmuyor.
Vesayet rejimi aynen muhafaza ediliyor.
‘Muhafazakârlık’ dedikleri belki de budur, bir diktatörlük ve baskı rejimini aynen muhafaza etmek. Muhafaza edilecek ‘değerin’ bir zorbalık anayasasında saklı olduğuna inanmak.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Onca zaman bekletildikten sonra AB’ye uyum yasaları faslından çıkarılan yeni Sayıştay Yasası’nda askerlerin harcamalarının ‘yerindelik’ denetiminin kötürüm edildiğini de not etmeliyiz.
Üstelik bunun tarihi çok yeni.
Halkın vergileriyle yapılan askeri harcamaların ‘yerindelik’ tetkiki halktan kaçırıldığı gibi askeri bürokrasinin maaşları da 11 yıldır halka açıklanmıyor. Üstelik gizli tutulan asker maaşlarının yanına yargı mensuplarınınki de eklendi.
Hukuk devletini yok eden askeri yargı da olduğu gibi korunuyor ve bu konuda anayasa referandumunda yapılan çok sınırlı anayasa tadilatı bile tam anlamıyla hala hayata geçirilmiyor.
Halktan dokuz yıl boyunca sakladıkları utanılacak imzaları gibi bunlar da ‘konjonktürel’ herhalde.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Ve belki de en korkuncu, siyasal iktidarın üzerini örtmek için her türlü gayreti gösterdiği Uludere’deki katliamın dosyası askeri mahkemenin sumeni altında tutuluyor.
Başbakan Erdoğan’ın, askeri uçakların gerçekleştirdiği katliam sonrasında dönemin Genelkurmay Başkanı’nı kutladığını da unutmayın.
‘Paşasının Başbakanı’ olmaktan öyle kolay vazgeçilmiyor, ülkeyi yönetirken 12 Eylül anlayışına sıkı sıkıya sahip çıkmanın bir sonucu bu çünkü.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
İki yıldır üzeri şiddetle örtülen Uludere Katliamı sorgulanmadan 2004 yılındaki MGK Kararı, 2004 yılındaki MGK kararındaki imzalardan söz edilmeden de Uludere anlaşılmaz.
12 Eylül rejiminin yasaları yürürlükte ve Uludere Katliamı’nın failleri de karanlıkta kaldıkça bu derin ve karanlık ilişkiler sürüp gider.
Kenan Evren’in yasalarına sahip çıkılır, gizli pazarlıklarla ‘muhtıracı’ paşalar korunur, halktan saklanan imzalar atılıp ‘hepimiz dindaşız’ diye sırtı sıvazlanıp oyu istenen insanların okulları fişlenir, yoksul köylüleri paramparça eden katliamın sorumluları saklanır, Hrant Dink’in katilleri asla bulunmaz.
Askeri vesayetin suçları sivil giysilerle işlenmeye devam edilir…
Ta ki suçun askeri sivili olmadığı, 12 Eylül rejiminin her başbakanı, eninde sonunda ‘Evren Paşa’sının başbakanı’ yaptığı anlaşılana kadar.
http://www.gazete360.com/Yazarlar/mehmet-altan/pasasinin-basbakani/1644
Yazarlar
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘AK Parti+MHP+DEM’ yetmedi, muhalefet de cepheye çağrılıyor 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluErdoğan, bir anda neden sürecin önüne geçti? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHükümet harcadıkça ülkenin refahı azalıyor 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENTürk – Kürt – Arap söylemi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.07.2025
26.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025