Azez aşağı, Azez yukarı…

Ukrayna’ya giden Başbakan Ahmet Davutoğlu uçakta önemli açıklamalarda bulunmuş, “Azez’in düşmesine izin vermeyeceğiz” demiş.

Açıklamanın ardından Azez’e Rus saldırısı geldi.

Sonra, Pazartesi gecesi ileri saatlerde bizim Dışişleri Bakanlığı’nın Azez saldırısı nedeniyle Rusya’yı ‘savaş suçlusu’ ilan eden bildirisi…

Bildiride, “Rusya Federasyonu, Suriye’yi barış ve istikrardan giderek uzaklaştıran bu eylem ve saldırılarına derhal son vermediği takdirde, daha büyük

ve ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır” cümlesine de rastladım.

***

Aynı günün daha erken saatlerinde Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan da yapılan bir açıklama vardı. Rus Dışişleri’nin açıklamasında, “Suriye hükümeti, Türkiye’nin agresif saldırılarına yanıt verme hakkını elinde bulunduruyor” ifadeleri de yer alıyordu.

Karşılıklı ürküten restleşme tonu artıyordu.

Bunlar olurken, PYD’nin, Rus uçaklarının hava desteğiyle Halep’in kuzeyindeki Tel Rıfat ilçesinin büyük bir bölümünde kontrolü ele geçirdiğini okudum.

***

Türkiye sınırına 5 kilometre uzaklıktaki Azez kasabası konusunda Davutoğlu’nun “Suriye içindeki gelişmeler bağlamında da ılımlı muhalefeti yok etmeye, Halep-Türkiye koridorunu Azez üzerinden de YPG’yle kapatmaya, sonraki aşamada da Azez’in de doğusuna geçerek YPG’nin Kobani’den gelen, gelmesi muhtemel YPG’lilerle birleşme teşebbüsleri karşısında Türkiye’nin tavrı başından belliydi. YPG

Fırat’ın batısına, Afrin’in de doğusuna geçmeyecek. Buralarda ılımlı muhalefet var” dediği de haberlerde yer almıştı.

***

O noktada Azez üzerinden kronolojik bir tarama yaptım.

Azez kasabası Esed karşıtlarının eline 2012’de geçmiş.

O zamandan beri Azez’in hep gündemde olduğunu ama siyasal iktidar açısından hiç bu kadar hayati bir hale getirilmediğini gördüm.

***

20 Şubat 2014 tarihli bir haber ise IŞİD’in Çeçenistan uyruklu elebaşısı Ebu Ömer Çeçeni’nin grubuyla beraber ele geçirdiği Azez bölgesinde insanın kanını donduran katliamlar yaptığını, insanların kesik başlarıyla pozlar verdiklerini de okudum.

O zaman toplarla Azez kasabasını dövmek, oradaki havaalanını tahrip etmek, buranın bizim için güvenlik açısından birinci derecede önemli olduğunu söyleyen demeçler vermek akıllarına gelmemişti.

Ne zaman ki PYD’nin burayı ele geçirme ihtimali fazlalaştı, Azez bombalanmaya başlandı.

***

AKP iktidarı için amaç nedir?

Resmen söylendiği gibi gerçekten sınır güvenliği mi?

O halde IŞİD orayı ele geçirdiğinde neden müdahale etmedik, bombalamadık?

IŞİD bizim sınır güvenliğimiz için bir tehdit oluşturmuyor mu?

Bütün dünya için tehdit olan örgüt bizim için tehdit değil mi?

Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da bombalar patlatıp yüzlerce insanı öldüren bir örgütü AKP iktidarı neden bir tehdit olarak algılamıyor?

***

Yoksa mesele sınır güvenliği değil de Kürt alerjisi mi?

Ya da Kürtler üzerinden askeri gövde gösterileri yapıp, ‘milliyetçi’ oyları toplamak mı amaç?

Neden IŞİD’e dokunulmazken içerde, dışarıda sadece Kürtler hedef alınıyor? Bu, nasıl bir güvenlik anlayışı?

***

Türkiye’nin IŞİD’e hiç dokunmayıp, IŞİD’i geriletmeyi başaran bir örgüt üzerine yürümesinin açıklaması var mı?

AKP iktidarı, Kürtleri bombalarken, Türkiye’yi bir kez daha bütün dünyaya ‘IŞİD yanlısı bir ülke’ olarak gösterdiğinin farkında değil mi?

Bu imaja hiç aldırmıyor mu?

Ya da bu imajdan çok mu memnun?

***

IŞİD hemen sınırımızın dibinde kafa keserken bu kadar sessiz kalmak AKP iktidarının inandırıcılığını imha ediyor.

IŞİD’den hiç tedirgin olmayan bir iktidarın, YPG için büyük bir savaşı göze almasını, öyle ‘güvenlik’ gerekçesiyle açıklamak pek kolay değil.

AKP’nin bir derdi var ama o dert ‘güvenlik’ falan değil.

Türkiye’nin bir savaş uçurumundan aşağıya itilmesini engelleyebilmek için bizim o ‘derdi’ açığa çıkarmamız gerekiyor öncelikle.

O ‘dert’ Türkiye’yi bir felakete sürüklüyor çünkü.